He collapsed перевод на турецкий
367 параллельный перевод
He collapsed last night.
Dün gece fenalaştı.
He collapsed on his way back from the river.
Nehirden dönerken kendinden geçti.
He didn't impress me as a scientist. Last night when he collapsed, I became actually alarmed.
Bir bilim adamı gibi görünmüyordu ve dün geceki krizden sonra alarma geçtim.
Being unable to face the truth of who he was, he collapsed.
Bunu kaldıramayınca da kriz geçirdi.
Did the officer say anything before he collapsed?
Ölmeden önce bir şeyler söyledi mi?
He walked straight ahead all day and then he collapsed, exhausted, on a log.
Gün boyu yürüdü durdu. Sonra bir kütüğün üzerine yorgun, yığılıp kaldı.
Neither did Jackson, just before he collapsed.
Jackson da kırpmıyordu.
Then he collapsed.
Sonra yığıldı.
She touched the transporter chief. He collapsed immediately.
Işınlama şefine dokundu ve anında yere yığıldı.
He collapsed suddenly on the Spanish Steps.
İspanyol Merdivenleri'nde aniden yere yığıldı.
He collapsed, hit his head and passed overboard.
Yere yığıldı, kafasını çarptı ve güverteden aşağı düştü.
He collapsed.
Bir anda üstüme düştü.
Little Buddy's heart has failed twice since he collapsed.
Hastalandığından beri küçük dostumuzun kalbi iki kez tekledi.
On my birthday... he collapsed, his pockets full of diamonds.
Doğum günümde ceplerinde elmaslarla yakayı ele verdi.
He was cycling to work on the North Road when he collapsed and died later in hospital.
Kuzey yolunda bisikletle giderken düşmüş ve sonra hastanede ölmüş.
- Then he collapsed.
- Sonra yığıldı kaldı.
He collapsed from too many lumps in his cereal.
Mısır gevreği yerken ölmüştü.
No, she collapsed after he left.
- Hayır. Annen o ayrıldıktan sonra bayıldı.
- He collapsed.
- Cöktü. - Ne?
The report said that he just collapsed right in the doorway of an employment agency.
Rapora göre, öylece yere düşüvermiş. Bir iş bulma bürosunun kapısında.
- He simply collapsed.
- Bayıldı.
My wife was going to the ghat when she heard he had collapsed
Karım ghata giderken onun düştüğünü duymuş.
He just collapsed, sir.
Sadece bayıldı, efendim.
He coughed up blood and collapsed.
Kan kusmuş ve bayılmış.
Then he collapsed.
Sonra yere düştü.
He just collapsed.
Birden çöktü.
He'd dragged himself and collapsed on the basin breaking it in his fall.
Sürünmüş ve lavabonun üzerine yığılıp kalmış lavabo da kırılmış onun düşüşüyle.
He has collapsed.
Çökmüştü.
He could've collapsed.
Bana bir iyilik yap, olur mu?
I think he's got some broken ribs, maybe a collapsed lung.
Sanırım kaburgasında birkaç kırığı var, belki de akciğerinde ezilme olabilir.
Until he collapsed. A heart attack.
22 00 : 33 : 59 : 01 Sonra, popüler bir 01 00 : 34 : 03 : 21 Yere yıkılıncaya kadar.
The next thing I know he's collapsed.
Sonra düştüğünü biliyorum.
He collapsed.
Düştü.
He might die of starvation because the economy had collapsed and no food was being grown
Ekonominin çöküşünden ötürü üretim olmadığından açlıktan ölebilir.
He just collapsed, sir.
Bir anda yığıldı efendim.
He died in a mine. It collapsed on him.
- Öldü, maden üzerine çöktü.
Next thing they know, he's collapsed.
İşte göğüs ağrılarından şikayet ediyordu.
When you left, the well collapsed and he died.
Siz gittikten sonra, kuyu çöktü ve öldü.
And before he knew it, little horsey after little horsey jumped on the cart until poor Al collapsed in a heap and died a horrible, twitching death.
Ve daha ne olduğunu fark edemeden, bir küçük at daha, ardından bir tane daha yük arabasına atlamış. Ta ki zavallı Al, yığılıp kalana ve korkunç bir şekilde titreyerek ölene kadar.
He's smiling at her. And she's just collapsed in tears.
... ona gülümsüyor ama şu anda ağlamaya başladı.
- It's Poirot, he's collapsed.
- Poirot bayılıverdi.
He just collapsed after the tremor.
Titreşimden sonra düşüverdi.
He's collapsed on the couch.
Koltuğa yığılıp kaldı.
He got off his ship and collapsed.
Gemisinden iner inmez yere yığıldı.
He was eating the Sunday Special turned blue and collapsed.
Pazar spesiyalite yemeği yerken yere yıkılmış. İlk yardım denedik ama olmadı.
- He's a hockey ref, collapsed during a game.
Hokey hakemi, maçta bayılmış.
He just collapsed.
– Ne oldu? - Birden fenalaştı.
- and it seemed like he just kind of collapsed.
- Bu összerogyna gibi görünüyordu.
Where's Kolya? He's collapsed, sir.
Kendinden geçti, komutanım.
His father collapsed while he was still near the surface.
Babası suyun yüzeyine yakınken birden fenalaştı.
They created a spatial distortion field around him, but it collapsed as soon as he vanished.
Etrafında, uzaysal bir çarpıtma alanı yarattılar ama o, gözden kaybolur kaybolmaz alan çöktü.