Tabii bu tradutor Português
4,338 parallel translation
Eğer kaynağın doğruysa, ve tabii bu kaynaktan bilginin 22 yıldır haber alınmayan biri hakkında olduğu düşünülürse.
Isso ao assumir, que a tua fonte confidencial esteja correcta, e desde que ele de facto indique a presença de um homem que ninguém ouviu falar em 22 anos.
Tabii bu kolay olmuyor.
Claro que nada cai do céu.
Tabii bu onun sapkın davranışlarını açıklamıyor.
Claro que nada disto explica o seu comportamento errático.
Bunu bulmak haftalar sürer, tabii bu kayıtlar hala varsa.
Vai levar semanas para encontrar, se os registos existirem.
Tabii bu kişisel bir mesele.
A não ser que exista uma perspectiva pessoal.
Epey gurur duyduğum bir şey tabii bu.
Algo que me enche de orgulho.
Tabii bu işi yapabilecek kadar şanslıysanız.
Isto se tiverem sequer a sorte de trabalharem.
Bu, özgür Yunanistan'a katılıp gerçek bir zalime direnmek için bir fırsat tabii sen ve Leonidas, Xerxes ile bir anlaşma yapmadıysanız.
Uma chance de se unir ao resto da Grécia e se opor ao verdadeiro tirano. A menos que você e Leônidas tenham feito um acordo com Xerxes.
Ve tabii, bu annem, Hilary Altman.
E, claro, esta é a minha mãe, a Hilary Altman.
Tabii James, bu şaka değil.
Tens razão, James, isto não é brincadeira.
Ve bu tabii ki hiç de kolay değildi.
E claro, isso é bastante inquietante.
Tabii. Satranç oynamaya başladığımdan bu yana benim için endişeleniyorlar.
Estão preocupados comigo desde que comecei a jogar xadrez.
Fischer'ın bugün ; satranç dünyasının super bowlu olması umut edilen müsabakada Sovyetler Birliğinden Boris Spassky ile Reykjavik, İzlanda'da oynamaya başlaması gerekiyordu. Eğer gerçekleşirse tabii, ve bu büyük bir'eğer'.
Hoje, Fischer deveria estar em Reykjavík, Islândia, para jogar com Boris Spassky, da União Soviética no que seria o Super Bowl do xadrez mundial, se isso acontecer, o que parece difícil.
Dedim ki, "tabii ki, bu senin barın"
Eu disse : "claro, o bar é teu."
Beyazlar bu yerleri, kadınlarımızı alıp beyinlerini yıkayıp kendi insanından nefret ettirmek için kuruyor. Tabii, tüm zihinleri böyle karıştırdık.
Sim, bem, todos nós temos a nossas mentes fodidas.
- Tabii, bu taraftan.
- Claro. Por aqui.
"Bu Manny Pacquiao. Onunla çalışır mısın?" diye sordu. Ben de "tabii" dedim.
Ele disse : "Este é o Manny Pacquiao." Perguntou-me se trabalharia com ele e eu aceitei.
- Seni hiç bu kadar duygusal görmemiştim Doc. - Işıklar kapalı oluyor tabii genelde.
- As luzes estão geralmente apagadas.
Bu fikrinin kötü olduğu manasına gelmiyor tabii...
Não é que não fosse boa ideia.
Bu, doğrusal bir film tabii ki ama ben bunu hypertext olarak düşünüyorum.
É um filme linear, mas eu imagino-o como uma espécie de hipertexto.
- Aynı proje üzerinde 10 yıl çalışmak seni bu duruma getirecektir tabii.
Trabalhar 10 anos no mesmo projecto provoca isso. Sim.
Onu tanıyordum, ama çok da önemli olduğunu sanmıyorum. Filmin bu konuyla alakası yok. Tabii ki önemli.
Eu sabia, mas acho que não é importante, o filme não é sobre isso.
Tabii senin için bu durum daha da acı verici olmalı, Peeta.
Acredito que especialmente para ti, Peeta, não deve ter sido fácil.
Tabii ki, bu dünyanın en doğal şeyi.
Não, é a coisa mais natural do mundo.
Tabii ama bu eğlencenin gerekenden fazla uzağını düşünüyorum.
A parte divertida há muito que se acabou.
Tabii ki bu olayla bir alakam yok.
Não tive nada a ver com isso.
- Başka bir şekilde ifade edeyim. Tabii büyük kanlı canlı biriyle iş yapmıyorsan bu durumda "eski ortağın" demek çok yerinde bir tabir olurdu, değil mi?
