Yaptınız mı tradutor Português
5,996 parallel translation
Bunu daha önce yaptınız mı?
Já alguma vez fizeram isto antes?
Yani oral seks yaptınız mı?
Então fizeste-lhe sexo oral.
Önsevişme yaptınız mı?
Tiveram relações sexuais?
Şu an iş arıyorsanız, gerçekten ne iş yaptığını bilenlere ihtiyacımız var.
Se estiver à procura de trabalho, era bom alguém que saiba o que está a fazer.
Bu ailenin yıllarca yaptığı muhteşem işleri düşün, çalıştırdığımız o kadar kişiyi, yarattığımız olanakları, ve hepsini hatırlamamı sen sağladın. Tekrar aynısını yapabiliriz.
Pensa nas grandes coisas que esta família fez durante os anos, todas as pessoas que empregámos, as oportunidades que criámos, e fez-me perceber... que podemos ser assim outra vez.
Khan'la anlaşma mı yaptınız?
Fizeste um acordo com o Khan?
Bize yaptığınız her şey için minnettarım sadece size sıkıntı vermekten korkuyorum.
Estou grato por tudo o que tem feito por nós. Só temo que isso possa trazer-lhe problema.
Eğer birbirinize sinirlenmeye başlarsanız benim kızlarımla yaptığımı yapın. Farklı köşelere gidin.
Quando se chatearem, façam o que faço com as bebés, vão para cantos opostos.
Hayır, yarın değişecek olan tek şey yaptığımız işler.
- Não. Amanhã o que muda é o que vamos fazer.
Bu ziyareti neden yaptığımızı anladınız mı?
Compreende por que sou forçado a visitá-lo assim.
Yaptığımız araştırmaların, benim ve Chris'in Kip'Ie yaptığımız...
Esperávamos que a pesquisa feita e as conversas com o Kip...
Yıllardır bizim için yaptığınız işlerden dolayı ne kadar kanaatkâr olduğumuzu fark etmişsinizdir umarım. Eksik olmayın, efendim.
Sr. Chase, espero que saiba o quão satisfeitos estamos com o trabalho que tem feito há anos.
"Boyz-N-The-Hood" u yaptığımız zamanı hatırlıyor musun?
Lembras-te quando estávamos a fazer o "Boyz-N-The-Hood"?
Şu an ne yaptığımızın farkında mısın?
Percebes o que estamos a fazer agora?
Hayatımızın anlaşmasını yaptık!
Fizemos o negócio das nossas vidas.
Resim yaptığımı nereden anladınız?
Mas como sabia que sou pintor?
Eğer, bu gece tüm bu zırvaları, siz evde oturup var mısın yok musun izleyesiniz diye yaptım sanıyorsanız, hayal görüyorsunuz!
E se pensam que eu me aperaltei desta maneira hoje para vocês irem para casa ver o "Flip or Flop" devem estar mas é a sonhar!
Bu yaptığımızın kimsenin hoşuna gitmesini istemiyorum!
Eu não quero que ninguém goste disto!
Okuyucularımız üzerinde ani ve kayda değer etkisi olacak cinsten muhabirlik yaptınız.
Trabalho esse que eu acredito que vá ter um impacto imediato e considerável nos nossos leitores.
Hata yaptığını ve haberi basacağımızı söyledim.
Disse que ele estava a cometer um erro e que íamos publicar a história.
Bu gibi kitlesel yıkımlar bize burada yaptığımız araştırmaların ne denli önemli olduğunu gösteriyor.
São destruições em massa como estas que mostram a importância da pesquisa que fazemos aqui.
Artık ne yaptığımızın bir önemi yok?
O que fizemos já não interessa, okay?
Polislere yaptıklarınız için minnettarım.
Agradeço muito o que fizeram com a bófia.
Yaptıklarınızı affedebileceğimi sanmıştım, ama ihanete uğradığımı hissediyorum.
Pensei que podia ultrapassar isto, mas sinto-me tão traída.
Küçümseyici, cinsiyetçi ukalanın teki ve ne yaptığımızı hiç anlamıyor.
Achei-o um presumido, convencido e sexista, não parece entender o que nós fazemos.
En az yatırım yaptığınız kanallar değeri düşük görünen ancak en yüksek harcama potansiyeline sahip katmanlara müthiş değer katıyor.
E os canais onde menos investem vos trazem um valor enorme em segmentos que parecem ter baixo valor, mas que na verdade têm o mais alto potencial de gastos.
İkinci kattaki yatak odası ve nevresim bölümümüzde... yeni seçilen başkanımız ve eşi şerefine yaptığımız indirimi kaçırmayın.
Aproveite o nosso especial da tomada de posse de Ike e Mamie, no departamento de camas e roupa de cama, no segundo piso.
Umarım ne yaptığınızı biliyorsunuzdur.
