Üzgün tradutor Português
6,553 parallel translation
Kızgın, korkmuş, üzgün görünüyor muydu?
Pareceu estar zangado, com medo, triste?
Olanlar için üzgün değilim.
Não me arrependo pelo que aconteceu.
Bak, Lisbon, o çok üzgün.
Ouve, Lisbon, ela está bastante perturbada.
Hayatımın son anlarımdayım. Ama üzgün değilim.
Estou nos últimos momentos da minha vida, mas, não estou triste.
Hayır, üzgün görünüyorsun.
Não, sinceramente pareces um bocadinho triste.
Bu üzgün olmadığım anlamına gelmez.
Não significa que não lamente.
Geçen gece olanlar hakkında üzgün olduğumu söylemek istiyorum.
Queria pedir desculpa por ontem à noite.
Yaşlı, üzgün adamın biriydi, evliliğinden sıkılmış seksi, güzel bir götü sikmekten heyecanlanmıştı.
Era um velho farto do casamento e empolgado com a miúda nova.
Eğer öğleden sonramı burada oturup üzgün yüzüne bakarak geçireceksem, pek umutlu görmüyorum.
Se passar a tarde a olhar para a sua cara triste não são boas.
Tuhaf. Oldukça üzgün sayılabilirim.
De algum modo fico algo triste.
İmparator olan amcam beni kendi rızam dışında burada tutuğunuzu öğrendiğinde siz kova kafalar bunun için çok üzgün olacaksınız.
E vocês, cabeças de balde vão arrepender-se... quando o meu tio, o Imperador, souber que estão a prender-me aqui.
- Herkes çok üzgün.
- Toda a gente está muito triste.
Adamın üzgün olduğu belli.
Esse homem está claramente chateado.
- İkiniz de üzgün olacaksınız yani?
Então ambos ficarão chateados? Sim.
Hâlâ üzgün.
Está transtornada.
Ona üzgün olduğumu.
Diz-lhe que lamento.
Sana üzgün olduğunu söylememi istedi...
Ele disse para lhe dizer que lamenta...
Biraz üzgün görünüyorsun.
- Pareces um bocado chateada.
Tamara benim en yakın arkadaşım ve şu anda üzgün. Eğer umursuyorsan ondan uzak durursun.
A Tamara é a minha melhor amiga, e agora está magoada, por isso, se isso te importa, afasta-te dela.
Benim sevgilim sensin, o üzgün bekarlar değil.
Tu és a minha namorada e não aqueles solteirões tristes.
Gerçekten kim olduğumu gösteren bir dakikalık bir video istiyorlar yani beni biraz üzgün, yapmacık gülümseyen, kendini arayan birine dönüştürmek için sizin uzman yeteneklerinize ihtiyacım var. buna para saymaya bayılırlar.
Eles querem um vídeo de um minuto a mostrar quem realmente sou, por isso preciso da vossa perícia para me fazer parecer uma das tristes a quem eles adoram dar dinheiro.
- Bana annenin üniversiteye kabul edilmesinden dolayı üzgün olduğunu söyledi.
Ele disse-me que têm conversado porque estás chateada por a tua mãe ter entrado para a universidade.
Beni öyle üzgün ve bok gibi gördün ve sonra da suratıma karşı dökülüyor musun?
Vês-me triste e na merda, e então, cospes na minha cara?
Ben de bir anneyim ve inan bana annen üzgün olduğunu biliyordu.
Sou mãe, e juro-lhe, que a sua mãe sabia que estava arrependido.
Bunun çok üzgün bir gün olduğunu biliyorum.
Sei que é um dia muito triste.
Korkmuş ve üzgün durumda şu an.
Ele tem estado assustada e aborrecida. Talvez... esteja confusa.
Kızılderilinin cenazesinde ne kadar üzgün olduğunu görmedin.
Não viste como ela ficou chateada naquele funeral indígena.
- Ve üzgün değilsin?
- Não estás chateado?
General oldukça üzgün, albay.
O seu General está muito chateado, Coronel.
Val ve çocuklar hakkında konuşmaya başlayınca birden üzgün Max'e dönüştüm, değil mi?
Meus Deus... Comecei a falar da Val e dos miúdos... Tornei-me no Max triste.
Bay Tariiji aileleri adına üzgün. Ama kızların kayboluşundan o sorumlu değil.
Tariiji está destroçado por causa das suas famílias, mas não é o responsável pelo seu desaparecimento.
Her neyse, sadece geri getirip üzgün olduğumu söylemek istedim.
Enfim, eu só... Só queria devolvê-la e pedir desculpa.
Başına gelenler için ne kadar üzgün olduğumu hiç söyleyemedim.
E eu nunca disse que lamento imenso pelo que te aconteceu.
Ona, onun için daha fazla şey yapamadığımı ve üzgün olduğumu söyle.
Diz-lhe apenas que pude... Fazer mais por ela, e que lamento muito.
- Hayır, üzgün olmak yeterli değil.
- Desculpa. - Não, não é o suficiente.
Ve sana her baktığımda ne kadar üzgün olduğumu görüyorum.
E tudo que penso sempre que olho para ti é o quão arrependida estou.
Ne kadar üzgün olduğunu söylemeni cana yakın olmanı veya başka bir şey yapmanı istemiyorum.
Não preciso que me digas que te arrependes, que me encantes ou qualquer outra coisa.
O üzgün.
Ele está arrependido.
Yayınlandığı için çok ta üzgün değilim.
Mas não sinto pena pela fuga.
Esas üzgün olması gereken benim.
Eu é que devia lamentar.
Bunu neden sorduğu için sıkıştırdığımda Gemma'nın küçük kardeşine annesini öldürdüğü için üzgün olduğunu söylerken kulak misafiri olduğunu söyledi.
Quando o pressionei, e perguntei porque diria aquilo, ele disse-me que ouviu a Gemma a dizer isso ao irmão. Que estava arrependida de matar a mãe dele.
Hiçte üzgün durmuyor.
Ele não parece lá muito chateado.
Havali ama ayni zamanda üzgün bir yerlere gitmek istiyorum.
AMBOS : Que seca.
Daksha bu sabahtan sonra biraz üzgün olur diye düşünüyordum.
Pensei que o Daksha estaria triste, depois do que aconteceu.
Farklılıklarımız ve benim üzgün olduğum bazı şeyler var.
Tivemos as nossas divergências, e há coisas que eu... me arrependo.
Sesin üzgün geliyor.
Há tristeza na tua voz.
Çünkü mutlu olduğunda çamura üzgün olduğunda ise stres atmak için buraya gelirsin.
Quando estás feliz, vais para a lama. E, quando precisas de aliviar, vens para aqui.
Aslında, hayır üzgün değilim.
Não lamento.
Bir daha Jason kötü bir şey yaptığında içindeki bu gücü kullan ve onu uzaklaştır. Seni üzgün göremediği zaman sana kabadayılık yapmayı bırakacaktır.
Quando ele vir que não te vai chatear, vai parar de incomodar-te.
Evet, epey üzgün.
Ela ficou bastante perturbada.
O kadar üzgün durma.
Não pareças tão triste.
üzgünüm 13200
uzgunum 18
üzgünsün 53
üzgünüm canım 24
üzgünüz 106
üzgünüm bebeğim 22
üzgünüm dostum 74
üzgün değilim 42
üzgünüm hayatım 23
üzgünüm tatlım 60
uzgunum 18
üzgünsün 53
üzgünüm canım 24
üzgünüz 106
üzgünüm bebeğim 22
üzgünüm dostum 74
üzgün değilim 42
üzgünüm hayatım 23
üzgünüm tatlım 60