Sen de biliyorsun tradutor Português
3,671 parallel translation
Rachel, bu yılın benim için ne kadar zor olduğunu sen de biliyorsun.
Rachel, tu sabes quão duro este ano tem sido para mim.
Bunu sen de biliyorsun Doktor!
Sabes disso, Doutor!
- Şimdiye kadar o ışığa varmış olurduk ve sen de biliyorsun bunu.
- Nós estaríamos na porra do sinal agora, e tu sabes disso, idiota.
Hayır Rich, 500 dediğimizi sen de biliyorsun.
Não, Rich, dissemos 500, e tu sabes disso.
Öyle, bu bariz. Çünkü sana acınacak derecede aşığım. - Sen de biliyorsun.
É óbvio, porque estou pateticamente apaixonado por ti, como bem sabes.
Yüz ifadenden anlıyorum ki, sen de biliyorsun.
Pela tua cara, tu também sabes.
Ve içten içe sen de biliyorsun ki bebek senin değil.
E, no fundo, ela não era tua. Tu sabes isso.
Bu şehirde Marcel'in vampirleri yönettiğini sen de biliyorsun.
Sabes que o Marcel manda nos vampiros desta cidade.
James ve Sonya tehlikeli, Bunu sen de biliyorsun!
O James e a Sonya são perigosos. Sabes disso.
Alınması gereken riskle canına susamak arasında fark var. Bunu sen de biliyorsun.
Há diferença entre um risco necessário e um desejo de morte.
Ama bunu sen de biliyorsun sen de birilerini kaybettin değil mi?
Mas tu sabes bastante sobre isso. Também perdeste alguém?
Hamileliği palavraydı, sen de biliyorsun.
A gravidez dela era tudo mentira. Sabes disso.
Muhafızların zamanlamasını sen de biliyorsun. Eğer hemen kaçmazsan... ... başka bir şansın kalmayacak.
Estás tão familiarizado com o horário dos guardas quanto eu, se não saíres agora, não terás hipótese.
Bundan bir şey çıkmayacak. Bunu sen de biliyorsun.
Isso não tem futuro, sabe disso.
Sana da zarar veriyor. Bunu sen de biliyorsun.
Também te está a magoar e eu sei que sabes disso.
Ama bunlar oluyor. Sen de biliyorsun. Evet.
Mas isso acontece, sabes disso.
Daha iyi durumda. Bunu sen de biliyorsun.
Ele está melhor sozinho, você sabe disso.
Evet, ben bunu biliyorum. Sen de biliyorsun. Ama Henry bunu bilmiyor.
- Sim, eu sei isso, e tu sabes isso, mas o Henry não sabe.
- Palavra olduğunu sen de biliyorsun.
Então! Isso é treta!
Tabii ki ama bu çok riskli sen de biliyorsun.
Não é o que queres? Claro, mas... é muito arriscado e tu sabes disso.
Harika. Ama sen de biliyorsun ki bu işi kabul etmemin sebebi bu işi iyi yapıyor olmamdı. Charlie'ye yakın olup, onun oyununu seyretmek istiyorum.
É óptimo, é só que, tu sabes... uma das razões pela qual aceitei este trabalho foi para que pudesse estar, sabes, perto do Charlie, e vê-lo jogar os seus jogos.
Kristi, sen de biliyorsun. Artık çalışmana gerek yoktu.
Kristi, sabe, você não apareceu no trabalho.
Sen de biliyorsun. Ben burada CSI'da yeniyim. Ama bu olay Greg'in çalışması düzeltmemiz gereken bir durum.
Sabes, posso ser a mais nova CSI por aqui, mas isto é um trabalho muito podre ter que analisar outra vez todo o trabalho do Greg.
Dandik bir yer. Bunu sen de biliyorsun.
É uma merda e sabes disso.
Mahallede İsviçre gibi takılamazsın, sen de biliyorsun.
Então, amigo, não existe Suíça nesta zona.
Sen de biliyorsun.
Sabes disso.
Sen de biliyorsun hayatım.
Sabes o quanto é difícil, querida.
- Bunu sen de biliyorsun.
Sabes disso.
O suçlu, Frank, ve bunu sen de biliyorsun.
Ela é culpada, Frank, e você sabe disso.
Çünkü sen de biliyorsun ne düşünüyorum.
Porque, sabes o que eu acho?
Stephen olsun olmasın sen de benim gibi iyi biliyorsun sana hiçbir şey söylemek zorunda değilim.
E com ou sem o Stephen, sabes tão bem quanto eu que nunca tive que te dizer nada
Sen de benim kadar iyi biliyorsun ki Harvey şu anda söyleyeceğim hiçbir şeyi takmaz.
