Gayet tabii tradutor Português
143 parallel translation
- Gayet tabii.
- Claro.
Hayır, gayet tabii, Bay Wilson.
Claro que não, Sr. Wilson.
Gayet tabii.
Claro que não.
Gayet tabii.
Absoluta.
Gayet tabii öyle!
E de que maneira!
- Gayet tabii ki yorgunum.
- Pode crer que estou cansado.
Gayet tabii ki. 203 kişinin hayatından sorumlu olmaktan yorgunum misyonların riskini hesaplamaktan ve kimlerin ekibe gireceğinden.
Pode crer. Estou cansado de ser responsável por 203 vidas, de decidir que missão é arriscada demais e quem vai a terra.
Filmin o dönemde geçtiğinin gayet tabii farkındayım.
Estou bem ciente de que o período histórico é esse.
- Kalkışa hazır mıyız? Gayet tabii.
- Soltaste a carruagem?
Gayet tabii.
Seguro.
Gayet tabii.
Sem dúvida.
Gayet tabii.
Sim, claro.
Sara, gayet tabii mecbursun.
Com certeza.
- Gayet tabii.
Posso? - Claro.
- Gayet tabii!
- Claro!
- Gayet tabii.
- Obviamente.
Gayet tabii. Kitapta olan en eski motivasyon paradır.
Lá está, o dinheiro é o mais velho dos motivos!
Gayet tabii!
Claro!
- Evet, gayet tabii.
- Sim, claro que tem.
Gayet tabii, Lord Tyranus.
Estive, Lorde Tyranus!
- Gayet tabii.
- Com certeza.
Gayet tabii.
Com certeza.
Teyzeniz herhangi bir bağışta bulunmadan vasiyetname yazmadan ve ticari faaliyeti olmadan öldüğüne göre bu ev de dahil olmak üzere her şey en yakın akrabasına kalıyor. Yani gayet tabii ki, yeğeni olan size, Elinor Carlisle.
Como a sua tia morreu sem deixar qualquer doação, testamento, acordo ou fideicomissos, fica tudo, incluindo esta casa, para o parente mais próximo, que, claro está, é a senhora, a sua sobrinha, Elinor Carlisle.
- Gayet tabii duydum.
- Claro que sim. - Inspector.
İstediğinin imkânsız olduğunu kendi de gayet tabii biliyordu.
Ela sabia muito bem que estava a pedir o impossível.
Gayet tabii, sen şunu üçe çıkart.
Claro! Agora, já são três!
- Gayet tabii.
- Certamente, que sim.
"Denetime tabi tutulmak isterseniz, gayet tabii yapabilirsiniz."
Se quiser a auditoria.
- Gayet tabii.
- Claro que tenho.
Gayet tabii.
Claro.
- Gayet tabii.
- Claro que está, senhor.
- Gayet tabii. Zehrin modası geçti. Ateşli silahlar çok kaba.
O veneno está ultrapassado e as pistolas são tão banais.
- Bolivya'daki madenlerimiz gayet uygun. - Tabii.
- As minas da Bolívia parecem ideais.
- Tabii bir itirazınız yoksa. - Gayet iyi.
- A não ser que tenha objeções quanto a isso.
Tabii ki Irving gayet iyi biliyordu ki, Hughes'u gizemli yapan şey... zaten Hughes'ü doğuştan gizem yaratan bir kişi olmasını sağlayan şeydi.
Claro que Irving sabia muito bem tudo o que fazia Hughes ser um mistério, era tudo que fazia o próprio Hughes, um fabricante nato de mistérios.
"Gayet tabiî." "Hangileri?"
"Sim, senhor", respondi eu. Perguntou-me quais.
Buraya kadar olanlar gayet normal gözüktü. Şu alerji dışındakiler tabii ki.
Bem, a mim, isso parece-me perfeito, com excepção das alergias!
Tabii bu tesadüf de olabilir, gayet.
Mas pode ser coincidência, claro.
Ben Tony'yi sahile çıkarır çıkarmaz o oğlu olacak caniyle bir olup benim için bir iyilik düşünmeleri de gayet mümkün tabii.
Quando puser o Tony em terra, há uma grande probabilidade de que ele e o filho... já tenham planos para mim.
- Evet, tabii ev gayet iyi.
Claro, uma casa é bom.
Bu alanda, tabii ki, Thunderball, gayet başarılı bir iş çıkarmıştır.
Campo em que "Operação Relâmpago" foi um notável sucesso.
- Oldukça kolaydı, gayet doğal geliyordu. - Tabii
Isto foi fácil, era natural.
Aslında, hepimiz gayet iyiyiz, tabii Hallie Parker bizim bilmediğimiz bir şey biliyorsa o başka.
Na verdade, estamos todas bem aqui. A menos que Hallie Parker saiba algo que não saibamos.
lanet gayet basit, tabiî ki ihtiyacım olan malzemeleri bulursanız.
A maldição é muito simples, se tiveres os ingredientes que preciso.
- Gayet tabii.
- Naturalmente.
- Gayet tabii.
- Oui, bien sur.
Enerjinin iletilmesinde ve tabii üretilmesinde gayet iyidirler.
Perfeitamente capazes de conduzir, e sim, produzir energia.
Kendi gırtlağını kesmiş, tabii bu gayet olağan.
Mas é normal. Deixa cá ver.
Gayet tabii. Azınlık sözcüğü teknik bir olay.
A palavra "minorias"...
Gayet iyi. Ülkem için hâlâ en iyisini yapmaya çalışıyorum. Şartlar el verdiğince tabii.
Continuo a tentar fazer o melhor para o meu país dentro dos possíveis.
Gayet iyi. Eğer uyumaya, yemek yemeye, çocuklarını görmeye düşkün değilsen tabii.
Óptimo, se não se gostar de dormir, de comer nem de ver os filhos.
tabii 9702
tabiî 81
tabii ki 3786
tabiî ki 109
tabii ki evet 16
tabii ki hayır 476
tabii ki seviyorum 29
tabii ki öyle 97
tabii ki var 74
tabii ki istiyorum 19
tabiî 81
tabii ki 3786
tabiî ki 109
tabii ki evet 16
tabii ki hayır 476
tabii ki seviyorum 29
tabii ki öyle 97
tabii ki var 74
tabii ki istiyorum 19
tabii ki de 45
tabii ki benim 18
tabii ki olmaz 20
tabii eminim 16
tabii efendim 146
tabii ki biliyorum 29
tabii ki yok 71
tabii ya 578
tabii var 20
tabii ki eminim 28
tabii ki benim 18
tabii ki olmaz 20
tabii eminim 16
tabii efendim 146
tabii ki biliyorum 29
tabii ki yok 71
tabii ya 578
tabii var 20
tabii ki eminim 28