Sen değil miydin tradutor Português
556 parallel translation
Konuşan sen değil miydin?
Tu não falaste?
Açlıktan ölsen bile bizim için çalışmayacağını söyleyen sen değil miydin?
Não me disseste uma vez que não trabalharias mais para nós nem que estivesses a morrer de fome?
Fakat onların kökünü kazımayı bana öğreten sen değil miydin?
Não eras tu quem ensinava a atar os tocos de carvalhos aos poderosos boiardos?
Oğlunu kaybetmemek için kalmama izin veren sen değil miydin!
Foste tu que me quiseste aqui com medo de perder o teu filho!
Brandy'nin büyüdüğünü söyleyen sen değil miydin?
Não me disseste que descobriste que a Brandy estava crescida?
Usta Ghirlandaio'ndan fresk sanatını öğrenen sen değil miydin?
Não estudou a arte de pintura de frescos, sob orientação do grande Ghirlandaio?
"Acı çekmek ruha iyi gelir," diyen sen değil miydin?
Não diz sempre que o "sofrimento faz bem à alma"?
Sekiz hafta boyunca bana bir gün yuvadan ayrılmak zorunda... olduğunu söyleyen sen değil miydin?
Não é você que há dois meses me diz... que é preciso sair do ninho um dia?
- Bir dakika. Sen değil miydin?
- Pensei que o encarregado era você.
Ne saçmalıyorsun yine? Sen değil miydin?
Mas és tu que...
Yani o günlerdeki kişi gerçek sen değil miydin?
Estás a dizer que tu não eras tu?
"Roma'da Romalılar gibi davranın" diyen sen değil miydin?
Quem disse, "Em Roma, faça como os romanos"?
Geçen hafta bu adamı kefaletsiz olarak tutuklamamı isteyen sen değil miydin?
Não me pediste para o manter dentro sem fiança?
Bu gezide macera yaşayacağımızı söyleyen sen değil miydin? Evet, biz.
Não foste tu que disseste que... nós devíamos ter aventuras nesta viagem?
Sen değil miydin?
Não eras tu?
Hep tamirciye ihtiyacım var diyen sen değil miydin?
Que queres dizer? Estás sempre a reclamar que precisas de alguém que perceba de motores.
Elinde olanı korumalısın diyen sen değil miydin? Birbirimizin arkasını kollayacaktık.
Não és tu que dizes que temos de proteger o que é nosso... cuidar uns dos outros?
Bugüne kadar kilom yüzünden, yemeklere yaklaştığımda elime vuran sen değil miydin, Anne?
És aquela que me chama sempre à atenção... sobre o meu peso, mãe.
Hatalıysam düzelt, Knight Vakfı'nı 1990 da karsız bir levrek tutma işi için terk eden sen değil miydin?
Corrige-me se estiver errada, mas não deixas-te a Fundação em 1990... para correr uma baixa escritura improdutiva?
Vada'ya benim çapkın olduğumu söyleyen sen değil miydin?
Não disseste à Vada que sou um mulherengo?
Otobüste bana sürtünen sen değil miydin?
Não foste tu que te esfregaste em mim no autocarro?
- Göremeyen sen değil miydin?
- És o tal que não conseguia ver, não é?
Beni boşanmaktan vazgeçiren sen değil miydin?
Não foi você que me fez desistir do divórcio?
Bana fedakarlıktan bahseden, kimse skandal istemiyor diyen... sen değil miydin?
Não me veio aqui falar de sacrifício... e de evitar escândalos?
Kardeşini sevmediğini söyleyen sen değil miydin az önce?
Não gostava do seu irmão.
Sen? - Dün gece burada değil miydin?
- Não estiveste aqui a noite passada?
Sen garson değil miydin?
- Você era garçom aqui?
İzci değil miydin sen?
Não foste escuteiro?
Ne tür bir adamsın, sen evli değil miydin?
Que espécie de homem casado é você?
Deli Peppe ve Alman onunla iddiaya tutuştuğunda sen de orada değil miydin? - Evet.
Tu estavas presente, antes de ontem... quando ele quis fazer a aposta com o Alemão e Peppe, o louco?
- Hayatım, sen protestoda değil miydin?
- Querida, não estavas na manifestação?
Sen Albert Finney'in yedeği değil miydin?
Não era o substituto do Albert Finney?
Ciddi mi? Ya sen, çok müsamahakâr değil miydin?
E você indulgente?
- Sen mutlu değil miydin?
- Não ficaste feliz?
Bugün izinli değil miydin sen?
Pensava que estava de folga!
- Sen okulda değil miydin?
- Porque não estavas tu na escola?
Bir, sen ay mekiği XR-2300'ün deneme başpilotu değil miydin?
Primeiro, você era ou não o principal piloto de testes do Vaivém XR-2300?
Sen o uçuşun pilotu değil miydin?
Você era ou não o piloto nesse voo?
Dün trende değil miydin sen?
- Não estavas no comboio?
Ben ayrılmak istedim diye, sen de ayrılmak zorunda değil miydin? Pekala.
Eu querer vir embora não implica que também quisesses vir...
- Uhura, tatilde değil miydin sen?
- Julguei que estava de licença.
Güzel, sen bir resim değil miydin?
Estás mesmo lindo...
Dün gece sen orada değil miydin?
Estiveram lá ontem à noite, não foi?
Sen şehirde değil miydin?
Por que não está na cidade?
Hayır, değilim. Ama sen her zaman "Kral" değil miydin?
Não, não sou.
Sen şişman bir oğlan değil miydin?
Não eras um miúdo gordo?
Sen "Küçük Yaramazlar" dan biri değil miydin?
Não era um dos Pequenos Marotos?
Küçük insanlardan birisi değil miydin sen?
Oh, sim. Não era um dos subalternos?
Sen Illinois'de değil miydin?
Não, tu estás em Illinois.
Raj, sen damat tarafı değil miydin?
Raj, não vais com a família do noivo?
Dün izinli değil miydin sen?
Pensei que a tua folga fosse ontem.
sen değilsin 122
sen değil misin 41
sen değil 376
sen de gel 75
sen delisin 520
sen de beni 22
sen de 982
sen de öylesin 72
sen de beni seviyorsun 19
sen de ister misin 105
sen değil misin 41
sen değil 376
sen de gel 75
sen delisin 520
sen de beni 22
sen de 982
sen de öylesin 72
sen de beni seviyorsun 19
sen de ister misin 105
sen deli misin 200
sen de kimsin 767
sen de gelecek misin 16
sen de mi 176
sen de gördün 34
sen de biliyorsun 165
sen de geliyorsun 24
sen dedin 24
sen de geliyor musun 21
sen de gelmek ister misin 32
sen de kimsin 767
sen de gelecek misin 16
sen de mi 176
sen de gördün 34
sen de biliyorsun 165
sen de geliyorsun 24
sen dedin 24
sen de geliyor musun 21
sen de gelmek ister misin 32
sen de dene 22
sen de gelir misin 26
sen daha iyi bilirsin 51
sen dur 42
sen de öyle 332
sen delirdin mi 164
sen de git 22
sen değiştin 25
sen dinle 43
sen dene 44
sen de gelir misin 26
sen daha iyi bilirsin 51
sen dur 42
sen de öyle 332
sen delirdin mi 164
sen de git 22
sen değiştin 25
sen dinle 43
sen dene 44