It takes time перевод на турецкий
1,378 параллельный перевод
It takes time.
Zaman alıyor.
It takes time.
Zaman alır.
It takes time.
Zaman alır bu işler.
It takes time to find a girl like that.
Hoş bir kız bulman zaman aldı.
It takes time, it will come.
Kendini göstermen zaman alır.
It takes time
Zamana ihtiyacım var.
- It takes time.
- Biraz zaman aldı.
He says it takes time.
Beni aldığını söylüyor.
Fumigation kills all household insects and it takes time new flies to find a portal of entry.
Böcek zehiri evdeki tüm böcekleri öldürmüştü, ve yeni sineklerin eve yeniden girmeleri zaman alır.
It takes time to track each animal... and with a bow and arrow, there's no certainty of how the hunt will end.
Her bir hayvanı takip etmek zaman alır. Ayrıca bir ok ve bir yay ile... avın nasıl sonlanacağını kestirmek zordur.
It takes time before you stop caring how people think of you.
İnsanların hakkında ne düşüneceğini önemsemeyi bırakmak zaman alır.
It takes time to be funny... and it takes time to extract joy from life.
Komik olmak zaman ister ve hayattan zevk alman zaman gerektirir.
It takes time.
Böyle şeyler zaman alır.
It takes time to build up in the system.
Sistem içinde etki göstermesi zaman alıyor.
It takes time... It takes time.
Zamanla geçer, zamanla...
It takes time, Djay.
Bu işler zaman alır DJay.
Begging, stealing, lying, screwing, raping. Killing our babies. Whatever it takes to have a good time and save our own asses.
Dileniriz, çalarız, yalan atarız, kazıklarız, tecavüz ederiz bebeklerimizi öldürürüz eğlenmek ve kendi kıçımızı korumak için ne gerekiyorsa.
so, you experience a million possible futures in the time it takes me to blink my eyes, and each one of them looks, feels, sounds, smells, and tastes as real as the conversation we're having right here, right now?
Tek bir göz kırpışıyla geçen zamanda milyonlarca olası geleceği deneyimleyebiliyorsun. Her biri görünüşüyle, hissettirdiğiyle, sesleriyle, koku ve tatlarıyla şu anki konuşmamız gibi gerçek geliyor.
( LAUGHING ) Honey, it just takes a little time to get there, that's all.
Anlamam zaman alabilir.
It takes a lot of time and brainpower to rise to the top in a large group.
Büyük bir grupta zirveye çıkmak çok vakit ve beyin gücü gerektirir.
She takes me back to the school yard... she finds Stevie and tells him that I'm gonna fight him again... only this time it's gonna be affairfight.
Beni okula geri götürüyor... Stevie'yi buluyor ve ona onunla | yeniden kavga edeceğimi... ve bu kez adil bir dövüş | olacağını söylüyor.
That's all it takes, is one time.
Bir sefer yeter.
It takes up a lot of her time.
Vaktinin çoğunu bu alıyor.
The only time I ever leave my cul-de-sac is when Jon takes me to the vet. Which he's been doing a lot recently, and it appears to have nothing to do with me.
Yuvamdan sadece Jon beni götürünce çıkıyorum, ve son zamanlarda çok sık gidiyoruz, galiba benimle bir ilgisi yok.
Within half an hour. The time it takes to get there. Okay.
Tamam, yarım saat sonra orada olurum.
It takes time to put together the entire amount.
- Bu parayı bulmak için zaman gerekiyor
Only somebody who really takes the time... to understand pinot's potential... can then coax it into its fullest expression.
Sadece, Pinot'un potansiyelini anlamak için... zaman harcayan insanlar... onu son şekline gelmesi için ikna edebilir.
It just takes time.
Sadece zaman gerekli.
I'm sorry, but it takes some time when you've only one hand.
Üzgünüm, ama tek elle biraz zaman alıyor.
It just seems like Phillip takes the NASA route almost every time.
Görünen o ki Phillip her zaman NASA rotasını kullanıyor.
If it has a little moisture and it's left alone, it'll start secreting and it'll build up... - and build up, but it takes a long time.
