English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ I ] / Inanın

Inanın tradutor Português

15,127 parallel translation
İster inanın ister inanmayın. Bugün, dünden de iyi olacak, ve dün b.ktan bir masaldı.
Acreditem ou não, hoje será ainda melhor que ontem e ontem foi épico.
Yani bir daha size bir şeyi yaptığımızı söylediğimizde, sözümüze inanın.
A próxima vez que vos dissermos que fizemos algo, acreditem que o fizemos.
Bana inanın.
É verdade.
İnanılmaz bir şekilde, saldırgan olay yerinden binanın yanına tırmanıp, bir anda ortadan kaybolarak kaçtı.
Incrivelmente o atacante fugiu, para todos os efeitos, escalando a lateral da estrutura, literalmente desaparecendo no ar.
Kendime haksızlık etmiyorum, inanın.
Não estou a exagerar, acreditem.
Bana inanın bu sizin satışınızda onları evde tutacaktır. - Tanrım.
E isso bastará para elas passarem o vosso período condicionado em casa.
Bu şartlar altında, Han tek onurlu çözümün onların evlenmesi olduğuna inanıyorum.
- Nas circunstâncias, Khan Estou convencido a única solução honrosa para eles é casarem-se.
Bayan Barlow'un vefatından sonra bunların sana inanılmaz şekilde kişisel geldiğini anlıyorum.
Eu sei que isto é tudo muito pessoal para ti depois da perda da senhora Barlow.
Sen gerçekten iyi bir adamsın ve inan bana başaracaksın.
És um tipo mesmo, mesmo bom e vais conseguir. - Prometo. - Está bem.
O kaltağın zavallı Arthur'a verdiğinden daha nazik bir ölüm vereceğine inanıyorum.
Confio que me dará uma morte mais caridosa do que aquela cabra deu ao pobre Arthur.
Jamie'nin benden farklı bir şey yapacağını gerçekten inanıyor musun?
Achas mesmo que o Jamie fará algo diferente do que eu faria?
Onun, arkadaşını öldürdüğüne inanıyor musunuz?
Acham mesmo que o Chico matou o amigo?
Buna inanıyorsan ahmağın tekisin.
Se acreditas nisso, és estúpido.
- İnanın bana.
- Dou-lhe a minha palavra.
Daha önce söylediğim gibi inanılmazsın.
Como eu falei... você é incrível.
Tanıdık bir şekilde sunulursa aklın kabul edebilecekleri inanılmaz.
É espantoso o que a mente consegue aceitar se estiver embrulhada num pacote familiar.
Üzerine alınıyor ve sana cephe almışım gibi düşünüyorsun ama inan öyle değil.
Claro que estás a achar que estou a agir por motivo pessoal contra ti, e não estou. Eu só...
- İnanın bana, bu adam...
Estou a avisar, este gajo... Sou uma testemunha disso.
İnanılmazdın.
És incrível. Estás feliz?
Asıl amacının, Jindra'yı sakinleştirmek olduğuna inanıyorum.
Acredito que o seu objectivo é acalmar os nervos ao Jindra.
İnanın, ben de.
Acreditem, também estou.
İnanılmaz bir yemek hazırlamışsın.
Preparou uma excelente refeição.
Üvey erkek kardeşimin annesi Sandy - onun arabasının çalındığını söyledi. ve ben bunun bir tefeci tarafından yapıldığına inanıyorum tamam mı?
A Sandy, a mãe do meu meio-irmão, disse que o carro dela foi levado e eu creio que foi por um "recuperador de bens", está bem?
İnanır mısın, hala bizim yıllardan kalan insanlar var?
Alguns do nosso tempo nunca acabaram.
Sayın Yargıç, Dedektif Fuhrman'ın davada çok küçük bir rolü var ama duruşmaya çağrıldığında geçen 15 yılda yapmadığı şeylerle suçlanıp gereksiz ve alakasız sorular sorulacağına inanıyoruz.
Meritíssimo, o detective Fuhrman tem um papel pequeno neste caso. Mas acreditamos que quando ele for chamado a depor, vamos ser forçados a recuar 15 anos no passado para questiona-lo sobre declarações irrelevantes que as pessoas alegam que ele fez.
