But something перевод на турецкий
27,146 параллельный перевод
But something amazing also happened.
Ama harika bir şey oldu.
He was a good man, but something possessed him.
İyi biriydi ama bir şey onu ele geçirmiş.
She's here, but something's wrong.
Kızım burada, ancak bir sorun var.
But still, something was not right.
Ama hâlâ doğru olmayan bir şey vardı.
You're right, it's all my fault. But I got a gift... They opened my eyes to something I hadn't seen before.
Doğru diyorsun hepsi benim hatam, fakat bir müjdem var ; bu olanlar... gözümü açmamı sağladı ve daha evvel fark etmediğim bir şeyi gördüm.
But along the way, I did something I can... live with no longer.
Ama bu süreçte, pişman olduğum bir şey yaptım.
But I always felt something.
Ama hep bir şeyler hissetmiştim.
Well, feeling remorse about being wrong isn't as good as just doing something right, but it's a start.
Kötü bir şey yapmaktan duyulan pişmanlık iyi bir şey yapmak kadar iyi olmasa da sonuçta bir başlangıç.
But first, I'd like to try something fun.
Ama öncesinde eğlenceli bir şeyler denemek istiyorum.
Yes, I'm worried about Mattie, but she cares about something.
Evet, Mattie hakkında endişeleniyorum, ama bir şeylere önem veriyor.
Call me old-fashioned, but I like to think that a lap dance still counts for something.
Bana eski kafalı deyin, Bence bu kucak dansı halen birkaç şeye ifade ediyor.
But I'm telling you, there is something off about Grace Atwood.
Bak sana söylüyorum, Grace Atwood hakkında halen bilmediğimiz şeyler var.
I would have whipped up something more interesting, but you're a bit of a cliché bachelor with no real food in the cupboards, so... parmesan?
Ama sen, dolapları bomboş yiyecek hiçbir şeyi olmayan, klişe bir bekarsın. Parmesan?
But if there was something I learned in my brief stint in short pants and female repellent neckerchief, it was always,? Be prepared.?
Ama bu kısa sürede kısa pantolon ve kızları kaçıran yaka mendilleri içinde öğrendiğim bir şey varsa, daima, hazırlıklı olmak.
At first, I thought I was imagining it, like PTSD or something but...
Başta hayal gördüğümü sandım. Stres bozukluğu gibi bir şey ama korkunçtu.
But we're all here now and it's time to do something, right?
Ş u an buradayız ve bir şey yapma zamanı, değil mi?
Charlie, I would like to say something, but I don't want you to think it's because of this situation.
Charlie, bir şey söylemek istiyorum. Ama bu durumdan ötürü olduğunu düşünmeni istemiyorum.
I could throw out something like an S.O.S. on the deep web, but that would risk exposure by the FBI.
Derin ağda yardım çağrısında bulunabilirim. ... ama bu da FBI'a yakalanma riskini arttırır.
I know, but I never thought we'd have to do something like this.
Biliyorum ama bunun gibi bir şey yapacağımızı hiç düşünmemiştim.
Yeah, but he could've said something.
Evet ama ağzını açıp laf edebilirdi.
I felt like it learned something from me, but it knows me and Matteusz now and would kill us before we got anything else out of it.
Benden bir şeyler öğreniyormuş gibi hissettim ama şimdi Matteusz ve beni biliyor ve daha fazla şey öğrenmeden bizi öldürür.
I heard something on the radio, but they weren't supposed to hit the Earth.
- Radyoda bazı şeyler duydum, meteorlar dünya ya çarpmıyorlardı.
You want something from us, but you not willing to help?
Bizden bir şey istersiniz, ancak yardım etmeye istekli değilsiniz?
Listen, we'll meet you in the safe zone, but if something doesn't feel right, just abort, okay?
Dinle, güvenli bölgede görüşürüz. Fakat eğer bir şeyler doğru gelmiyor ise, iptal et, tamam mı?
It was all real, but it happened in so much less time than usual that I think something is wrong.
Bunların hepsi gerçekti ama olması gerekenden çok daha kısa sürede gerçekleşti ve bence bunda bir terslik var.
Look, I'm kind of a slow learner, but when I get something I get it.
Bakın, ben biraz yavaş öğrenirim ama bir şey kafama yatarsa o iş biter.
But let's get something straight.
Ama bir şeyi netleştirelim.
I will not force you to stay, but there is something I need to ask from you.
Kalman için seni zorlamayacağım, ancak sana sormam gereken bir şey var.
But you did something.
Ama bir şey yaptın.
- Hmm. I know you don't like me, but you know that I wouldn't do something like this.
Beni sevmediğini biliyorum ama böyle bir şey yapmayacağımı da biliyorsun.
People get excited, think it's gonna be, uh, gold bars or a lost Picasso or something, but, uh, usually it's just sex toys or pot.