Tu sabes tão bem quanto eu que o Harvey não está interessado em nada do eu possa dizer neste momento.
Hayır, sen kendi kendine izci çocuğu oynamaya çalışıyorsun, "ah, bu bir kazaydı," ama daha iyi biliyorsun ki'gözlerine baktığımda gördüğüm, katil içgüdüsüydü.
Não, queres tentar dar uma de escoteiro e dizer a ti mesmo que foi um acidente, mas eu sei a verdade, vi o teu olhar.
Biriyle bir anlaşma yaptın ki onun bir canavar olduğunu biliyorsun çünkü sen emirleri izlemek zorundaydın.
Fizeste um acordo com alguém que sabes ser um monstro porque tinhas de seguir as ordens?
Bunu sen de en az bizim kadar iyi biliyorsun.
Sabes disso tão bem como nós.
Stephen Huntley boyuna kadar bu işe batmış ve sen de adın gibi biliyorsun.
O Stephen Huntley está metido nisto até ao pescoço e tu sabes isso muito bem.
Ne yaptigini biliyorsun ve sen de onunla bunu yapiyorsun.
Sabes o que ele faz e estás a ajudá-lo.
Sen gâyet iyi biliyorsun. Beni hayal kırıklığına uğratanları yaptıklarının yanlış olduğunu ve bu uğurda acı çektiklerini gördüğüm zaman onları affedebiliyorum.
Afinal... sabes que sou capaz de perdoar aqueles que me desiludem... assim que assumam os seus erros... e paguem as consequências.
Kafanda görmeme izin vermediğin şeyler olduğunu sen de çok iyi biliyorsun.
Sabes muito bem que há coisas dentro da tua cabeça que não me deixas ver.
Sen New York'u biliyorsun, benim de GPS'im yok.
Conheces Nova Iorque, e eu não tenho GPS.
Biliyorsun ki, ben zırhımı sen de kalkanını almış olsaydın bu işler daha kolay olurdu ve bir de Hulk.
Sabes, isso era mais fácil se tivesse a minha armadura e tu o teu escudo... e tivéssemos o Hulk.
Onu ringde yaparım ama bu ring değil ve sen de beni istediğin an durdurabileceğini adın gibi biliyorsun.
Faço isso só com plateia, mas não há plateia, e sabes muito bem que podes-me fazer parar quando bem quiseres.
Bir açıdan sen de benim gibi biliyorsun ki eğer onları parçalarsan, Charming dağılır.
De certa forma, sabe bem como eu lidava com isto... Se tentasse acabar com eles, Charming desmembrava-se, e nunca mais seria a mesma.
Yüzlerce yıl önce yaşamış akrabama ne olduğunu sen nereden biliyorsun?
Como sabe o que aconteceu aos meus antepassados há centenas de anos atrás?
Sen de benim kadar iyi biliyorsun ki, gidecek başka yerleri yok.
Sabe tão bem como eu que não há outro lugar para ir.
Sen ne zamandan beri amnezi hakkında bu kadar çok şey biliyorsun?
Desde quando é que sabes tanto acerca de amnésia?
- Doğru ve bunu sen de biliyorsun.
- É verdade e tu sabes.
Saç stiline bakılırsa sen de bu konuda bir iki şey biliyorsun.
Assumo que tenhas umas noções disso, tendo em conta o teu penteado.
Bunun anlamı bir şeyler biliyorsun ama bize söyleyemezsin mi yoksa sen de hiçbir şey bilmiyorsun mu demek?
Sabe algo e não nos pode dizer ou não sabe nada?
Ölmek pek hoş değildi ama gerçi acımı sen de hissettin, zannedersem bunu biliyorsun.
Morrer não foi divertido, mas tu sentiste a minha dor, por isso acho que já sabes.
Ama sen de ne olduğumu biliyorsun.
Mas tu viste... - Tu sabes o que sou.
sen de biliyorsun ki 20
sen de gel 75
sen delisin 520
sen de 982
sen de beni 22
sen de öylesin 72
sen de beni seviyorsun 19
sen de ister misin 105
sen de kimsin 767
sen deli misin 200
sen de gel 75
sen delisin 520
sen de 982
sen de beni 22
sen de öylesin 72
sen de beni seviyorsun 19
sen de ister misin 105
sen de kimsin 767
sen deli misin 200
sen değilsin 122
sen de gelecek misin 16
sen de mi 176
sen de gördün 34
sen değil misin 41
sen de geliyorsun 24
sen dedin 24
sen değil 376
sen de geliyor musun 21
sen de gelmek ister misin 32
sen de gelecek misin 16
sen de mi 176
sen de gördün 34
sen değil misin 41
sen de geliyorsun 24
sen dedin 24
sen değil 376
sen de geliyor musun 21
sen de gelmek ister misin 32