Çıl tradutor Português
32,922 parallel translation
- Pasaportunu dondurmuştuk. Nasıl çıkmış?
Não estou a perceber.
Günümüz dünyasında can sıkıcı ama anlaşılır bir durum.
Triste nos tempos que vivemos, mas compreensível.
- Çünkü bazıları için fırtına sığınağından birden fazla tahıl çuvalı çıkartabilmek etkileyicidir.
- Porque, para alguns, a habilidade de arrastar vários sacos de grãos de um abrigo é impressionante.
Sylvester, gruptan ayrılıp bize gönderdiğin makalenin ardından yaptığımız yoğuşma yakalayıcıya bakmak istersin belki.
Sylvester, talvez queiras espiar lá atrás antes e ver o colector de condensação que construímos depois de nos enviares aquele artigo.
Her gün okuldan sonra bakıcın sayılırdı.
Era praticamente a sua ama todo dia depois da escola.
Ve biz de kar ortağı olduğumuza göre F-Braves kutu başına beş dolarını alacak ve biz de sıra dışı satıcılığımızın ödülü olarak payımızı alacağız.
E, como somos participantes nos lucros, os Bravos ficam com os 5 dólares por cada caixa deles, e cada um de nós fica com uma parte, pelas nossas vendas excepcionais.
Nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum.
Não sabia como lidar.
Şeytan çıkarıcı olarak başarılı olabilirsin.
Podes fazer uma profissão disto, sabes? Ser um exorcista.
Zamanın başlangıcından beri biz insanlar nasıl oluştuğunu merak ediyoruz.
Desde o inicio dos tempos, perguntamo-nos como é que surgiu.
Burada güzel ve akıllı bir kadınla bir odada tıkılı kalmışım ve çıkmaya mı çalışacağım?
Aqui estou eu numa sala fechada com uma mulher inteligente e bonita e a tentar sair?
Pardon ama, bu şekilde Mac'i bu lanet yerden nasıl çıkaracağız acaba?
Raios, então como é suposto tirarmos o Mac dali?
Buradan Jack'in yardımıyla bile çıkabileceğimden emin olamazken, şimdi bunu yalnız başıma nasıl yaparım, bilemiyorum.
Não estava 100 % convicto de poder fugir deste sítio com a ajuda do Jack. E agora, não sei realmente se consigo efectuá-lo sozinho.
Peki bu yeni bilgi nasıl böyle açığa çıktı?
E como ficaste a saber dessas coisas?
Lynn Burton, siber banka soygunlarıyla 100 milyondan çok soygun yaptığı söylenen dark webte birkaç yıl önce ortaya çıkan genç bir hacker.
Sim, foi ideia da minha irmã. Quão preocupada tenho de ser sobre a tua objectividade neste caso? Não tem.
Alıcıymış gibi açık artırmaya katılırız ve kazanırız.
Desculpe interromper.
- O bir ışın kılıcı mı?
É um sabre de luz?
Kuzey Amerika dağlarında her yıl binlerce çığ düşer.
As montanhas da América do Norte são atingidas por milhares de avalanches a cada ano.
Fakat bize belki de kalıcılığın sembolü gibi görünen kayalık zirveler göründüklerinden daha narindir.
Mas picos rochosos que, para nós, podem parecer um símbolo de estabilidade, são mais frágeis do que parecem.
Birçoğunun, nemli havada var olabilecek cılız akımları yakalamak için uzanan meyveli vücutları vardır.
Muitos têm corpo carpóforo que ascende para pegar uma corrente fraca presente no ar úmido.
Çöl hayatını yalnızca ender su kaynakları değil aynı zamanda güneşin acımasız yakıcılığı da şekillendirir.
A vida no deserto não é definida apenas pela escassez de água, mas também pela força implacável do sol.
Yaşamın bununla nasıl başa çıkacağı gelecekte görülecek.
Como a vida sobreviverá aqui no futuro ainda é um mistério.
Bu da yaratıcı birtakım teçhizatı zorunlu kılıyor.
E isso exigiu criatividade.
Kafanın arkasındaki o cılız ses benim.
Sou aquela pequena voz no fundo da tua mente.
Bununla nasıl başa çıktın?
Como lidaste com isso?
Siz meslektaşlarınızın başarısıyla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Como lida com o sucesso dos colegas?
Ananızın karnından aklınızda tek bir fikirle çıkıyorsunuz nasıl ölürüm!
Emergem do útero com apenas uma coisa na cabeça... Como morrer!
