Farklı mı tradutor Português
5,908 parallel translation
Demek ki ikimiz farklı mısır gevrekleri yiyoruz.
Parece que comemos diferentes tipos de cereal.
Ama sen beni anladığın için farklı mısın yani?
Mas tu és diferente porque me compreendes?
Farklı mı yürüyorum?
- Caminho de forma diferente?
İş hakkında farklılıklarımız olduğunu biliyorum,... ama herhangi bir şeye ihtiyacın olursa, bizler buradayız.
Tivemos as nossas diferenças sobre trabalho, mas, qualquer coisa que precisares, nós estamos aqui.
Gördüğün gibi ben normal vampirlerden biraz farklıyım.
Sabes, eu sou um pouco diferente de um vampiro normal.
Farklı bir isimle Gotham'a geri dönerim. Ve Moroni ailesinin içine sızarım. Ve sizin için çalışırım.
Voltarei a Gotham com um nome diferente, subirei na família Maroni e serei o seu bufo.
Peki ya tarif ettiğin iki olay, Openshaw'a yardım etmek ve öldürmek aynı planın parçası değil de aynı etkiyi yaratmak için yapılan iki farklı plansa?
E se esses dois eventos, ajudarem o Openshaw e depois matá-lo, não fizessem parte do mesmo plano, e sim tentativas distintas de conseguir a mesma coisa?
Farklı bir program kullanarak aktardım, her resim karesinde bir seferde sana ilerleme izni veren bir program.
Importei-o usando um programa diferente que deixa avançar uma imagem de cada vez.
- Fark ettin mi bilmiyorum ama ben biraz farklıyım.
Não sei se notaste, mas sou um pouco diferente.
Farklı bir şekilde yaşamak için seçeneğin olsun diye yaptım bunu ama sen bu seçenekle ne yaptın, bir kenara attın.
Dei-te uma oportunidade de viver de outra forma e o que fizeste com essa oportunidade? Desperdiçaste-a.
... iki farklı bağlamda ele alacağım ve Laura'nın da bir sürü sorusu var.
Bem, tão longe quanto eu vou... as coisas que temos para conversar, quero dizer, sou do tipo que gosta de classificar as coisas, sabe, as coisas sobre as quais gostaria de falar, em termos de documentos e de conteúdo. Laura tem um monte de perguntas sobre isso.
Hayır, biliyorum, buna hazırlıklıyım ama ne bileyim, haber onları vurduğunda ve sizinle konuştuklarında biraz farklı oluyor tabii. Kesinlikle.
- Não, de jeito nenhum, eu sei, eu planeei, mas quando está impactando, e quando eles estão falar consigo, é um pouco diferente.
Bazen iş hayatında ortaklar farklı yönlerde gitmeye başlayabilirler bu yüzden ikinizin oturup farklı yönlerde gitmeye devam mı edeceğinizi yoksa yolunuzu değiştirip karşılıklı anlayış noktasında yeniden bir araya mı geleceğinizi kararlaştırmalısınız.
Às vezes nos negócios os navios navegam em duas direções diferentes, de modo que vocês as duas precisam descobrir se continuarão a navegar separadas ou se vão mudar de rota e reunir-se no porto da compreensão mútua.
Tamam. Belki de Gordon'un dediği gibi ortaklığımız farklı yönlerde gidiyordur.
Ok, talvez, como disse o Gordon, talvez os nossos navios vaiam em direcções diferentes.
Hepimizin farklı oyun pozisyonlarımız var.
Todos temos as nossas posições.
2 günde bir derimi değiştirmeli, farklı birisi olmalıyım.
A cada dois dias, tenho de trocar de identidade. Tornar-me alguém nova.
Ashley çıktığım tüm kadınlardan farklı.
A Ashley é diferente de todas as mulheres que tive.
Babanla dedik ki şu ana kadar çektirdiğimiz fotoğraflara birlikte bakalım da farklı yapabileceğimiz bir şey var mı görelim.
Eu e o papá lembrámo-nos de vermos todos juntos as fotos que tirámos até agora, e vermos se há algo que gostássemos de mudar.
Kötülüğü değil de seni seçmiş olsaydım işler belki de farklı olurdu.
As coisas podiam ter corrido de maneira diferente, se te tivesse escolhido em vez... bem, em vez do... mal.
Her şeyi farklı yapardım.
Fazia tudo diferente.
Çok da farklı olmadığımızı mı söyleyeceksin?
Que não somos assim tão diferentes?
Biliyorum ama farklıyım.
- Eu sei, mas eu estou diferente!
Bak, o zamanlar farklı bir adamdım.
Eu era uma pessoa diferente então.
Şimdi ofise gidip... merasimi planlayacağım, sende gidip nakış işle... obez çocukları aşıla ya da yaptığında kendini farklı hissedebileceğin... hangi hastalıklı hobin varsa onla uğraş.
Eu fico com o escritório. Eu faço o planeamento, e você faz croché ou vacine crianças gordas, ou algum hobby estúpido que a faça pensar que está a fazer a diferença.
