Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ I ] / I gave him

I gave him перевод на турецкий

3,923 параллельный перевод
Most folks probably would have called the cops, but I gave him a job.
Çoğu muhtemelen polis çağırırdı, ama ben ona iş vermeyi tercih ettim.
I gave him my word.
Ona söz verdim dedim sana.
I gave him some medication, should take care of his seizures.
Ben, ona ilaç verdi onun nöbet dikkatli olmalıdır.
I gave him your phone number.
Ben de ona senin telefonunu verdim.
I gave him a chance to come clean,
Ona itiraf etme şansı verdim,
I did, yeah. I gave him a tour of the whole place.
- Ona her yeri gezdirdim.
I gave him.
Ona verdim
I gave him that bike on his last his birthday.
Ona bu bisikleti geçen doğum gününde vermiştim.
The only thing I gave him in return is total dishonesty.
Karşılığında ona ne verdim? Tam şerefsizlik.
I gave him the same example but he ignored it.
Onu ne kadar görmezden geldiysem o yine geziniyordu.
If you must know, I gave him a paper.
- Bilmen gerekiyorsa, ona ödevini verdim.
So I gave him to my sister crystal,'cause she always wanted a kid.
Ben de kardeşim Crystal'a verdim. Hep çocuğu olsun istemiştir.
- Of course I gave him both numbers.
- Tabi ki ikisinin numarasını da.
I gave him your number to explain the situation to him.
Durumu izah etmen için ona numaranı verdim.
He brought his mead and I gave him a bottle, this mixed nine bottle.
O ekmek getirdi ben de ona bu karıştırılmış... şişeyi verdim.
Anyway, he works for a record studio so I gave him your number.
Bir ses kayıt stüdyosunda çalışıyor ben de ona numaranı verdim.
I gave him a blowjob.
- Sakso çektim.
But I gave him the ice cream idea, and he said yes.
Ona dondurma fikrimden bahsettim ve kabul etti.
Dr. Cole, I gave him to you...
Dr. Cole dün onu sana verdim.
I gave him some cheese.
Ona biraz peynir verdim.
I gave him my gun, said that he could get in touch with me if he - -
Silahımı ona verdim bir şey bulursa, benimle iletişime geçebileceğini- -
Hey! I gave him his money!
Ona parasını verdim!
Yeah, well, Dad went and got it, but I gave him the money. Been saving family allowance. You be careful, yeah?
Baban gitti aldı ama parayı veren benim Dikkatli ol tamam mı?
- I gave him that.
Üzgünlüğüme bir ara vermek istedim.
He said- - he said he would leave us alone if I gave him Michonne.
Dedi ki- - Eğer ona Michonne'u verirsem bizi rahat bırakacağını söyledi.
Uh, well, yeah, I gave him a full resus, and he was warm and dead when I finally declared.
Canlandırma prosedürünü uyguladım. Ölüm saatini söylediğimde ılık ve ölüydü.
I barely see him, but this car is the nicest gift he ever gave me.
Onu seyrek görüyorum, ama bu araba bana şimdiye kadar vermiş olduğu en güzel hediye.
I don't think he gave the greatest pitch in the world, but I'm with him.
Bizi dünyanın en iyi yerine götürdüğünü sanmıyorum,... fakat onunlayım.
I gave up looking for him around 5 : 00.
- Saat 5 civarında aramayı bıraktım.
I just gave him a homecoming gift.
Sadece ona bir hoş geldin hediyesi verdim.
He gave me clean blood, so I made a deal to, uh, save him.
Bana temiz kan verdi. Ben de onu kurtarmak için bir anlaşma yaptım.
I fed it and gave him the rest of my meatloaf.
Kendi güvenliğim pahasına onu geri getirdim. Ona etli somunumdan artanları bile verdim.
I did the power handshake, gave him me card, erm, interrupted him.
Güçlü tokalaşmayı yaptım, kartımı verdim, sözünü kestim.
I wrapped it and gave him some Vicodin.
Bileğini bandajlayıp ona biraz ilaç verdim.
I gave them to him.
Ona verdim.
I gave the poor bastard five bucks, how much did you give him?
O zavallı hıyara beş dolar verdim Sen ona kaç para verdin?
I can guarantee you that what I just gave him is going to be a lot better than anything he can write.
- Onun yazabileceğinden biraz daha iyisini verdiğimi sana garanti edebilirim.
When the time came, he asked for my help, and I gave it to him.
Zamanı geldiğinde yardımımı istedi. Ben de ettim.
And then I gave up and got security to beat him senseless.
Sonra vazgeçtim ve güvenliğe öldüresiye dövdürdüm.
I'm sure that's what gave it to him.
Ona ne verdiğimden eminim.
I never gave him any, so I don't know.
Hiç vermedim. Bilmiyorum.
I gave up everything to have him.
Ona sahip olmak için her şeyi.
The... the money... I already gave it to him.
Parayı çoktan ona verdim.
So I just gave it to somebody out in the hallway,'cause people heard him.
Koridorda karşıma çıkan birine verdim konuşsun diye. Çünkü insanlar duymuştu.
I fed it and gave him the rest of my meatloaf.
Ona etli somunumdan artanları bile verdim.
You know, Sam gave me the courage to follow my dreams and become a singer, and without him I probably would have never moved to LA.
Sam, rüyalarımın peşine düşüp, şarkıcı olmam için beni cesaretlendirmiştir. O olmasaydı muhtemelen L.A.'ye asla taşınmazdım.
Whenever I look at that photo of Anthony, I say a little prayer for Anunciata, who saved his life when I gave birth to him.
Anthony'nin bu fotoğrafına her baktığımda, Anunciata için dua ettim. Doğumumda çocuğumun hayatını kurtarmıştı.
I gave this to him for his birthday last year.
Bunu ona geçen yıl doğum gününde vermiştim.
I'm guessing he's going to contact whoever gave him the money and arrange to meet.
Tahminimce parayı kimden aldıysa onlarla bir buluşma ayarlayacak.
I think your friend's bodyguard gave him the wrong security fob.
bence arkadaşının bodyguardı ona yanlış güvenlik diskini vermiş.
I'm realizing why Percy gave him a job that required no human interaction.
Percy'nin ona neden insanlarla temas kurulmayan görevler verdiğini anlıyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]