I believed her перевод на турецкий
577 параллельный перевод
I believed her at first.
İlk başta inanmıştım.
I believed her because I was afraid to go to the police.
Ona inandım çünkü polise gitmekten korkuyordum.
And I believed her.
Ben de ona inandım.
I believed her.
Ona inandım.
I believed her absolutely.
Ona kesinlikle inandım.
She told me she couldn't remember her number... and was gonna write home for it, and, like a fool, I believed her.
Bana numarayı hatırlayamadığını... evde yazacağını söyledi ve ben de aptal gibi inandım.
But she promised... and I believed her.
Fakat o söz verdi... ve ona inandım.
" But when she spoke, I believed her.
" ama konuştuğu zaman ona inandım.
You know, the sad thing is that I believed her.
Üzücü olan da ona inanmış olmam.
She said that I humiliated her by saying such things as if I believed them.
Böyle şeylere inandığımı söyleyerek onu küçük düşürüyormuşum.
Even if I believed that, I would still consider her a very dangerous woman.
Buna inansam bile, bu çok tehlikeli birisi olduğunu değiştirmez.
Last night I could have believed anything.
Dün gece her şeye inanabilirdim.
I almost believed in that little hokey-pokey miracle of yours... that a woman like you could ever change her spots.
Neredeyse senin o cicili bicili mucizene inanacaktım senin gibi bir kadının değişeceğine dair.
- I believed every word.
- Her kelimesine inandım.
I believed everything he said.
Onun her söylediği şeye inandım.
And I believed I'd be saved by her purity.
ve onun saf ve temiz oluşunun beni kurtaracağına inanmıştım.
I could have told her I was born in the Tower of London... and she would have believed me.
Onunla konuşmaya çalışırken Londra Kulesi'nde doğduğumu söylemiştim ve o bana inanmıştı.
I've always believed you, everything you've ever told me.
Her zaman bana anlattığın herşeye inandım.
I've always done what I believed right.
Her zaman doğru bildiklerimi yaptım.
As a kid I was a victim of the most vicious propaganda ;... people told me... that money was not everything, and I believed it.
Henüz bir çocukken, korkunç bir propagandanın kurbanı oldum. İnsanlar bana paranın her şey olmadığını söyleyip durdular. Ben de inandım.
Before she was killed, Mrs Hoffman came up here week after week... telling us that her husband was going to do it, and I believed it.
Bayan Hoffman, öldürülmeden önce her hafta buraya gelip... kocasının kendisini öldüreceğini söylüyordu ve ben ona inanıyordum.
I always believed Catherine was mad.
Her zaman Katherina'nın deli olduğuna inandım.
I just led her into believing that I believed she was, and then...
Sadece benim onun kuş... sattığına inandığıma inanmasını sağladım...
You said you never lie, so I've believed everything you told me.
Asla yalan söylemediğini söyledin,. bu yüzden söylediğin her şeye inandım.
But I believed in her then, so these girls held no interest for me.
Ama ona tekrardan güvendim. Yani bu kızlar ilgimi çekmiyor.
I thought little girls always believed everything that was told to them.
Küçük kızların onlara söylenen her şeye inandığını sanırdım.
Beyond everything, everything I ever believed I want you as my wife.
Her şeyin ötesinde, inandığım herşeyin ötesinde eşim olmanızı istiyorum.
She believed that I was unable to bring her happiness.
Onu asla mutlu edemeyeceğimi düşünüyordu.
I always believed this
Her zaman buna inandım.
Oh, you may laugh! - - But I believed with every fiber of my body
Siz gülebilirsiniz ama ben inanıyordum vücudumun her lifiyle düşen her yağmur tanesiyle bir çiçek yeşerir.
To president Gottwald, soon after the arrest of my husband with all that I had shared in his life I believed he was a victim of traitors that hid their criminal activities inside the Party.
Cumhurbaşkanı Gottwald'a, Kocamın tutuklanmasının hemen ardından hayatı boyunca paylaştığım her unsuru, her eylemini düşünerek kendisinin, Parti içindeki menfur amaçlarını saklayan hainlerin kurbanı olduğuna inanıyordum.