Bom, permitam-me que volte a dizer isto, porque a menos que estejamos a fazer negócios com um monte de traficantes que estão a desmoronar, teríamos mais um problema, nesse caso, não?
Burada yemek pişirmeye çalışıyorum değil mi? Bu tabii değil.
Estou a tentar cozinhar, sabes, não é natural.
Tabii ki üzerinde çalıştığınız bu ama henüz bir yere ulaşmış da değilsiniz.
Claro que é nisso que está a trabalhar. Mas, também ainda não tem nada.
Uygun bir güvenlik yetkin olmayacak ama tabii ki bu yüzden işleri biraz doğaçlama halletmemiz gerekecek.
Agora, ainda não terá as devidas credenciais de segurança, pois claro, então, vamos ter que improvisar um pouco as coisas.
- Evet, tabii ki. Zaten bu yüzden seni burada gördüğüme şaşırdım.
Sim, eu sei por isso estou surpreendido de te ver aqui.
Makine değilim ya. Ayrıca, ilke olarak şu Alman usulü işi cidden hoşuma gidiyor. Tabii, bilirsin işte hiç param olmayınca, bu durumda iş daha çok, bir zeka antrenmanına dönüyor.
E gostei da ideia de dividir a conta no começo só que não tenho dinheiro, então é mais como um exercício intelectual.
Yanılmışım. Salak bir fikirdi. Bu film de salakçaydı ve tabii sen de salaksın.
A ideia é uma merda, como o filme e como tu!
Bu denli genç ve şekerli şeylerle dolu olunca kendini tutabilmek zor gelir tabii.
Sei que é difícil se conter, quando você é jovem... Cheio de... Energia!
- Bu konuda ailecek bir şüphemiz yok. - Tabii ki hayır.
- É, sem valor na nossa família.
Bu benim kalbimi kırardı tabii babanın da.
Isso partia-me o coração. E o do teu pai também, claro.
Bu çocuklarla görüşüp tüm taktik kitapçığını okuyup okumadıklarını sorduklarında tabii ki hepsi de okuduklarını söyleyeceklerdi.
Para que quando estiverem a entrevistar os rapazes e lhes perguntarem se leram todo o livro das jogadas, é óbvio que todos eles irão dizer que sim.
Tabii, bu yardımcın da güvenimi düşürüyor.
Claro, eu já vi aqui o seu ajudante o bastante para diminuir a minha confiança.
Bu topluluğun başında bizim Vekil Kovacs olduğunu görünce kafamızı karıştıran bir tesadüf yaşamıştık. Kendisi ayrıca mühim bir avukattı da tabii.
Na liderança desta congregação, por uma desconcertante coincidência, descobrimos o nosso Procurador Kovacs, ele próprio um importante advogado, claro.
Tabii ki duruma göre değişir. Lakin bu, o bataklık faresini gırtlaklamayacağım anlamına gelmez.
Isso não significa que não vá esganar aquele rato dos pântanos.
Tabii, bu kadar hızlı olabileceğini düşünmedim dostum.
Eu é que não sabia que corrias tão rápido.
Tabii, anlıyorum. Bu hiç gücüme gitmez, hiç hem de.
E isso nem magoa nem nada.
Bu saatte rahatsız etmek istemezdim ama kocanız hakkında birkaç soru sormalıyım. - Tabii sorun olmazsa.
Detesto estar a incomodá-la a esta hora indecente, mas gostava de fazer-lhe umas perguntas sobre o seu marido, se não se importar.
- Bu şekilde olmalı ama. - Tabii.
- É assim que tem que ser.
Bu karara katıldığımdan değil tabii.
Mas eu não concordei com a decisão.
- Bu aletlerin bir hata payı var tabii.
Estas coisas têm uma margem de erro.
Benim evimde değil ama... Yani, demek istediğim birileri bilimsel olarak ele alacaktır tabii ama benim sebze anlayışım bu değil.
Mas haverá quem possa entender em termos científicos que o é, mas não é a ideia que tenho de um legume.
Bu yüzden tabii ki kilom eski hâline dönüyor.
É óbvio que vou recuperar o peso perdido.
Bu da bir fikir, tabii.
Isso é uma opinião.
- Ben! Ben olsam Teddy'ye bu kadar yakınlaşmazdım. Tabii sana da bulaşsın istemiyorsan.
Eu não me aproximaria muito do Teddy se não queres apanhar isso.
Benimde annesinin bacaklarini birakmayan gerizekali bir kuzenim vardi. Birsey diyemem tabii..... bu onlarin bilecegi is.
Tinha um primo atrasado mental que nunca soltava a perna da mãe acho que é lá com eles.