Çalışmak mı tradutor Português
1,615 parallel translation
Bir ajansta, bir TV kanalında ya da bir stüdyoda çalışmak mı?
Trabalhar numa agência, numa televisão, num estúdio?
Bir kez daha benimle çalışmak mı istiyorsun?
Queres explicar-me mais uma vez?
Bazen çalışmak mı istiyorsun?
Às vezes queres trabalhar?
Neyi istersin? Fabrikada çalışmak mı yoksa benimle çalışmak mı?
Preferes fazer a vida comigo, ou trabalhar na fábrica com a tua mãe?
Uyuduğunda düşünmelisin, köle gibi çalışmak mı istiyorsun.
Eu tenho que trabalhar como escrava para fazer o que você pode fazer enquanto dorme. - Se só tratasse...
Yemin ederim her şey çok iyi! Buna çalışmak mı diyorsun?
Juro, não posso acreditar que digas que é um trabalho!
Çalışmak mı?
Trabalho árduo?
- Evet ve evde çalışmak isteyenleri misafirlere hastalık bulaştırmasınlar diye yollamak zorundaydım.
- E tive de mandar aqueles que queriam trabalhar para casa para não pegarem aos clientes.
- Daha bilmiyorum. En eğlenceli kısmı da bu. Senin penisinin benim kıçımı nasıl ısıracağını tahmin etmeye çalışmak.
Ainda não sei, é sempre parte do divertimento... tentar adivinhar como o teu pénis vai acabar por me morder no rabo.
Ne zamandan beri işim sadık bir polis memuruna Seri katil olmadığımı kanıtlamaya çalışmak?
Desde quando é que é meu trabalho tentar provar a um polícia meu camarada que não sou um assassino em série?
Demek sorunlarımızın merkezine ulaşmaya çalışmak vakit kaybı?
Achas que chegar ao fundo dos nossos problemas é perder tempo?
Bak, çalışmak sorun değil, ama bir planın var mı?
Olha, eu não me importo com o trabalho, mas tens um plano sequer?
Jan'le New York'da çalışmak garip olmayacak mı? Hayır, hiç de bile.
Não achas que vai ser esquisito trabalhar com Jan em Nova lorque?
Gözlem yapıyor olsaydım barda çalışmak için çok masum ve tatlı olduğunu söylerdim.
Se eu puder fazer uma observação... Pareces demasiado inocente e querida para estar a tomar conta de um bar.
Sonra da kakao tarlalarında çalışmak yerine oyun oynadığım için suratıma yumruğu yiyordum.
E depois és esmurrada na cara, por jogar, invés de trabalhar nos campos de cacau?
Sabah çalışmak zorundayım, yani...
Tenho que trabalhar de manhã.
Benimle gerçekten ortaklaşa çalışmak istiyorsan, sanırım "Soy Projesi" hakkında bulduğum her şeyi öğrenmenin vakti geldi.
Se queres mesmo ajudar-me nisto, então acho que está na hora de veres tudo o que encontrei sobre o Projecto Scion.
Ne kadar iyi çalışanım olursa, o kadar az çalışmak zorunda kalırım.
Quanto melhores forem os empregados, menos trabalho eu.
Ne kadar iyi çalışanım olursa, o kadar az çalışmak zorunda kalırım.
Quão melhores forem os meus empregados, menos tenho eu de trabalhar.
Önümüzdeki 4 haftasonu senin yüzünden çalışmak zorundayım.
Trabalharei nos próximos quatro fins de semana, por tua causa.
Öyle olsa bile, çalışmak zorundayım ve bunun için ayırabileceğim başka zamanım da yok...
Mesmo assim, eu teria que trabalhar e... não teria tempo para estudar, então...
New York'dan döndüğünde, çalışmak için tamamen yeni bir takım olacak.
Quando voltares, tenho uma equipa nova a tratar de tudo. Isso é impossível.
Sadece, gerçekten de kendi noksanlarımı çalışmak zorunda mıyım?
Tenho mesmo que estudar as minhas próprias faltas?
Şirket yöneticisiyle birlikte birkaç ay geçirdin diye çalışmak zorunda olmadığını mı zannettin?
Achas que passar uns meses com o Director Geral significa... que não tenhas de trabalhar?
Söylemeye çalıştığım, hayatında bir erkek varsa, onunla tanışmak isterim.
Só estou a dizer que, se tiveres namorado, gostava de conhecê-lo.
