An honest man перевод на турецкий
532 параллельный перевод
Say, what are you trying to do, make an honest man out of me?
Söylesene, ne yapmaya çalışıyorsun beni dürüst bir adam yapmaya mı?
- But I made an honest man of him.
- Onu dürüst bir adama çevirdim.
He'd made an honest man of me!
Beni dürüst bir insana dönüştürmüştü!
You used to be an honest man.
Eskiden dürüst bir adamdın.
- Doolittle, you're either an honest man or a rogue.
- Doolittle, ya dürüst bir adamsın ya da bir dolandırıcı.
So, if I'm a crook and Nora's father's an honest man... why should I give him a share of any crooked deal I put over?
Eğer ben dolandırıcıysam ve o da dürüst biriyse... dolandırdığım paradan neden ona da pay vereyim ki?
I don't know if you'll understand this, but I look on myself as an honest man.
Bunu anlayıp anlamayacağını bilmiyorum, fakat kendime dürüst bir adam gözüyle bakıyorum.
He thought that by finishing that notice he'd show me he was an honest man.
O bu yazıyı tamamlamakla bana dürüst biri olduğunu göstereceğini sanıyordu.
By George, I like an honest man. What's your name?
Tanrı şahidimdir dürüst adamı severim.
Now you're an honest man again.
Artık dürüst bir insansın. Güle güle bay Gorpolis.
I know, he was an honest man fundamentally, but it was all too much for him.
Aslında dürüst biri olduğunu biliyorum, ama olayları kaldıramadı.
I'm an honest man. Nobody will hold it against me for doing my duty as I see it.
Ben dürüst bir adamım... ve kimse görevimi inandığım gibi yaptım diye... beni suçlayamaz.
I'm an honest man here,
Ben dürüst bir adamım.
They say he's an honest man.
Dediklerine göre, dürüst biriymiş.
He sounds like an honest man.
Dürüst biri.
Lord, I'm punished for voting against an honest man.
Tanrım bu, dürüst birine oy vermememin cezası.
I'm an honest man.
Ben dürüst bir adamım.
You look like an honest man!
Dürüst birine benziyorsun.
I will become an honest man
Dürüst bir insan olacağım.
He's an honest man, Jake.
O dürüst bir adam Jake.
- He is an honest man.
- Demek oluyor ki o dürüst bir adam.
You know, General Huerta, there is such a thing as an honest man.
Biliyor musunuz General Huerta, dürüst olmak gibi bir kavram da var hayatta.
I'm an honest man.
Ben dürüst biriyim.
- What an honest man.
- Ne dürüst adam.
He seemed an honest man.
Dürüst bir adama benziyordu
Quigby's an honest man.
quigby dürüst adamdır.
It strikes me that only an honest man would be so foolish.
Bay Smith, dürüst bir adamın böyle aptal olması beni şaşırtıyor.
But I'm an honest man.
Ama ben dürüst bir adamım.
You are an honest man.
Siz dürüst birisiniz.
Well, I'll not doubt the word of an honest man.
Pekâlâ, dürüst bir insanın sözünden kuşku duyamam.
I trust you're an honest man.
Sen dürüst adamsın, sana güveniyorum.
We like to see an honest man swinging on a rope.
Dürüst bir adamı ipin ucunda görmek!
Well, you know me as an honest man, right, Tom?
Şey, beni dürüst biri olarak tanırsın, değil mi, Tom?
You're an honest man.
Sen dürüst bir adamsın.
It'll take more than a license to make an honest man out of a bum like me.
Benim gibi bir serseriyi dürüst biri yapmaya evlilik yetmez.
Patriotism may be old-fashioned, but a patriot is an honest man.
Vatanseverlik eski moda olabilir ama bir vatansever dürüst bir insandır.
I'm an honest man.
Namuslu bir adamım.
Sometimes, circumstances lead an honest man to step into... dirty water.
Bazen hadiseler dürüst bir insanın şeye... Pis suya batmasını gerektirir.
Abu-Gamel is an honest man.
Abu-Gamel dürüst bir adamdır.
An honest man has friends everywhere, but you wouldn't know that.
Dürüst bir adamın her yerde dostları vardır ama sen bilemezsin.
Me, an honest man. A poor family man...
Namuslu bir adam, fakir bir aile babası...
I'm an honest man now.
Artık dürüst bir adamım.
There is a job here, for an honest man.
Bir eleman arıyoruz, dürüst bir adam.
Macario doesn't allow it, because he's an honest man...
* Macario dürüst bir adamdır, izin vermez buna. *
Michel's an honest man.
Michel dürüst bir adam.
That man you spoke to seemed like such an honest citizen.
Daha önce konuştuğun şu adam dürüst bir vatandaş gibi görünüyordu.
He's an honest man.
O çok dürüst biridir.
This man, who has brains, if he had decency, could have made an honest living.
Çok akıllı olan bu adam, onurlu olabilseydi dürüst bir yaşam sürebilirdi.
It's written there are three things a man really requires good whiskey, a bold song and an honest woman.
Burada gerçekten bir adamın ihtiyacı olan üç şey yazıldı. iyi bir viski, iyi bir şarkı ve tatlı bir kadın.
Mr Sillers impresses me as an honest, God-fearing man.
Bay Sillers bende namuslu ve allah korkusu olan biri izlenimi bıraktı.
It's been a burden doing business with an honest, decent man.
Sen de öyle. Bu bölgede asla benden daha dürüst bir ortak bulamazsın.