Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ C ] / Can you see that

Can you see that перевод на турецкий

6,776 параллельный перевод
I mean, I-I want what she wants, but you know what it's like around here. We don't see her enough, and maybe this can fix that. A CEO's gonna fix what's going on here, Matt?
yani, be-ben o ne istiyorsa onu istiyorum fakat buraların neye benzediğini biliyorsun onu yeterince göremiyoruz ve belki bunu düzeltebilir buralarda ne oluyorsa bir CEO düzeltebilir mi, Matt?
You can really see that the Germans have closed everything totally off.
Almanların tamamen kapandığını görüyoruz.
You see, they failed to comprehend the crucial fact, that a terrible event can lead to something wonderful.
Çok kritik bir gerçeği kavramaktan acizler korkunç bir olay, muhteşem bir sonuca yol açabilir.
But you can see, I mean, the neighborhood that we live in is not that great and so we've kind of kept our distance from the people who live...
Ama demek istediğim şu, yaşadığımız mahalle o kadar da güzel değildi, bu yüzden insanlardan uzak dururduk...
I can see it in your eyes That you despise the same old lies.
Evvelki gece duyduğun yalanları tekrar duymanın canını sıktığını
Now I'll admit that what you see right now is just a small piece of the front of the house... but all you grownups and kids alike, this is the time for Santa's magic... so I think we can make it become a real house.
Evin sadece ön yüzünün küçük bir kısmını gördüğümüzün farkındayım... ama küçükler de büyükler de Noel Baba'nın sihir yaptığı günde olduğumuzu biliyor... bu yüzden bu evin gerçek bir eve dönüşmesini sağlayabiliriz.
That's why you can't see her.
Görünmez. O yüzden göremiyorsunuz.
You want that video file, you want my notebooks, you're gonna meet me in a public place, and you're gonna bring her. If you don't, I'm gonna throw it out in the street where everyone in the world can see it.
o videoyu istiyorsan defterlerimi istiyorsan, açık alanda benimle buluşur Annie'yi de getirirsin.
Well you know style-wise, I can see that but, I don't know, it just feels kind of predictable, like how do you know that it's not a ripoff of something else?
Bir tarzı var, bunu görebiliyorum ama bilmiyorum, biraz önceden tahmin edilebilir gibi duruyor yani başka bir şeyin desisesi olmadığını nereden bilebilirsin ki?
I can see that you observed far more than I did.
Anlaşılan adamı benden daha iyi gözlemlemişsin.
Okay. Can you not see how romantic that would...
Bunun ne kadar romantik olacağını...
And she can see for herself that all the things I've told her about you are true.
Senin hakkında anlattığım her şeyin doğru olduğunu kendi gözleriyle görecek.
You can't see the irony in being mad at me about that?
! Bana kızdığın konunun farkında mısın?
So, basically, this whole setup is so that, you know I can talk to you, you can talk to me and I can see you, and you can see me.
Temel olarak tüm kurgu bu şekilde seninle konuşabilirim, sen de benimle seni görebilirim, sen de beni.
I mean I was disturbed to see you still wrestling with an impulses you can't control even after all that time in the hospital.
Seni kontrol dışı dürtülerle cebelleşirken görünce yani. Hem de hastanede geçirdiğin vakte rağmen.
Can't you see that our father died?
Babamızın öldüğünün farkında değil misiniz?
Can't you see that, what she really is?
Görmüyor musun, o aslında ne?
It's a ghost that only you can see?
Sadece senin gördüğün hayalet gibi mi?
If I can't make you see that, I don't know what else to say.
Eğer bir şey gördüysen, ne diyeceğimi bilmiyorum.
But if you look into the eyes of any local.. You can see that the battle is over.. ... but the destruction is still following him.
Ama bölgenin yerlisinden birinin gözlerine bakarsan savaşın bittiğini ama yıkımın hâlâ sürdüğünü görebilirsin.
See what you can dig up about that Goya.
Goya hakkında yapabildiğini yap.
Okay, does that mean that you can see her page or...
Bu onun sayfasını görebileceğin anlamına mı geliyor yoksa...
I don't know what that means, but, like, I can't do that... because, like, you and I won't ever see each other again.
O ne demek bilmiyorum ama bunu yapamam... Çünkü senle ben bir daha birbimizi görmeyeceğiz.
