Domination перевод на турецкий
475 параллельный перевод
You needn't fear my domination any longer.
Artık benim baskılarımdan korkmana gerek yok.
There is only one man who can rid the politics of this state of the evil domination of Boss Jim Gettys.
Bu eyaletin politik arenasını Jim Gettys'in şeytani hakimiyetinden ancak tek adam kurtarabilir!
Fellow Orientals, the hand of His Imperial Majesty, the Emperor... has put an end to your domination... by an exploiting and arrogant American race.
Adet olduğu üzre, elini kibir ve asaletle Majeste imparatorun elinin üzerine koy.. ....
Nervous, maybe - and sensitive, but he resents domination.
Belki gergin ve hassas ama baskından nefret eder.
Domination!
Baskıymış!
And every day I became more tyrannical, more monstrous in my domination of Louise.
Ve her gün biraz daha zalimleşip Louise'e daha da canavarca tavır alıyordum.
The aforementioned boyars having been in communication with the king of Poland, with the aim of submitting to foreign domination.
Söz konusu bu boyarlar, Rus topraklarını yabancıların buruğuna teslim etmek için, Polonya kralı ile görüşerek anlaşmışlardır.
Mortal flesh avoids domination.
Ölümlü beden hâkimiyet altına alınmaktan kaçınır.
Power, world domination.
Güç, dünyaya hükmetmek.
The Eastern Sector, under communist domination, was still in rubble, but the people went about their daily business - parading.
Komünist yönetimi altındaki doğu bölümü hâlâ yıkıntı hâlindeydi. Ama insanlar günlük işlerine bakıyorlardı. Resmi geçit yapıyorlardı.
World domination.
Dünyaya hakim olmak.
We respect your grief, but we must carry on our commerce... or Seriphos will fall under the domination of Argos.
Kadere saygılıyız, ama işimizi yapmak zorundayız... yoksa Seriphos, Argos'un egemenliği altına girecek.
I thought I could convince Galenor... to give up his plans of domination... and avoid a war.
Ben Galenor'u ikna etmeyi düşündüm... savaş planlarını ele geçirmek... ve bir savaştan kaçınmak istedim.
Max Weber's teachings on domination in connection with the problem of sovereignty of the people.
Max Weber'in otorite üzerine olan öğretileriyle, halk egemenliği problemlerinin bir bağlantısını kurabiliriz.
Are domination and sovereignty of the people dichotomically opposed, or is this sovereignty of the people itself a kind of Weberian domination, namely legal domination, legitimised by the sovereignty of the people?
Otorite ve halk egemenliği dikotomik olarak birbirine zıt mıdır, yoksa bu egemenliğin kendisi, bir nevi Weberyen bir otorite, yani yasal, meşrulaştırılmış bir halk egemenliğinin ta kendisi midir?
Many tribes and their kings try to claim their domination... and the city walls are refuge and strength.
Birçok kabile ve kralları egemenliğini iddia ediyor ve şehrin duvarları sığınak ve güç.
No, sir, Mr. Beckworth it doesn't take a weight to fall on me or a hit from those weapons to recognize that what's involved is Communist domination of the world.
Hayır, efendim, Bay Beckworth dünyanın komünist hakimiyetine bulaştığını kabul etmek için bu silahların üstüme düşmesi veya bu silahlar ile vurulmam bir önem arzetmiyor.
We have recognized that one should not only fight for wage increases, but against government and its domination.
Sadece maaş artışı için değil aynı zamanda hükümet ve baskıya karşı da savaşmalıyız.
The revolution put an end to Yankee domination, the U.S. uses Guantanamo naval base to spy on Cuba.
Devrim, Yanki egemenliğine bir son verdi. Birleşik Devletler Guantánamo askeri üssünü artık Küba'yı gözetlemek için kullanıyor. TEHLİKE Bu bölge vahşi köpeklerle korunmaktadır
That tiny country, beaten, bankrupt, defeated, rose in a few years to stand only one step away from global domination.
Yenik düşmüş, iflastaki küçük bir ülke, bir kaç yıl içinde küreyi egemenliği altına almaya çok yaklaşmıştı.
