Bring her перевод на турецкий
8,605 параллельный перевод
We bring her back.
Ve onu geri alalım.
We're gonna to need to recover it to bring her back online.
Onu çevrimiçi yapmak için nöral implantı takmamız gerekiyor.
It'll take A lot more poison to bring her down.
Onu öldürmek için daha fazla zehir gerekli.
Bring her inside.
Onu içeri getir.
- Bring her here.
- Onu buraya getirin.
You want to bring her down by any means.
Onu nasıl mahvedeceğini düşünüyorsun değil mi?
O.O.D., bring her in.
- Vardiya subayı, sürati düşür.
I'm not one of those mothers... has to bring her kid to the doctor for every little thing.
- 39,5 derece. - Çocuğunu en ufak şeyde bile koşa koşa doktora götüren annelerden değilim aslında.
Nick, hey, I said not to bring her.
- Nick. - Onu getirme demiştim.
I told you not to bring her.
Onu getirmemeni söylemiştim.
- Travis, I said not to bring her.
- Travis, onu getirme demiştim.
Maybe you shouldn't bring her.
Onu getirme istersen.
- Oh, I'm afraid we didn't bring her.
- Maalesef onu getirmedim.
So let's bring her over to Chicago Med...
O yüzden Şikago Hastanesi'ne götürün şimdi. Çocuk Koruma Hizmetleri'ni ben ararım.
Bring her another.
Bir tane daha ver.
Bring her the manure sack.
Gübre torbasını verin.
- die with her. - India ordered me to bring her back alive.
Ama onun ölümü, Hindistan'dan başka kimsenin işine yaramaz.
My orders were to bring her there and rendezvous with an asset who would help us cross the border. Does this asset have a name?
Emirlerim onu oraya getirmek ve bize sınırı geçirecek bir aktifle buluşmaktı.
- Bring her to me.
- Bana getirin onu.
I'm going to do my very best to bring her back to you.
Onu sana geri getirmek için elimden gelenin en iyisini yapacağım.
'You bring her back, you do that.
Hemen onu bana getireceksiniz.
Bring her out!
Onu dışarı çıkar!
All right, hurry up, bring her in.
- Tamam, çabuk içeri alın.
I've eliminated her from the suspect list of possible moles, so I want to bring her in on the investigation.
Muhtemel köstebekler listesinden onu eledim yani onu da soruşturmaya dahil etmek istiyorum.
At least the groundbreaking for Daniel's wing is tomorrow, so hopefully that will bring her a little solace.
En azından Daniel'ın hastanesinin temel atma töreni yarın, şükür bu onu biraz avutur.
He's going to bring her here as soon as he can, all right?
Onu en kısa zamanda buraya getirecek, tamam mı?
I want to marry her. I'm hopeful it will bring her a better life.
Umarım bu ona daha iyi bir hayatın kapısını açacak.
Bring her to Hartley's house.
Onu Hartley'nin hücresine götür.
Boone, Chanel is my best friend, and if you choose to bring shame on her and Kappa House, I will come after you, do you understand that?
Boone, Chanel benim en iyi arkadaşım ve eğer onu ve Kappa Ev'ini rezil edersen senin peşine düşerim, anlıyor musun?
Turns out, all she needed to bring out her maternal instinct was a little baby.
Meğerse annelik içgüdüsünün ortaya çıkması için gereken şey küçük bir bebekmiş.
Do you not see that we need to unite every Jew, every tiny sect and cult and bring them all together to fight this monstrosity? Oh, I see. This is politics, is it?
Tüm Yahudileri, her bir tarikatı ve mezhebi birleştirmemiz ve bu ucubeyle savaşmak için hazırlamamız gerektiğini görmüyor musun?
Your devotion to her is enough to bring tears to my eyes and the sadness I feel for myself is enough to bring on even more tears!
Ona olan sadakatin gözlerimi dolduruyor ve kendim için üzüldüğümden daha fazla ağlayasım geliyor!
Why? She said she didn't want to bring anyone else down with her for being a whistleblower.
Köstebek olduğu için kurunun yanında yaşın da yanmasını istememiş.
Boudreau's vision was to bring them all together, modernized and weaponized.