I can see that you're mad.
Kızgın olduğunu görebiliyorum.
I can see that for you.
Anlamıştım.
You just have to look at landfill and you can see in landfill that the amount of clothes and textiles being chucked away has been increasing steadily over the last ten years, um, as the sort of dirty shadow of the Fast Fashion industry.
Sadece atık depolama alanlarına bir bakın, bu depolama alanlarında, atılan giyim ve tekstil ürünlerinin miktarını görebilirsiniz Son on yılda giderek artmaktadır, hızlı moda endüstrisinin kirli bir gölgesi gibi.
- Can't let Mum see you wearing that top.
- Annem üstündekini görmemeli. - Hayır.
I think you can see that as well as I can.
Sanırım bunu sen de en az benim kadar görüyorsun.
See, my guess, Vicky, is that, uh, you don't like to be bullied.
Tahminime göre Vicky, sen de canının sıkılmasından hoşlanmıyorsun.
But I can see how you might infer that.
Ama bunu nasıl yorumlayabileceğini anlayabiliyorum.
Maybe you can get him to see that, you know.
Belki de onun bunu görmesini sağlayabilirsin.
Can you let John know that I've been thinking about it, and, I wanted to check and see if the job was still available.
John'a bunu düşündüğümü söyleyebilir misiniz ve işin hâlâ uygun olup olmadığını bir kontrol etmek istediğimi söyler misin?
You see, that's the thing about Shiva, you know, you get too close to her, and everything you ever loved can be destroyed, just like the bomb.
Gördüğün gibi "Shiva" nın öyküsü böyle. Bak, ona fazla yaklaşırsan sevdiğin her şey yıkılabilir. Tıpkı o bomba gibi.
I don't even think he knew that he was being recorded because you can see him smoking which he wasn't supposed to be doing in the lab.
Kaydedildiğinden haberi olup olmadığını bilmiyorum çünkü videoda sigara içtiği görünüyor ve laboratuvarda sigara içmek yasaktır.
Now it comes back. You can... see that in the rest of the pictures.
Sonra geri geliyor, geri kalan resimlerde bunu görebilirsin.
And I hope that when I die you can see it again.
Ve ben öldüğüm zaman sen tekrar görmek umuyoruz.
You can see that for yourselves.
Bunu kendiniz de görebilirsiniz.
And I know you can't see how exciting and beautiful all that is, and I don't blame you.
Bütün bunların ne kadar heyecanlı ve güzel olduğunu göremediğini biliyorum ve bunun için seni suçlamıyorum.
See if you can get that driveshaft straight.
Şu pervane şaftını düzeltebilir misin bir bak.
- Can't you see that?
- Göremiyor musun?
You didn't want to see it when she was lying in that hospital bed all alone... but she's gone and you can't bring her back.
Hastanede yalnız başına yatarken onu görmek istemedin ama öldü ve onu geri getiremezsin.
See, I'm just, just trying to teach you the thing that really counts- - How to be me.
Bak canım, sana asıl önemli olan şeyi öğretmeye çalışıyorum, yani ben olmayı.
- Well, then get me the wand and you and I can see all that and so much more.
- O zaman bana o değneği getir. Böylece sen ve ben bundan daha fazlasını görebiliriz.
You sure I can't see you before that?
Ondan önce göremeyeceğime emin misin?
You can see that with my clothes on.
Bunu kıyafetlerim üstümdeyken de görebilirsiniz.
- Okay fella', you keep holdin that lantern in that one hand, and you keep that other hand where I can see it.
- Pekâlâ... Bir elinle o feneri tutmaya devam et diğer elini de görebileceğim bir yerde tut.
Anyone can see that you should be the servant.
Yoksa bir uşak olduğunu herkes anlayabilir.
What you see have the trace that we can not imagine it in other way.
Onu bir kere çıplak görürsen... başka bir halde düşünemiyorsun.
Get that digital guy and see if you can get a rendition, okay?
Şu dijital çocuğu çağır da bir şeyler bulup bulamayacağına bakın, olur mu?
But you're so engrossed in your pain that you can't see me.
Ama sen beni göremeyeceğin kadar kendi acını gördün.
You know, I can just see that he's happy.
Mutlu olduğunu görebiliyordum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]