Foreign domination with its laws, its vetoes, its taxes... its commercial monopolies or independence?
Yasalarıyla, vetolarıyla, vergileriyle, ticarî tekelleriyle yabancı egemenliği mi yoksa bağımsızlık mı?
But actually, you know, England wants the same thing that you want... the freedom of trade and therefore an end to foreign domination in all Latin America.
Fakat gerçekte biliyorsunuz, siz ne istiyorsanız İngiltere onu istiyor. Ticaret serbestisi ve Latin Amerika'nın tümünde yabancı egemenliğine son verilmesi.
It's only by complete domination of the senses... that you can ever achieve... wisdom, truth and human dignity.
Ancak duyulara tam anlamıyla hakim olarak... bilgeliğe, gerçeğe... ve insanlık onuruna ulaşılabilir.
No... the idea is not to stop it but to avoid domination.
Hayır, mesele engel olmak değil. Baskın durumda olmalarına mani olmak.
The Parisians, under Nazi domination for four years, sensed liberation at last.
Dört yıldan beri işgâl altındaki Parisliler sonunda özgürlüğü hisseti.
The colossal empire of the East he is mature for the dissolution, e the end of the domination it mistreats in Russia it will be also the end of Russia while State.
"Doğudaki muazzam imparatorluk bir bozulma mayasından ibarettir." "Rusya'da Yahudi egemenliğinin sonu devlet sıfatıyla Rusya'nın sonu olacaktır."
( Ambrose ) lf you have a unified Germany that belongs to the Russians, you have Russian domination of the whole of the Continent.
Ruslara bağlı birleşik bir Almanya demek tüm kıtada Rus üstünlüğü anlamına gelir.
If you have a unified Germany that is in the hands of the Anglo-Americans, then you have a Western domination of the Continent that would cheat Russia out of her just claims to the security that was Stalin's number-one concern all through the war and afterwards.
Anglo-Amerikan elindeki bir birleşik Almanya ise kıtanın Batı hükmünde olması demektir ki bu durum Stalin'in savaş boyunca ve sonrasında bir numaralı kaygısı olan güvenliği hileyle Rusya'nın elinden almak demektir.
World domination t-shirts are available From the bbc, world domination department, cardiff.
"Dünya Hakimiyeti" tişörtleri BBC, Dünya Hakimiyeti Kısmı, Cardiff'ten temin edilebilir.
The generalized split of the spectacle... is inseparable from the modern State, that is to say, from the general form of the split in society, product of the division of social labor... and agent of class domination.
Gösteriye yansiyan sosyal bölünme, modern devletten - hem sinif yönetiminin ana araci, hem de tüm sosyal kisimlarin öz haline gelmis ifadesi olan sosyal isbölümünün ürünü - ayrilamaz.
The style which contains its own critique... should express the domination of present critique... over its entire past.
Içinde kendisinin elestirisini tasiyan bu biçem, simdiki elestirinin tüm geçmisi üzerindeki egemenligini ifade etmelidir.
This is the principle of commodity fetishism, the domination of society by... "intangible things as well as by tangible things," that reaches its absolute fulfillment in the spectacle.
Metanin fetisizmi, toplumun "elle tutulamaz seylerle oldugu kadar elle tutulabilir seyler" araciligiyla egemenligi, esas basarisini gösteride elde eder ;
The domination of commodity... was at first exercised in an occult fashion over the economy, that itself, as the material base of social life, remained unrecognized and misunderstood, like the familiar which remains nonetheless unknown.
Ekonominin, sosyal hayatin maddi temeli olarak gerçeklestirdigi rolü fark edilmedikçe veya anlasilmadikça ( çok tanidik oldugu için bilinmezligini sürdürdükçe ), metanin ekonomi üzerindeki egemenligi kapali bir sekilde gerçeklesti.
In a society where the concrete commodity... remains rare or in the minority, the apparent domination of money presents itself... as the emissary with full powers... who speaks in the name of an unknown power.