Eğer biraz nemlendirilir ve bırakılırsa salgılamaya başlayacak ve git gide artar, ama bu uzun zaman alır.
The longer it takes me, the less time I'll be around him.
Ne kadar uzun sürerse, ondan o kadar uzak kalırım.
To get inside you must know the time it takes a bird to become a bird again.
Oraya ulaşabilmek için... Bir kuşun yeniden bir kuş olması için... ne kadar zaman gerektiğini bilmelisin.
To get inside you must know the time it takes a bird to become a bird again.
İçeri girebilmek için, bir kuşun kuş olabilmesi için... ne kadar zaman geçtiğini bilmek gerekiyor.
Time it takes a bird to become a bird again.
Bir kuş nasıl tekrar kuş olur? Kuş, kuş...
- The time it takes a bird to become a bird.
"kulun tekrar bir kuşa..."
The time it takes the constellations, what Mayans called "birds of heaven" to make a complete revolution around the galaxy, 25,765 years.
Maya'lılar galaksideki evrimi... kuşları takvimlerinde... kullanarak gösterdiler. 25765 yıl.
It takes me an hour each time to correct your essays but see, I photocopied them all.
Makalelerinizi düzeltmek her defasında bir saatimi alıyor... Fakat bakın, hepsinin fotokopisini çektim.
It takes you a long time to remember, doesn't it?
Seni hatırlamam biraz zamanımı aldı.
Every time you have another vision of that night, it takes more and more out of you
O geceyle ilgili gördüğün her imgelemde daha da kötüye gidiyorsun.
- It's for me, my grandmother... usually takes a nap this time of the day, so I go off and do my own thing.
Büyükannem genelde bu saatte şekerleme yapıyor. Ben de kendim geziyorum. - Evet.
Just the time it takes to express those ridiculous, self-centered teenage ideas.
Delikanlıların gülünç ve bencil düşüncelerini dışa vurdukları yaştasın.
In real time, it takes about 12 minutes for it to reach the matches.
Gerçek zamanda, kibritlere ulaşması 12 dakika sürer.
That's why it's nice when someone takes the time to befriend you.
İşte bu yüzden, birilerinin sizinle arkadaşlık kurmak için zaman ayırması hoştur.
It takes some time to load a whole medical team into suits.
Bütün tıp ekibine giysiler giydirmek uzun sürdü.
It takes them three or four days to process that tree. So it's a lot of work, really, for not a great deal of food. Plus the sago starch is low on protein, and also the sago can't be stored for a long time.
Bu ağacı işlemeleri üç ya da dört günlerini alır, yani bu gerçekten pek de fazla olmayan yiyecek için çok fazla iş demek, ayrıca sagu nişastası protein bakımından fakirdir... ve sagu uzun süre saklanamaz.
It always takes him some time to warm up to new people.
Her zaman yeni insanlara alışması zaman alır.
Look how much time it takes for them to come in.
Bak toplanmaları ne kadar uzun sürüyor.
It just takes time.
Bu sadece biraz zaman alıyor.
It takes its own time.
Bu biraz zaman alır.
It's not very efficient, takes too much time. Yes, but the contact was nice.
- Evet, ama ses edebilirdin değil mi?
it takes one to know one 22
it takes a village 28
it takes two 19
it takes 96
it takes practice 20
takes time 21
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
it takes a village 28
it takes two 19
it takes 96
it takes practice 20
takes time 21
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to die 52
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time to wake up 54
time is money 74
time is of the essence 71
time is up 41
time to go 627
time to die 52
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time to wake up 54
time is money 74
time is of the essence 71
time is up 41
time to go 627
time travel 83
time to sleep 29
time's up 595
time to eat 55
times are tough 45
time is 18
time will tell 62
times are changing 28
times a week 28
time for bed 134
time to sleep 29
time's up 595
time to eat 55
times are tough 45
time is 18
time will tell 62
times are changing 28
times a week 28
time for bed 134
times in a row 26
times before 18
times change 49
times a day 121
times over 33
times three 18
times are hard 26
times before 18
times change 49
times a day 121
times over 33
times three 18
times are hard 26