İnsanlar da altın külçeleri ya da kayıp Picasso tablosu gibi şeyler sanıp heyecanlanır ama genelde seks oyuncakları ya da esrardır.
Right, but what if someone were to accuse me of having been involved with something really serious in the present day?
Evet ama ya birisi şu anda gerçekten ciddi bir olaya bulaştığıma dair suçlamada bulunursa?
Let's say someone I knew, someone close to me, had done something truly horrible, and the right thing to do would be to tell the authorities, but doing so would destroy a lot of lives.
Diyelim ki tanıdığım ve bana yakın biri, gerçekten korkunç bir şey yaptı. Ve doğru olan şey, onu yetkililere teslim etmek ama bunu yapmak da birçok hayatı mahvedecek.
You know, sometimes we think we have to do something, but we really don't.
Bazen bir şey yapmak zorunda olduğumuzu düşünüyoruz. Ama yapmıyoruz.
But then he did something I could not explain.
Ama sonra açıklayamayacağım bir şey yaptı
But usually when I say something, it turns out to be right.
Ama genellikle bir şey söylediğimde, Doğru olduğu ortaya çıkıyor.
But the continuum gets messed up by something, then different parts of it get mashed together, and we see a guy from... from decades ago who's just popped up where he shouldn't.
Ama süre gelen devamlılık bir şey tarafında bozuluyor daha sonra bozulan parçalar tekrardan bir araya geliyor ve biz de şu an olduğu yerde olmaması gereken bir adamı on yıllar öncesinden görebiliyoruz.
Sorry, I don't wanna leave, but I have something important.
üzgünüm, ayrılmak istemem, ama önemli bir şeyim var.
I was... brought up Presbyterian, but my father... said something.
Presbiteryen olarak yetiştirildim, fakat babam... Bir şey söyledi.
If Sarah wants to come back again, that's cool, but you got something we want.
Sarah tekrar geri gelmek istiyorsa, Problem değil. ama sizde istediğimiz bir şey var. - Ne?
I'm a reporter. And then there was this thing, something in the sky, and it was all white, but like it wasn't there.
Muhabirdim ve sonra, orada gökyüzünde, bir şey vardı, ve tamamen beyazdı.
And I'd be happy to share, but I want something in return.
Ve paylaşmak hoşuma gider. Ama karşılığında bir şey istiyorum.
Something else, then, but we are out of time, and most certainly, we're all going to die, so...
Başka bir şey o zaman ama zamanımız yok ve kesin surette hepimiz öleceğiz...
... I think we're gonna find something here, which I don't know what it's gonna be, but it's only doing it that we're gonna find out the real reason why we're here.
Sanırım burada bir şeyler bulacağız. Ne olduğunu bilmiyorum. Ama ne olduğunu bulmak için bunu yapmalıyız.
There's something I'm trying to figure out, but I can't until I sleep, and I can't sleep until I can figure it out.
Çözmeye çalıştığım bir şey var. Ama uyumadan çözemem ve çözmeden de uyuyamam.
I know it's a nightmare, it's a fucking horrible nightmare, and I'm so, so, sorry that you have to dream it with me, but we are going to make something so amazing if you just hang on and follow through.
Kabus olduğunu biliyorum kahrolası korkunç bir kabus ve benimle beraber buna maruz kaldığın için üzgünüm. Ama harika bir şey yapacağız eğer biraz dayanır ve tamamlarsan.
But now I need something more. Okay, Jess, just... Return the stuff or I'll tell everyone you took it.
Ama artık bundan fazlasına ihtiyacım var.
But I want you to notice something.
Berbat bir durum. Ama bir şeyi fark etmenizi istiyorum.
I don't know what he's got to do with this, but he's skin-creep guilty of something.
Alec, Crowley'yi yakalayacağız. Bunlarla ilgisi ne, bilmiyorum ama suçlu olduğu bir şeyler var.
[Angela] I have to do something, but what can I do?
Bir şeyler yapmam lazım ama ne yapabilirim?
[Lucy] That's okay. There's something I need to tell you, but it can wait now, until you're back.
Sana söylemem gereken bir şey var ama sen gelene kadar bekleyebilir.
but something went wrong 29
but something's wrong 18
but something happened 23
something went wrong 81
something 1990
something came up 177
something happened 421
something like that 1529
something's happening 161
something's not right 271
but something's wrong 18
but something happened 23
something went wrong 81
something 1990
something came up 177
something happened 421
something like that 1529
something's happening 161
something's not right 271
something on your mind 83
something bad happens 16
something special 67
something's wrong 881
something is wrong 141
something wrong 855
something's wrong here 34
something bad 90
something's coming 64
something's bothering you 28
something bad happens 16
something special 67
something's wrong 881
something is wrong 141
something wrong 855
something's wrong here 34
something bad 90
something's coming 64
something's bothering you 28