4'e kadar çıkabilirim ve seçenekler üzerinde takvim farklılığını ayırırım.
- Posso chegar a 4, e vou dividir a diferença dos calendários nas opções.
Kültürel rölativizm bir parça cinsiyet farklılığı iddiası mıdır yoksa bu davaya son verecek olan bir itiraf ile eşdeğer midir?
O relativismo cultural é uma medida para uma alegação de discriminação sexual, ou é equivalente a um reconhecimento que devia encerrar estes... Procedimentos?
Hayatım, ben olsam bundan farklı anlamlar çıkarmaya çalışmazdım.
Querido, eu não daria muita importância a isso.
Neden ona diğer eyaletlerden farklı bir şekilde davranayım ki?
Porque devia ser diferente dos outros estados?
Bizim tarafımızda olmak için farklılıklarımızı bir kenara koydunuz.
Colocaram de lado as nossas diferenças para lutar ao nosso lado.
Ters düştüğümüz yer kötülük tanımımızın farklı olması.
Nós só diferimos na nossa definição de mal.
Onunla tanıştığım andan itibaren dosyayı farklı yollardan almamız gerektiğini anladım.
Decidi, assim que o conheci, arranjar o perfil por meios alternativos.
Daha kaydettiğimiz ilk şarkıda çok farklı bir şey olduğunu anlamıştım.
Desde a primeira... música em que trabalhámos juntos sabia que algo de bom estava a acontecer.
Bence biraz daha farklı bir şey yapalım.
Creio que vamos fazer algo um pouco diferente.
Biliyorum bakış açılarımız farklı ama, bugün senin fermana tepkini gördüm, bu konuda, aynı tarafta olduğumuza eminim.
Sei que nos temos movido em direções diferentes, mas hoje, quando vi a tua reação àquele édito, soube que estávamos no mesmo lado.
O benim en iyi arkadaşım. Ama senin için anlamı farklı değil mi?
Ela é minha melhor amiga, mas para você, ela é algo mais, não é?
Pekala, deliliğin tanımını yaparsak, delilik aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı bir sonuç olacak diye beklemektir.
A boa definição de insanidade é fazer a mesma coisa várias vezes e esperar um resultado diferente.
Farklı oluşlarımızdan...
Oxalá fosse diferente...
Eğer birbirinize sinirlenmeye başlarsanız benim kızlarımla yaptığımı yapın. Farklı köşelere gidin.
Quando se chatearem, façam o que faço com as bebés, vão para cantos opostos.
Şu an elimden bir şey gelmiyor ama eğer Narcisse'e karşı sana daha önce yardım etseydim, her şey daha farklı olabilirdi.
Não consigo evitar pensar que, se vos tivesse ajudado a enfraquecer o Narcisse mais cedo, as coisas poderiam ter sido diferentes.
Biliyorum artık düzeltemem ama küçüklüğünden beri sana farklı davransaydım ne olurdu diye düşünmeden de edemiyorum.
Não consigo evitar pensar que as coisas poderiam ter sido diferentes entre nós, se tivesse sido mais bondosa contigo desde o início, quando eras mais nova.
Noel Baba'nın her bir kişiliğini farklı bir tılsım tanımlar.
É o que define cada versão do Pai Natal.
Etinin rengi farklı olan insanlarla karşılaşmıştım.
Caras de diferentes cores.
İçeri girince onu gördüm ve bir şeylerin farklı olduğunu anladım.
E entrei e olhei para ela... E percebi que algo estava... diferente.
-... farklı ve içten bulur sanmıştım.
- Comovente?
Bu Durga Mata, iki farklı Shiva türünün karışımıdır. Bir ABD hükümeti laboratuvarından aldım bir tanesini.
Esta "DURGA MATA", é uma hibrida de duas espécies de "shiva".
Zamanın resmen göreceli olduğunu söyleyerek filmin çevresinde ilk kez nesnel bir yapı oluşturdum. Hepimizin evrendeki yerimize bağlı olarak zamanı farklı yaşadığımızı.
É a primeira vez que temos uma estrutura objectiva que diz que o tempo é literalmente relativo, que o tempo é diferente para todos, dependendo de onde estamos.
Harika bir kitaptır. Kültürel konuşma farklılıklarını ele aldım.
É um volume espantoso, um léxico do jargão da subcultura.
Hayatım boyunca farklı geçmişlerden, farklı ülkelerden seçmenleri dinledim ve karşılarındaki seçimlere yönelik muazzam bir sağduyu gösterdiklerini öğrendim.
Passei a vida a ouvir eleitores de diferentes origens e países. E aprendi que eles revelam uma sabedoria imensa sobre as escolhas que se lhes deparam.
- Farklı mı?
- Estranha?
Farklı bir şey gözüne çarptı mı?
Notas algo... diferente?
Tanrım, farklı bir şey mi yaptın.
Mudou alguma coisa?