Size çalışmak için buradayım.
Estou aqui para trabalhar para si.
Bu kasabada bir randevu almaya çalışmak, hayatımın hikayesi bu.
É a história da minha vida quanto tento arranjar um encontro nesta cidade.
- Pekala, Carter. Çalışmak zorundayım.
- Carter, estou cheia de trabalho.
Senin için çalışmak mı?
Trabalhar para si?
İnsanlara küçük sorunlarında Yardım ederek, İşini geri almaya çalışmak?
Ajudar civis nos seus problemas insignificantes, tentar recuperar o teu trabalho no governo?
Tarladan aldıklarımızda yeterli degil, bu yüzden çalışmak zorunda.
O que colhemos da agricultura é pouco.
Çalışmak buna yardım etmez.
Mas o treino não vai ajudar.
Bu, senin ve benim, çocuklarla beraber takılacağımız bir durumdu fakat diğerleri, ders çalışmak ve bağırsak kontrolü yaptırmak için gelemediler.
Íamos apenas sair com uns tipos que não apareceram por causa do trabalho e duma colonoscopia.
Hayatım boyunca Mike Judge ile çalışmak istemiştim.
Sempre quis trabalhar com o Mike Judge.
Görüyorsun ya, işte bu yüzden biri ile çıkamam.. Çünkü bir akşam yemeği.. ve kendimi, yabancı birine, hiç olmadığım biriymiş gibi, göstermeye çalışmak için ;
Vês, é por isso que eu não posso sair, num jantar, onde suo e fico exausta ao tentar que um desconhecido, fique a pensar que sou uma coisa que não sou.
İster inan, ister inanma, burada çalışmak hayatımın gayesi değil.
Acredite ou não, trabalhar aqui não é a minha grande ambição.
Terörizm : 1 ) Şiddetin sistematik kullanımı, korku yaratmak adına şiddet uygulamak ve sindirmeye çalışmak.
I ) uso sistemático do terror, manifestando-se em violência ou intimidação, pela geração de medo. pela geração de medo
Buğdayımızı yetiştirdik. Çalışmak bizim için onurdur.
Cultivámos o nosso trigo, porque o trabalho é a nossa dignidade.
Çok para kazandığım işimi tam bir serseme çalışmak için bıraktım.
Demiti-me do meu bem pago emprego e fui trabalhar para um verdadeiro anormal.
Burada çalışmak için herşeyi yaparım.
Mas, é verdade, faria qualquer coisa para poder trabalhar aqui.
Bir yere gidemem. Çalışmak zorundayım. - Lütfen!
Não posso, vai tu, eu tenho de trabalhar.
Sabah çalışmak zorundayım.
Amanhã, tenho de ir trabalhar.
Aman Tanrım. Gece geç yatabiliriz gündüzünde çalışmak zorunda olmam tabii ki.
Meu Deus, podíamos ficar a dormir até tarde, no dia em que eu não estiver a trabalhar, claro.
Yapımcımız üzerinde çalışmak istiyor.
O nosso produtor quer trabalhar com ela.
Seninle çalışmak istiyordu, ama ben buralardaydım...
Ele queria praticar contigo, mas eu estava por perto e por isso...
Özellikle etrafımızda böyle iyi arkadaşlarımızın ve ailemizin ve elbette iki güzel kızımız Sadie ve Lindsey ki kendisi yeni bir başlangıç yapmaya çalışmak için eve geri dönmesi çok sevindirici.
É muito gratificante estarmos rodeados de tão bons amigos família e, claro, das nossas duas lindas filhas a Sadie e a Lindsey que voltou a vir viver connosco para tentar começar de novo.
Bütün gün çalışmak zorundayım ve ailem Woodbridge'in dışında yaşıyor.
Tenho que trabalhar durante o dia, e os nossos parentes estão longe, em Woodbridge.
Yani aslında hala grafikerim ama kampanyada çalışmak için işten ayrıldım.
Quer dizer, ainda sou um desenhador gráfico, mas... desisti do meu emprego para trabalhar na campanha.
- Akşama çalışmak zorundayım.
- Vou estar a trabalhar.
Leo'larda dans ettim ve eğlendim ama artık ders çalışmak zorundayım.
Diverti-me em casa do Leo e naquele baile, mas agora tenho que estudar.
Çalışmak berbattır, anladın mı?
Trabalhar é uma porcaria, está bem?