Boudreau'nun hedefi her şeyi bir araya toplayıp modernleştirmeyi ve silahlanmayı gerçekleştirmekti.
Every time you see him, you bring... you bring your problems onto him.
Her görüştüğünüzde sorunlarını ona yüklüyorsun.
Makes me smile, the way every year we drink to the future, - whatever it may bring.
Gülümsetiyor beni, her yıl geleceğin getireceklerine içiyoruz.
There was a text from Cameron asking her to show up and bring "the stuff" belonging to this guy Sebastian.
Cameron ona mesaj atıp bu adam Sebestian'a ait olan "Eşyaları." getirmesini rica etmiş ondan.
And when your mother did whatever she did to bring you back... you didn't come alone.
Annen seni geri getirmek için her ne yaptıysa yalnız dönmemişsin.
I'll bring a piece of her back for you.
Bir parçasını sana geri getireyim.
She asked that we make him bring sheet music, costumes, at least... all that she needs to stay in... in her delirium.
Partisyonların, kostümlerin, onun bu hezeyana tutunmasını sağlayacak... her şeyin getirilmesini istedi.
Those are strong feelings of hate, Mr. Briggs, and hate can bring confusion to a man that wants to control everything and everyone around him.
Bunlar güçlü bir nefret göstergesi Bay Briggs ve nefret sizin gibi etrafındaki herkesi ve her şeyi kontrol etmek isteyen biri için kafa karıştırıcı bir şey olabilir.
Oh, you want her to bring it?
Siparişlerinizi onun getirmesini mi istiyorsunuz?
Max, I had to stop by and bring Nola her salad and croutons.
Max, Nola'ya uğrayıp ona ekstra kıtır ekmekli salatasını bırakmam gerekiyordu.
Bring her in.
- Az önce Vanguard'a giriş yaptı. - Getirin onu.
Bring the plane down on a highway, right across from a rest area.
Her neyse uçağı dinlenme tesisinin tekine sağ salim indirdik.
What are you gonna do to her? She's gonna bring me Michelle.
- Bana Michelle'i getirecek.
But either way, she's gonna bring the ingredients, and we're gonna do the kneading.
Fakat her iki durumda da malzeme getirecek ve hamur yoğuracağız.
Whatever the hell you did, you go find him and bring him back.
Artık her ne halt yediysen şimdi git de onu bulup geri getir!
Do we bring them in and watch them treat her as a normal patient, while we stand here knowing that's not going to work? Or do we keep trying everything medically possible to save her, while her body does things that shouldn't be medically possible?
Doktorları çağırıp işe yaramayacağını bildiğimiz hâlde ona normal bir hasta gibi davranmalarını mı izleyeceğiz ya da vücudu tıbben imkânsız şeyler yaparken onu kurtarmak için tıbben mümkün olan her şeyi yapmayı mı deneyeceğiz?
Okay, all I'm asking is that you bring it up with her.
Senden sadece bu konuyu onunla konuşmanı istiyorum.
Anyway, I wanted to bring you here to show you that I wasn't completely nuts.
Her neyse, seni buraya getirip manyağın teki olmadığımı göstermek istedim.
bring her back 80
bring her to me 58
bring her up 22
bring her here 52
bring her in 128
bring her out 21
bring her home 16
bring her down 17
here 35434
hermes 98
bring her to me 58
bring her up 22
bring her here 52
bring her in 128
bring her out 21
bring her home 16
bring her down 17
here 35434
hermes 98
here we go 9033
hernandez 57
hermano 85
here you go 5858
heroes 83
hero 275
heroine 19
hers 94
herpes 52
herman 232
hernandez 57
hermano 85
here you go 5858
heroes 83
hero 275
heroine 19
hers 94
herpes 52
herman 232
herb 224
herald 31
heroin 209
herself 49
hershey 18
herbert 132
hercules 220
hertz 45
herring 17
here we go again 374
herald 31
heroin 209
herself 49
hershey 18
herbert 132
hercules 220
hertz 45
herring 17
here we go again 374
heroic 33
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
hermann 78
here we are 2264
here it is 2313
here she comes 366
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
hermann 78
here we are 2264
here it is 2313
here she comes 366