Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ H ] / He was about

He was about перевод на турецкий

9,236 параллельный перевод
I have no idea, other than he was as obsessed with the place as he was about the research he was doing.
Hiçbir fikrim yok. Yalnızca gerçekleştireceği araştırma nedeniyle o yere karşı aşırı takıntılı olduğunu biliyordum.
He was about due for his next RR.
Hayır. Bir sonraki dinlenme iznine hazırlanıyordu.
Charlie, he was about to kill himself.
Charlie, kendisini öldürmek üzereydi.
What do you think it says that he sent you back just when he was about to attempt to capture the witch?
Bir cadıyı yakalama girişiminde bulunduğu... zaman seni yollaması hakkında ne düşünüyorsun?
My leg was on the ground and when he picked up my calf to have a look at it, the calf and my foot and my ankle stayed on the ground and my calf came forward about an inch.
Bacağım yerdeydi ve o tozluğumu kaldırıp bakacaktı, tozluk, bacağım ve bileğim yerdeydi. Baldırım 2,5 cm kadar öne çıkmıştı.
And he went, "Here's a thing." And it was like a little round thing, about that big and I went, "Well, what's that?" He says, "Open."
"İşte buyur." dedi. Küçük yuvarlak birşeydi, şu büyüklükte, "Bu nedir?" dedim. "Açsana." dedi.
He was... all about planning for the future.
O sadece geleceği planlıyordu.
It means he was so exhausted that his muscles were about to give out.
O kadar bitkinmiş ki, kasları iflas etmek üzereymiş.
'Cause you were fucking Roman, and he was running his mouth about shit he shouldn't have been...
Çünkü Roman'la düzüşüyordunuz ve yapmaması gereken şeyleri söylüyordu...
He didn't mention anything that would indicate that he was concerned about the ambassador's well-being and safety?
Büyükelçinin güvenliğinden endişe ettiğine dair bir şey söyledi mi?
I was arguing with Harris about the Dogleg op he was running out of the consulate.
Harris'le, elçilik dışında yürüttüğü DOGLEG operasyonu konusunda tartışıyordum.
And that was before he saw you hanging about outside
Ve bu seni drop-in merkezinde takılırken...
Or he used the cash to buy his way back into the good graces of his partners, or we've been wrong about what the bloody Esephera was for all along.
Ya da parayı ortaklarının yanına dönmek için kullandı. Ya da Esephera konusunda tamamen yanıldık.
The night John Woods died, I went to Anna. And I told her that he was thinking about shutting us down.
John Woods'un öldüğü gece, Anna'yı aradım ve ona John'un sistemi kapatmak istediğini söyledim.
Wait, he was curious about a woman.
- Bir dakika, bir kadını merak ediyordu.
He was right about the Humanichs.
Humanich'ler hakkında haklıydı.
When a star is assessed to be of a certain liability, like if there was a whole book written about what a reckless jackass he is, you make a digital replica so you're not screwed if he goes all Belushi on you.
Bir yıldıza bir sorumluluk yüklendiğinde mesela ne kadar pervasız bir yavşak olduğunu anlatan bir kitap varsa Belushi olduğunda hapı yutmasın diye dijital bir kopyası yapılır.
He was touchy about the cold.
Soğuktan etkilendi.
"To him, he was always beautiful. And that was all that the little rabbit cared about."
"Ona göre o, her zaman güzeldi ve küçük tavşanın tüm önemsediği buydu."
And there was a prenup in place that paid out to him, so he's actually pretty happy about the way things turned out.
Adamın yararına olan bir evlilik anlaşmaları varmış. Yani adam olayların böyle sonuçlanmasından memnunmuş.
Now, maybe he was thinking about taking his own life.
- Belki canını almayı düşünüyordu.
The old man never bothered to tell Thorvin about his half-brother till he was on his deathbed.
Adam Thorvin'e üvey kardeşinden bahsetmeye bile tenezzül etmemiş. ta ki ölüm döşeğine kadar.
He was a popular kid and became a hero to me because he lived the Christian lifestyle and often talked about it.
Popüler bir çocuktu ve Hristiyan yaşam tarzını yaşadığı ve bundan sık sık bahsettiği için kahramanım olmuştu.
I now believe that though my father was right about... about the nature of the threat that hangs over all of us, he... he was entirely wrong in his moral mathematics.
Şu an babama inanmasam da... bu üzerimizdeki doğal tehdit hakkında... ölüm hesabında çok haksızdı...
That's why he was thinking about quitting the business.
Bu yüzden işini bırakmayı düşünüyordu.
