Üzgünmüş tradutor Português
77 parallel translation
Denizaltı gemimizi batırdığı içinse üzgünmüş.
Lamenta que o submarino tenha afundado o nosso navio.
- Bayan Aptal Sarışın üzgünmüş.
- A Miss Cabeça-de-Vento lamenta.
Kardeşler, üzgünmüş.
Irmãos, ele lamenta.
Beşinci alayı merkezimize soktuğu için üzgünmüş.
Lamenta ter trazido a 5ª legião até à sede.
Üzgün olduğunu yazmış, çok üzgünmüş.
Que ele sente. Que ele sente muito.
Dedi ki çok üzgünmüş ve umarım onu affedebilirsinmiş.
Que te dissesse que lamenta muito e que espera que lhe perdoes.
Baban Frankie yüzünden çok üzgünmüş.
Alguma coisa nao estava bem com ela, Emma o teu pai ja tinha o desgosto daquilo que lhe aconteceu com o Frankie.
- Oh, üzgünmüş.
- Ela lamenta.
Kıçımın kenarı üzgünmüş!
Sente uma ova!
Son anlarında dedi ki, yardım gerekirse seni aramalıymışım, seninle birlikte iken değişemediği için, gerçekten üzgünmüş.
Mesmo até no fim, quando ele disse que lhe devia ligar a si se precisasse, disse que lamentava não ter mudado quando estava com ele.
Yani, "üzgünüm" diye telefonuma mesaj bırakman hiç hoş değildi... Çünkü karım sordu, "Ne için üzgünmüş?"
Foi muito chato deixares aquela mensagem só a dizer "desculpa," na máquina, porque a minha mulher perguntou-me :
Çok üzgünmüş.
Ele pede desculpa.
Dediğine göre çok üzgünmüş.
Segundo a mãe dele, està muito aborrecido.
Söylediğine göre son konuştuğunda, buradan gidiyormuş ve çok üzgünmüş.
Ele disse que a última vez que falou com ela, ela tinha acabado de sair daqui, e estava muito preocupado.
Neden üzgünmüş ki?
O que aconteceu para essa infelicidade?
Sana hiç üzgünmüş gibi gözüküyor mu?
Ela parece-te triste?
Sıra bendeymiş ve üzgünmüş ama bunu kendi için yapmalıymış.
Disse que agora era a minha vez. Que lamentava, mas tinha de fazer isto por ela.
Annem de onu, konuşmayarak cezalandırırdı, sen de öyle yaptın sanki babam derdi ki, üzgünmüş gibi yapıp, sessizliğin keyfini çıkarıyor
Castigava-o com o silêncio. Sabe o que ele me dizia? "Finja que está triste e aproveite o silêncio".
Sizi hayal kırıklığına uğrattığı için üzgünmüş.
Ela sente muito por ter sido uma decepção para si.
Kızdığı için üzgünmüş ve öyle bittiği için.
Ele pede desculpas por ter ficado zangado. E que tenha acabado dessa maneira.
Çocuğunu asla göremeyeceği için üzgünmüş.
Ele estava com o coração partido por nunca poder ver o seu filho.
- Çok üzgünmüş.
- "Peço desculpa".
"kemancının ailesi çok üzgünmüş."
"A família do violinista estava muito triste."
Sana vurduğu için üzgünmüş.
Ele lamenta ter-te batido.
Beni arayıp sormadığı için üzgünmüş.
Que sente muito por não me ter ligado.
Çok üzgünmüş gibi davranıyor ki insanlar ona acıyıp büyük hediyeler alsınlar.
Começa a agir como se tivesse deprimido para as pessoas se sentirem com remorsos e lhe comprarem prendas maiores.
Yaşadığı için üzgün değilmiş. Jake'in böyle bir yalancı olması nedeniyle üzgünmüş!
Ela não pedia desculpa por partir, mas sim por ele ser um mentiroso.
- Yani gerçekten üzgünmüş.
Lamenta imenso.
Ben üzgünmüş!
Me pediu desculpas!
Belli ki bu yüzden üzgünmüş?
Obviamente ele estava chateado com isso, certo?
Çok üzgünmüş fakat ameliyat tek seçenekmiş.
Ele lamenta, mas, a cirurgia não é apenas uma opção.
- Evet, Jim üzgünmüş.
Pois, o Jim sente.
- Çok üzgünmüş.
Há. Ele pediu desculpa.
Yani hiç de üzgünmüş gibi görünmüyordu.
Ele não parecia estar assim tão triste.
Bir şey daha, üzgünmüş.
E mais uma coisa.
Bazen yüzündeki o bakışı görüyorum. Sanki çok üzgünmüş gibi.
E por vezes, vejo-a com um olhar, como se estivesses tristíssima.
- Sana üzgünmüş gibi göründü mü?
- Ela pareceu-te aborrecida? - Não.
- Sana üzgünmüş gibi göründü mü?
- Pareceu-te aborrecida? - Não.
Pekâlâ çocuklar, çok üzgünmüş gibi bakın.
Certo, pessoal, agora pareçam mesmo tristes.
Dikkatini derse verince soğuk biri gibi görünüyorsa üzgünmüş.
E por isso ela tem pena, se isso a faz parecer fria.
Dedi ki... Saati çaldığı için - pişman ve üzgünmüş.
Ele disse-me que... estava arrependido de ter roubado um relógio e tinha muito medo de...
Eşim ve oğlum, Bethlehem Pike'ta 5 yıl önce öldürüldü. ... ama sorun değil, çünkü yapan kişi üzgünmüş.
A minha mulher e filho foram mortos em Bethlehem Pike há cinco anos mas está tudo bem, porque quem o fez está arrependido.
Evet. Bobby Mann olayları yüzünden oldukça üzgünmüş. Son konukları oluşumuz falan...
Sim, ela está muito nervosa com a morte de Bobby Mann, visto que fomos os últimos convidados dele.
Ama o kadar üzgünmüş ki arkadaşım silah yerine benim numaramı vermiş.
Mas estava tão agitado, que o meu amigo lhe deu o meu número em vez da arma.
- Anladığım kadarıyla Bay Dixon anma konuşması yaparken hayli üzgünmüş.
Pelo que sei, o Sr. Dixon estava desgostoso durante a homenagem. Luto mais álcool. Não.
Bizi daha önce davet etmediğine üzgünmüş ve görünüşe göre bizi daha iyi tanımak istiyormuş.
Ela disse que se sentia mal por não nos convidar antes e aparentemente, querem conhecer-nos melhor.
Claire çok üzgünmüş ; çünkü çocuklara seks yaparken yakalanmışlar.
A Claire está chateada porque as crianças apanharam-nos a fazer sexo.
O kadar üzgünmüş ki makyajını tazelemeye ya da bilgisayara bakmaya vakit bulamamış.
Ela está tão chateada que nem teve tempo de se maquiar ou usar o computador.
Kedisi ölmüş, üzgünmüş. Ne düşünüyorsun?
Ele estava triste.
Neden üzgünmüş?
Porquê?
Diyor ki, üzgünmüş, nedenini söylemiyor.
Interrompemos a segunda metade de um homicídio-suicídio?
üzgünüm 13200
uzgunum 18
üzgün 54
üzgünsün 53
üzgünüm canım 24
üzgünüz 106
üzgünüm bebeğim 22
üzgünüm dostum 74
üzgünüm tatlım 60
üzgün değilim 42
uzgunum 18
üzgün 54
üzgünsün 53
üzgünüm canım 24
üzgünüz 106
üzgünüm bebeğim 22
üzgünüm dostum 74
üzgünüm tatlım 60
üzgün değilim 42