Bay Darden'ın bugünkü görüşleri 32 yıllık hukuk kariyerimde duyduğum şüphesiz en inanılmaz görüşlerdi.
As declarações do Sr. Darden esta tarde são talvez as mais incríveis que ouvi numa sala de tribunal nos meus 32 anos de profissão.
Afroamerikalıların % 76'sı Darden'ın iyi bir iş çıkarmadığına inanıyor... aynı zamanda sık sık, engelli amerikalılar yasanına başvuruyor.
"76 % dos afro-americanos não acham que o Darden esteja a fazer um bom trabalho. Às vezes chamam ao Procurador de" Uncle Tom "?
Ama çantanın içinde ne olduğunu bilmediğine inanırlar mı, bilmiyorum.
Mas não sei se podemos convencê-los que não sabias o que estava no saco.
İnanın bana, ben de sizinle aynı durumdayım.
Acreditem, estou no mesmo barco que vocês.
İnanın bana.
Confiai em mim.
Tanrıların, halka onun için çok daha fazla nezaket bahşedeceğine inanıyorum.
Suspeito que os deuses predisporão a gente comum a ser amável com ela.
İnanın bana, Şeytanlar gerçek.
Asseguro-vos, estes demónios são reais.
Buna cidden inanıyor olamazsın.
Não, não acredito que creias nisso.
Bak, kulağa delice geldiğinin farkındayım ama gördüklerimin yarısını bile görseydin bana inanırdın.
Sei que soa a loucura, mas se tivesses visto o que vi, acreditavas.
Balıkçılların ölenlerin ruhlarını sakladıklarını gittikleri yere yanlarında götürdüklerine inanılır.
Diz-se que elas guardam as almas dos que já partiram, levando-as para onde precisam de ir.
Limanın modernleşmesi gerektiğine inanıyorum yani satıştan yanayım.
Defendo a modernização do porto. Portanto, sou a favor da venda.
İnanın bana bunu hatırlayacaksınız.
E acreditem, irão lembrar-se.
Bizim anlamadığımız enerjilerin ve güçlerin kanalı olduğuna inanıyorum. Ama karımın kanalı olmadığına eminim.
Creio que ela comunica-se com poderes e forças que nós não entendemos, mas tenho a certeza que não era a minha mulher a falar.
İnanın, üzerlerindeki pahalı kıyafetlere yakışmayan pek çok kadını resmettim.
Acredite em mim, pintei muitas mulheres que não pertenciam aos seus vestidos caros.
Tanrının o çocukları kucaklayacağına inanıyorum. - Ne yaptın?
Acredito que estas crianças foram recolhidas por alguém.
Soruşturmanın görevi kötüye kullanmaya dair herhangi bir kanıt bulamadığına inanıyorum.
Acredito que a sua investigação não encontrou provas - de mal feito criminoso.
Hayaletlere inanır mısın Oswald?
Acreditas em fantasmas, Oswald?
İnanın bana.
Acredita.
Bildiğiniz üzere Jimmy "Kasap" Figgis, Adrian Pimento'yu öldürmesi için birini tuttu ve mafya adamın işi bitirdiğine inanıyor.
Como sabem, Jimmy "o Carniceiro" Figgis queria matar o Adrian Pimento, o que a máfia acredita ter conseguido.
Onların aşağısında olduğumuza inanıyor. Taktiksel açıdan yetersiz olduğumuzu.
Eles acreditam que estamos em inferioridade, e que somos tacticamente incompetentes.
En güçlü ve ikna edici inanış aşık olamak bir aşkdır, ya da en azından aşkın bir cilvesidir. "
"o mais poderoso e persuasivo é a crença de que apaixonarmo-nos é amor, ou pelo menos uma das manifestações do amor."
İnanın bana sevgili kont, bunu dert etmesi gereken siz değilsiniz.
Acredite em mim, querido Conde, não precisa preocupar-se.
Kaçak bir yaşam sürüyorsanız böyle şeyleri fark edersiniz. İnanın bana.
Quando estivemos em fuga, reparamos em algumas coisas.
Buna inanıyor olamazsın.
De certeza que não acreditas nisto.
İnanılmazsın.
És inacreditável.
Declan, şeytanın onunla konuştuğuna inanıyordu.
Portanto, o Declan julgava que o Diabo falava com ele.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]