How pissed was your dad when he found out about you and Troy?
Baban sen ve Troy'u öğrenince ne kadar kızdı?
That song was written by our guitar player, Simon, and he's gonna kick my ass for telling you all this right now, but he wrote it about a very sweet, very hot waitress he had a thing for.
Şarkıyı gitaristimiz Simon yazdı. Ve birazdan söyleyeceklerim yüzünden canıma okuyacak ama bu şarkıyı bir şeyler hissettiği çok tatlı ve seksi bir garsona yazdı.
About who he was?
Kim olduğuyla ilgili?
According to my contact, the CIA did not know about Matty until after he was murdered.
Bağlantıma göre CIA, öldürülene kadar Matty'i tanımıyordu.
Was he happy about it?
Buna sevindi mi?
'Cause, you see, Dad..., this guy I was telling you about, he's the one who broke me out of Arkham.
Çünkü, sana bahsettiğim adam baba beni Arkham'dan kaçıran.
You were right about the Deer Hunter. - He was a man.
Geyik Avcısı konusunda haklıydın bir erkekti.
Besides, if he was actually going to leave, he would have made a bigger deal about it.
Bunun yanında cidden gitseydi gereğinden fazla abartırdı.
You know, one time we were talking about boobs and how much I love them, and he was like,
Bir seferinde göğüslerden bahsediyorduk ve.. onları ne kadar sevdiğimden, ve o da :
Because he knew the explanation we gave the partners about Louis was bullshit, and I had to tell him something.
Çünkü ortaklara Louis'le ilgili verdiğimiz açıklamanın saçmalık olduğunu biliyordu ve ona bir şey söylemek zorundaydım.
You know, I knew he was a hypocrite after I found out about the gambling. I never thought he'd sell out Harvard.
Biliyor musun, kumar olayını öğrendikten sonra ikiyüzlü olduğunu anlamıştım, fakat Harvard'ı satacağını hiç düşünmemiştim.
Of course, he was an absolute romantic about archeology, convinced that he might be the one to find this mythic vault of riches under the Temple Mount.
Tabii ki, Arkeoloji aşkıyla fena hâlde yanıp tutuşuyordu Tapınak Dağı'nın altındaki efsanevi hazineyi bulabileceğini sanıyordu.
"As I crossed the frozen tundra with my guide Akiak " en route to Nordvagen, he told me about the Wesen " I was looking for, describing it as a humanlike creature
" Rehberim Akiak'la Nordvagen yolunda donmuş tundrayı geçmekteyken bana aradığım Wesen'ı anlattı ve insanımsı bir yaratık olduğunu söyledi.
He probably came home, saw that Eva was about to leave him, and killed her in a fit of rage.
Muhtemelen eve geldiğinde Eva'nın onu terk ettiğini gördü ve o öfkeyle onu öldürdü.
Which is probably why he lied about where he was that night.
Muhtemelen bu yüzden o gece nerede olduğuyla ilgili yalan söyledi.
One of the leaders was Hafizullah Amin, and after the revolution he ordered a film to be made about the role he had played.
Liderlerden biri Hafizullah Emin'di ve devrimden sonra, devrimdeki rolü hakkında bir film yapılmasını emretti.
He was talking wildly about Honor Corps and cleaning up RMA.
Onur Kuvvetleri ve Remington Askeri Akademisi'ni temizlemekten bahsediyordu.
You think he was serious about what he just said?
Sence bu söyediğinde ciddi miydi?
I was scared. I tried to tell her about him, but she thought that he liked her, and to my parents, he was this...
Kardeşime anlatmaya çalıştım ama, kendisinden hoşlandığını düşünüyordu.
He was, um, talking about our first date.
İlk randevumuzdan konuşuyordu.
There was nothing unusual about his behavior. And he's responding appropriately.
Davranışlarında sıradışı bir şey yok.
Zed was stuck in the compound, bluffing that he was about to bomb the Navy. No.
Yok.
Oh... He felt so bad about it he drove me home and that was that.
Buna çok üzülünce beni eve bırakmıştı ve işte o kadar.
Apparently, he was thinking about getting one, and he slipped and fell on the showroom floor. He didn't.
Sürmüyordu.
Um, Sam said he was headed home to watch a documentary about Buzkashi, the national sport of Afghanistan.
- Sam eve gidip Afganistan ulusal sporu olan Buzkashi'yle ilgili bir belgesel izleyecekti.
He was talking about Breakout, and I said, "Well, you know, you guys got paid pretty well for it."
Breakout'tan bahsediyordu. "Bu proje için çok iyi para aldınız" dedim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]