Peki nasıl kontrol edildiklerine dair ses çıkarmak isteyen insanlar ne olacak?
E as pessoas que querem opinar sobre como são controladas?
Kılıç kullanmayı bilmediğinde neler olacağını göstereceğim.
Mostrar-te-ei o que acontece quando não sabes manusear uma espada.
Tanrılar aşkına, bu iş nasıl böyle kontrolden çıktı?
Pelos deuses, como ficou tudo tão descontrolado?
Oraya ulaşmak için kılıçla başlayacağız. Ama bu, sadece bir başlangıç.
Para a obter, começamos pela espada, mas é apenas o início.
Commodus, insanların açlık çekmesinden nasıl bir çıkarım olabilir ki?
Cómodo, que razão poderia ter para ver as pessoas passar fome?
Commodus halkınız açlık çekiyorsa ve hayatları ve ailelerinin hayatları tehlikedeyse ve sonra bir adam kendi şahsi tahıl stokuyla son anda ortaya çıkıyorsa o adama herkes kahraman der.
Cómodo... Se o povo passa fome, as suas vidas e das suas família estão em perigo e depois aparece um homem que, no último minuto, os salva com as suas próprias provisões de cereais? Bem, esse homem seria chamado herói.
Yüzüme bakın. Kılıcıma değil.
Olhe para mim, não para a lâmina.
Bugün gerçek kılıç kullanacağız.
Eles usam aço a sério.
Kılıç, hızla boğazını keserken sakin bir şekilde ileriye bakması gerekiyordu.
Tinha de estar calmo à sua frente, enquanto a lâmina entrava na sua garganta.
Yakılmaya, zorlanmaya, yenilmeye ve kılıç tarafından öldürülmeye razıyım.
Ser queimado, ser preso, ser espancado ser morto pela espada.
Ben de yakılmaya, zorlanmaya yenilmeye ve kılıç tarafından öldürülmeye razıyım.
Vou aguentar ser queimado, ser preso, ser espancado e ser morto pela espada.
- Kılıç tarafından öldürülmeye de.
- E ser morto pela espada.
- Kılıç tarafından öldürülmeye de.
- Ser morto pela espada.
Bu tahta kılıç sadece yetenekleri savaş meydanını da aşan gladyatörlere verilir.
Esta espada de madeira é dada a gladiadores com capacidades que transcendem o campo de batalha,
Bu kılıcı kendisi hak etti elbet.
Esta espada que lhe dou é bem merecida.
Ama bugün sizlerin gördüğü ve kılıcımdaki kanın da kanıtladığı üzere bugün aramızda olmayan kişi rakibimdir.
Mas como todos vós testemunham hoje e o sangue na minha espada confirma... é o meu adversário que já não caminha ao nosso lado.
Yakılmaya razıyım. Zorlanmaya, yenilmeye ve kılıç tarafından öldürülmeye de.
Vou aguentar ser queimado, ser preso, ser espancado ser morto pela espada.
Hele ki o gladyatörün rakibinin kanı kılıcında henüz kurumamışsa.
Especialmente um que tem ainda o sangue fresco do seu adversário morto na lâmina.
Benim kılıcımla ölme onurunu bahşettiğim kölelerdi.
Escravos a quem dei a honra de morrerem pela minha espada.
Yani karşınızda özgür bir adam olarak durduğum için mi kılıcınızı üzerimde kullanmıyorsunuz?
Então, é por ter sido libertado que não me vai lançar a sua espada?
Elimde kendimi korumak için kör bir kılıç varken?
Só com a minha lâmina embotada para me proteger.
Bu kılıcı Narcissus'a goturmelisin.
Tens de levar esta espada ao Narciso.
Mesela sevgili kılıcımız Uzunpençe'yi kim alıyor?
Por exemplo... quem fica com a amada espada, Longclaw?
Bir kılıcımız ve bitkimiz oldu, dairemiz gerçekten şekilleniyor.
Temos uma espada e uma planta, o nosso apartamento realmente está a mudar.
Uçaktan nasıl çıktın?
- Como chegaste aqui?
çılgın 99
çılgınca 80
çilek 25
çılgınsın 17
çıldırıyorum 27
çıldırmış 66
çılgınlık 43
çıldırdı 39
çıldıracağım 30
çıldırmak üzereyim 17
çılgınca 80
çilek 25
çılgınsın 17
çıldırıyorum 27
çıldırmış 66
çılgınlık 43
çıldırdı 39
çıldıracağım 30
çıldırmak üzereyim 17