Gerçek metalarin seyrek bulundugu toplumlarda para, görünürdeki hakim idi ve bilinmezligini sürdüren o daha büyük gücün tam yetkili temsilcisi olarak hizmet ediyordu.
It is then that political economy comes... to constitute the dominant science and the science of domination.
Siyasi ekonomi tam o noktada kendini egemen bilim ve egemenligin bilimi olarak tanitti.
Exchange value could take form only as the agent of use value, but its victory by means of its own weapons... has created the conditions of its autonomous domination.
Degisim degeri yalnizca kullanim degerinin bir temsilcisi olarak artabilir fakat sonunda kendi silahlariyla kazandigi zafer, kendi özerk gücü için kosullari yaratmistir.
its own territory. Urbanism is this takeover of the natural and human... environment by capitalism, which... logically developing into absolute domination, can and must... remake the totality of space... as its own decor.
Urbanism is this takeover of the natural and human... takip ederek artik kendi özel dekorunun içindeki boslugun bütünlügüne yeniden biçim verebilir ve vermelidir.
The threshold crossed in the growth... of the material power of society, and the delay in the conscious domination of this power, are spread out for display in urbanism.
Sehircilik, toplumun maddi güçlerinin büyümesi ve bu güçlerin bilinçli kontrolüne dair devamli bir degisim eksikligi arasindaki çeliskinin en göz alici ifadelerinden biridir.
The same historical moment, when bolshevism triumphed for itself in Russia, and... when social democracy fought victoriously for the old world, marks the outright birth... an order of things... at the heart of the domination of the modern spectacle,
Bolsevizm'in Rusya'da kendi adina zafer kazandigi ve sosyal demokrasinin eski dünya için basarili bir sekilde savastigi o tarihi an, modern gösterinin egemenliginin esasini olusturan durumun kesin baslangicidir belirler :
This is the proof of the independent economy... which dominates society... to the point of recreating for its own ends... the class domination necessary to it :
Bu dönem ayni zamanda ekonominin bagimsizligini da göstermistir : ekonomi topluma her yönden o kadar çok egemen olmustur ki kendi sürekli faaliyeti için ihtiyaç duydugu sinif egemenligini yeniden yaratabilme gücü oldugunu kanitlamistir ;
Just as he is the power which defines... the terrain of domination, he is also "the power ravaging this terrain."
O, egemenlik alanini belirleyen güçtür ve ayni zamanda "o alani yakip yikan güç" tür.
It carries the revolution which can leave nothing outside itself, the requirement of the permanent domination... of the present over the past, and the total critique of separation ;
Hiçbir seyi kendisinin disinda birakamayacagi bir devrimi, ve ayriligin elestirisini temsil eden bir devrimi dogurur ; bu devrimi uygulamaya geçirmek için uygun eylemleri kesfetmesi gerekmektedir.
I think he think he's on some kind of a special mission that is to achieve spiritual domination of the battalion thereby symbolizing the purity of the great German Weimarer itself!
Onun bir tür özel görev ile buraya geldiğini düşünüyorum. Taburda ruhâni hakimiyet sağlamak... Böylelikle ulu Weimarlı Almanların âriliği sembolize edilecektir.
World domination.
- Dünya egemenliği.
This area is under the domination of two cannibal tribes.
Bu alan iki yamyam kabilenin egemenliği altında.
" The time of right-wing domination of the party has ended.
Partideki sağ egemenlik sona erdi.
Because their church never made the leap out of the Middle Ages and the domination of alien Episcopal supremacy.
Çünkü onların dini Orta Çağ'dan... ve piskoposluğun aykırı üstünlüğünden kurtulamadı.
The game is called Domination.
Oyunun adı "Hükmetme".
Eternal battle for the domination of the world begins.
Ebedi Dünyaya hükmetme savaşı başlıyor.
Precognition, telekinesis, mental domination, the kind of domination that this experiment brought out in Andrew McGee.
Önceden görme, telepati, zihne hakim olma... Andrew McGee'ye yapılan deney bunu ortaya koydu.
Their domination is of the moment.
Onların hükmü geçicidir.