I came because I believed that... easily I could explain you everything.
Geldim çünkü, her şeyi kolayca açıklayabilirim sandım.
I bet they believed every word of that!
Eminim her kelimesine inanmışlardır!
I don't imagine she'll be disturbed by this... because she's believed her mother to be dead for many years.
Bundan rahatsızlık duyacağını düşünmüyorum çünki annesinin yıllar önce öldüğüne inanıyor.
Until this moment, standing here - in spite of all that I've set in motion - I never actually believed I'd have to go.
Aslında şu ana kadar burada her ne yapmış olursam olayım gitmem gerekeceğine hiçbir zaman inanmamıştım.
And I have always believed him.
Ve ben her zaman ona inandım.
I had filled his head with notions of whales being capable of grief, which I believed, but also of calculated actions, which I doubted, despite all that had happened.
Kafasını balinaların yas tutabileceği fıkriyle doldurmuştum, ki buna inanıyordum, fakat kasıtlı eylemler gerçekleştirebileceklerinden her şeye rağmen kuşkuluydum.
But I've always believed it's better to let a guy decide for himself what's good for him.
Ama her zaman şuna inanmışımdır : Bir kimsenin kendisi için neyin iyi olduğuna yine kendisinin karar vermesi daha iyidir.
- I've always believed your every word.
- Her zaman her sözünüze inandım.
I've always believed in love and romance, pretty much in that order.
Ben her zaman aşka ve romantizme inandım. Böyle olması için de hep gayret gösterdim.
I thought if Diana believed I had the Starchild... she'd give up her search for her.
Diana Yıldız Çocuğun bende olduğuna inanırsa... Onu aramaktan vazgeçerdi diye düşünmüştüm.
You always said you knew how to shoot but I never believed it.
Her zaman ateş etmeyi bildiğini söylerdin, ama sana asla inanmadım.
Besides, I was tempted by the fact that she believed all the stories I told her.
Bunun yanısıra, ona anlattığım bütün hikayelere inanması da beni cezbetti.
I actually believed her.
Ona gerçekten inanmıştım.
I've always believed in it.
Ona her zaman inandım.
Oh, I'm sure you believed that. Until you had a chance to head up a mission and to command again. And then, well, you just upended the battle, or whatever it was -.
Yeniden bir göreve liderlik etmek, yeniden komutayı ele alma şansını... buluncağa kadar buna inandığına eminim, ve o an geldiğinde de, şişeyi ya da her ne şeye onu kafana diktin, ve her şeyin canına okudun.
I believed everything they told us.
Bize söyledikleri her şeye inandım.
Well, I've always believed that the Lord was on our side.
Her zaman Tanrı'nın bizim yanımızda olduğuna inandım.
But they always listened to me, believed in me and I always treated them my way.
Ama her zaman beni dinlediler, bana inandılar ; ve ben her zaman onları kendi yöntemimle tedavi ettim.
I have always believed that helping your fellow man is profitable in every sense, personally and bottom line.
Yoldaşlara yardım etmenin her şekilde karlı olduğuna şahsen inanırım. Mesele bundan ibaret.
I've always believed... that given half a chance, the system would work.
Düzenin işleyeceğine her zaman yarım da olsa şans vermem gerektiğine inandım.
i believed you 55
i believed it 24
i believed him 56
i believed in you 45
i believed 28
here 35434
hermes 98
here we go 9033
hermano 85
hernandez 57
i believed it 24
i believed him 56
i believed in you 45
i believed 28
here 35434
hermes 98
here we go 9033
hermano 85
hernandez 57
herbert 132
herself 49
hercules 220
hershey 18
hertz 45
here we go again 374
herring 17
heroic 33
here goes nothing 99
here comes the sun 21
herself 49
hercules 220
hershey 18
hertz 45
here we go again 374
herring 17
heroic 33
here goes nothing 99
here comes the sun 21