Fazla bir şey değil tradutor Russo
214 parallel translation
Pek fazla bir şey değil.
Немного.
O da fazla bir şey değil.
Ну, это немного.
- Fazla bir şey değil.
- Нет, не много.
Ne söyledim ki? Fazla bir şey değil.
О той встрече, которая была у меня с Жаном по поводу смерти Арлетты.
- Fazla bir şey değil.
Не бог весть что. Насчёт чего?
Fazla bir şey değil.
Почти ничего.
- Fazla bir şey değil.
- Чтo мы тaм нaйдeм? - Hичeгo ocoбeннoгo.
Fazla bir şey değil.
- Немного.
Fazla bir şey değil, ufak bir hediye.
Так, пустяк, конечно. Пустяк.
Benim için yaptıklarından fazla bir şey değil.
Не больше, чем он сделал для меня.
- Fazla bir şey değil.
Смогу наверное.
Fazla bir şey değil.
Тут немного.
- Fazla bir şey değil.
- Немного.
E, Gus bunca yıldır Yalnız Güvercin'de neler değişti? Fazla bir şey değil.
Итак, Гас, чего ты достиг за все эти годы в Одиноком Голубе?
- Ne anladın? - Fazla bir şey değil.
Так, что это тебе говорит?
Senden istediğim fazla bir şey değil.
То, что я прошу не такое уж большое дело.
Fazla bir şey değil.
Можно подумать, приз для тебя.
- Fazla bir şey değil. "Mesaj alındı" dendi.
Hичeгo, тoлькo тo, чтo oни пoлyчили cooбщeниe.
Fazla bir şey değil ama burası benim çöplüğüm.
Немного, зато свое.
- Pek fazla bir şey değil.
- Тебя тоже по-настоящему нет.
Sağda solda biraz değişiklik işte, fazla bir şey değil.
Просто кое-что изменяю, вот и всё.
Fazla bir şey değil.
Ничем.
- Fazla bir şey değil.
- Не много. Я, гм...
Biraz içtik. Fazla bir şey değil.
Мы выпили немного шампанского.
Fazla bir şey değil ama en azından güvendeydin.
Негусто, но ты в безопасности
- Fazla bir şey değil ki. - Hayır.
Почти ничего.
- Fazla bir şey değil ama Globetrotter Üniversitesinde öğretim görevlisiyim.
А что тебе известно много об этом? Пока что не много, но я старший учитель физики в нашем университете и я собираюсь помочь тебе с расследованием!
Fazla bir şey değil.
Мелочи.
Çok fazla bir şey değil.
Это ничего не стоит
- Fazla bir şey değil.
- Не много.
- Fazla bir şey değil.
Недостаточно.
- Fazla bir şey değil.
О чем ты? Не важно.
Fazla bir şey değil.
- Ещё как.
Fazla bir şey değil.
Ничего особенного.
Kullanabileceğim fazla bir şey yok, değil mi?
Даже зацепиться не за что.
Yapabileceğin fazla bir şey yok, öyle değil mi?
Ты ничего не можешь сделать, правда?
Silahları olmadan Colossus, fazla gelişmiş bir hesap makinesinden başka bir şey değil.
Ѕез оружи €, олосс не больше чем суперкалькул € тор!
- Vay canına. Bak bu kişisel bir şey değil. Yapmamı istediğin şey fazla ticari olduğu için.
Не обижайся, Сантос, но ты увяз в продуктах питания.
Çok fazla bir şey değil.
Их было немного.
Tanrım, o gerçek değil ve o, bir insandan çok daha fazla şey yapabiliyor.
Господи, он ведь нарисованный, а человечнее меня самого.
Söyleyecek fazla bir şey yok değil mi?
Чтo ж, нeчeгo cкaзaть. Cмepть былa мгнoвeннoй.
İnsanlar hiçbir şeyi yanlarında istemiyor, kendi inandıkları bir şey olsa bile, toplumun ihtiyaç duyduğunu düşündükleri şeyler, hapishaneler mesela. Herkes daha fazla hapishane istiyor değil mi? Herkes daha fazla hapishane istiyor.
Люди не хотят ничего рядом с ними, даже если это что-то, во что они верят, что-то, что они думают нужно обществу, например тюрьмы.
- Bu daha fazla almak hakkında bir şey değil.
Дело не в том, чтобы получить больше.
Dinle. Ben, haddinden fazla çürük et görmüş biri olarak sana söylüyorum. Yaptıkları o kadar da kötü bir şey değil.
Я повидала много всякого дерьма в штанах и скажу, что не так уж это и плохо
Fazla bir şey yapmıyor, değil mi?
Пока что он умеет немного, а?
Fazla bir şey değil.
Совсем немного...
Su henüz fazla derin değil. Basit bir şey lazım.
Вокруг еще мелко : тут нужны плоскодонки.
Şey, bu gurur duyulacak bir şey değil, evlat... ama sen bize bütün hikayeyi anlattın... ve o sana fazla seçenek bırakmamış.
Ну, тут нечем гордится сынок, но ты рассказал нам всю историю и он не оставил тебе выбора.
Fazla bir şey değil, ama...
Это не много, но...
Aramızda pek fazla bir şey yok değil mi?
в действительности между нами не так много общего?
Seks aslında o kadar da önemli bir şey değil. Çok fazla önemseniyor.
Ну, знаешь... секс не настолько хорош, как его рекламируют.