Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ H ] / He wasn't lying

He wasn't lying перевод на турецкий

135 параллельный перевод
He was hands up against the wall with coppers all around him and two seconds later three corpses were lying there but he wasn't among them!
Elleri havada, duvara dayanmış, çevresinde onca polis.. .. iki saniye sonra yerde iki ceset ve aralarında o yok!
I wouldn't be lying on the floor with some man if he wasn't married.
Evli olmayan bir adamla gecenin bir saati yerde yatmazdım.
This chap Ben Canaan probably wasn't lying when he said he fought with us.
Bu adam Ben Canaan bizimle savaştığını söylerken yalan söylemiyordu.
He wasn't lying, Zeb!
Yalan söylemiyordu, Zeb.
How do you know he wasn't lying.
- Yalan söylemediğini nereden biliyorsun?
He wasn't lying about Marco.
Marco hakkında yalan söylemiyormuş.
He wasn't lying.
- Yalan söylemiyormuş.
Wasn't moving, he was just lying there, knife stuck in him.
Hiç kıpırdamıyordu, bıçak karnına saplanmış şekilde cansız yatıyordu.
- I'm sayin'Easy Wind is a lyin'moon cricket, but maybe on this one he wasn't really lying','cause I did it for a small nickel.
- Kolay Rüzgar yalancının önde gideniydi. Ama bu sefer tam olarak yalan söylemedi. Çünkü bir sente yaptım.
- Yeah, he had help, Scully, and he wasn't lying, because I think the man that killed him was Leonard Trimble.
O yardım ediyordu Scully, yalan söylemiyordu. Çünkü bana göre... -... onu öldüren Leonard Trimble'dı.
But he wasn't lying.
ama yalan söylemiyordu.
Guess he wasn't lying.
Galiba yalan söylemiyor.
He wasn't lying haIf-naked in a hotel room sleeping.
Bir otel odasında yarı çıplak uyumuyordu.
He wasn't lying.
Yalan söylemiyordu.
But he wasn`t lying...
Ama, yalan söylemiyormuş.
At least he wasn't lying about that black belt.
En azından siyah kuşak hakkında yalan söylemiyormuş.
I mean, maybe he was lying, but maybe he wasn't.
Demek istediğim belki yalan söylüyordu, belki de söylemiyordu.
HE SWORE IT WASN'T TRUE, THAT THE KID WAS LYING 'CAUSE HE FLUNKED HIM.
Doğru olmadığına ve sınıfta bıraktığı için çocuğun yalan söylediğine yemin etti
He wasn't lying.
Saat 9'du.
He wasn't lying down for anybody.
Çok güçlü.
- Listen. He told my dad I was lying when I wasn't.
Babamın ne zaman çıkacağını öğrenmiş.
You know, he wasn't lying.
Yalan söylemiyormuş.
Al McGrath wasn't lying, he was covering. Semantics.
- Al McGrath yalan söylemiyordu, örtbas ediyordu.
Then he wasn't lying!
- Güzel! Demek ki yalan söylememiş!
But he wasn't lying.
Fakat yalan söylemiyordu.
I said I wasn't going to say anything but he's lying through his teeth.
Bir şey demeyecektim ama o yalan söylüyor.
No, he wasn't lying.
Bu kadar zamandır neden yalan söylüyormuş?
- What if he wasn't lying?
- Ya adam yalan söylememişse?
That being said, he wasn't lying.
Bir başka deyişle. O yalan söylemiyordu.
I can't believe it- - after all of that he wasn't lying.
Buna inanamıyorum. Onca şeyden sonra, meğer yalan söylemiyormuş.
He's lying. He wasn't telling the truth about selling supplies to the public.
Perakende malzeme satışıyla ilgili olarak doğruyu söylemiyordu.
Well, he's lying.'Cause I wasn't home.
Peki, o yalan söylüyor. Çünkü ben evde değildim.
That kid was lying. Or at least he wasn't telling you everything.
Çocuk yalan söylüyordu ya da en azından her şeyi anlatmadı
He wanted to see his file to prove that I wasn't lying.
Benim yalan söylediğimi kanıtlamak için dosyasını görmek istiyordu.
I wasn't lying.Adam told me about the night that he ran out of gas.
Yalan söylemiyordum. Adam bana benzininin bittiği o geceyi anlattı
Actually, he wasn't lying.
Aslında yalan söylemiyordu.
What if he wasn't lying?
Ya yalan söylemiyorsa?
So he wasn't lying?
Yalan söylemiyormuş?
Until I realized that he wasn't lying... about you and Harriman.
Sen ve Harriman hakkında yalan söylediğini anlayana kadar.
- And you knew he wasn't lying?
- Ve yalan atmadığından emindin?
- He wasn't lying.
- Yalan söylemiyordu.
But he was lying, wasn't he?
Ama yalan söylüyordu, değil mi?
i wasn't lying, chief johnson. i didn't know if he was still alive.
Yalan söylemiyordum, Amir Johnson.
So, maybe he wasn't lying.
Belki de kocası yalan söylemiyordu.
And I found out he wasn't lying.
Onun öylece oturmadığını..
He may be a screwball, but he wasn't lying.
Kafadan kontak olabilir, ama yalan söylemiyordu.
Wasn't lying'about Savino, was he?
Savino hakkında yalan söylemiyordu, değil mi?
Looks like he wasn't lying about a civil war.
İç savaş çıktığını söylerken yalan söylemiyormuş.
Looks like he wasn't lying about a civil war.
Anlaşılan İç Savaş hakkında yalan söylememiş.
And he wasn't lying about the silent alarm.
Ve adam sessiz alarm hakkında yalan söylemiyordu.
Might be a fuck but he wasn't lying.
Salak olabilirim ama yalan söylemiyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]