Eu espero que saibas o que estás a fazer.
Yaptığımızın yasal olmadığını biliyorsunuz, değil mi?
Vocês sabem que o que fazemos não é ilegal, certo?
Arkadaşın evinde yaptığımız bir-iki ham şarkı işte.
São só umas misturas em bruto que fiz com um amigo.
Umursadığım şey Gillian ve senin o ölmeden önce yaptığınız kavga.
Importa que antes dela morrer, você e Gillian discutiram. - Por quê? - É importante?
Yaptıklarınız için minettarım.
Aprecio o que estão a fazer.
Yaptığımız hiçbir şeyi kaçırmasın istiyorum.
Não quero que ela perca nada do que fazemos.
İçeri gelecek misin? Rachel onun için yaptığımız filmi ona anlattığını söyledi.
A Rachel contou-me que lhe contaste do... do filme que estamos a fazer para ela.
Terminalı sızıp, giriş yaptın ve ağa girerek hesabımı doldurdun
com isso acedes a um terminal, e tens uma linha de comando? acedes via internet e transferes o dinheiro.
Yani, Sanırım yapıcı olmalıyız ve yaptığımın aptalca bir şey olduğunu biliyorum ve canını yaktığını biliyorum.
Quer dizer, acho que temos de ser construtivos. Sei que o que fiz é muito estúpido. E sei que te magoei imenso, eu vejo isso.
Sen özel timsin. İhtiyacımız olduğunda en iyi yaptığın şeyi yap.
És da equipa especial Quando precisarmos de ti,
Sen benim kız kardeşimsin ve seni seviyorum ama yaptığımın arkasındayım
És a minha irmã e eu amo-te, mas mantenho o que fiz.
Yavru köpekleri beslemek için yaptığımız lapanın içine etle süt koyarız.
Nós fazemos uma papa com milho, carne e leite... para dar aos filhotes.
Ne diyeceğiz onlara, seans yaptığımızı ve elinden yaralandığını sonra da kötü bir ruhun, senin kanınla adımı duvara yazdığını mı?
E dizer o quê... que estávamos a ter uma sessão de espíritismo e a esfaquear a tua mão e depois um espírito maligno escreveu o meu nome na parede com o teu sangue?
Kırmızı bir üniformanın gösterişinden gözleri kamaşmış aptal kızları her zaman küçümserdim ve asla yapmayacağıma yemin ettiğim şeyi şimdi bizzat yaptım.
Sempre tive desprezo por raparigas parvas deslumbradas pela adulação num uniforme vermelho... E agora fiz aquilo que jurei que nunca faria.
Ne yaptığınızı anlatayım size.
Eu digo-lhes o que fizeram.
Burada olmak için yaptığınız fedakarlıklardan haberdarım.
Sei os sacrifícios que fizeram para estarem aqui.
Yaptıkların için minnettarım, ama yalnız çalışsam daha iyi.
Agradeço tudo o que fizeste, mas trabalho melhor sozinho.
- Daha önce yaptınız mı?
Já alguma vez deu aulas?
Bob Zemeckis tüm zamanların en büyük tanıtımını bizim yaptığımızı söylüyor. Şarkıyı film çıkmadan önce piyasaya sürdüler.
O Bob Zemeckis atribui-nos a melhor publicidade de todos os tempos, porque lançaram a canção, a MCA, antes de o filme estrear.
Tam anlamıyla kostümlü gösteri yaptığımızı söyleyemeyiz, ama o dünyanın bir parçası olmak güzel.
Não nos consideramos, de modo algum, cosplayers, mas é fixe fazer parte desse mundo.
Gale ve sanırım Zemeckis'le röportaj yaptığınızı biliyorum.
Sei que estão a entrevistar o Gale e acho que o Zemeckis.
Garip çünkü ben yöneticiliğe terfi etmeden önce cankurtaranlık yaptığımız zamanlar... yazın son hafta sonu... çalışan partisi yapardık.
No último fim-de-semana de verão, quando éramos nadadores-salvadores, antes de ser promovido a gerente, acima de ti, fazíamos uma festa dos funcionários.
Bu cumartesi çalışanlar partisi yaptığımızı haber vermek istedim. Belki uğrarsın.
Queria que soubesses que vamos dar uma festa no próximo sábado, se quiseres aparecer.
Üretim yaptığımız bütün fabrikaların, ilgili ülke mevzuatı ve asgari ücret yasalarına uymasını istiyoruz, kadınlara saygılıyız, çocuk işçi çalıştırmıyoruz, zorunlu çalışma hiçbir şekilde yapılmamaktadır,
Em todas as fabricas onde se produzem, exigimos que respeitar as leis de salario minimo, todas as leis do pais, respeitar as mulheres e nao contratar criancas, nenhum trabalho forcado,