Make перевод на турецкий
388,323 параллельный перевод
You want to be on top of everything, and I understand that, but it's honestly not possible and you will make yourself ill.
Her şeyin başı olmak istiyorsun, seni anlıyorum. Ama dost acı söyler, bu mümkün değil. Kendini hasta yapacaksın.
Then you have to make friends with her.
Onunla arkadaşlık yapman gerekiyor.
Make her the star of it.
Sunumun yıIdızı yap.
Make nice.
Hoşnut ol.
So you blew them away to make me look good?
İyi görünmem için onları havaya mı uçurdun?
"Make her the star."
"Onu yıldız yap."
It doesn't make any sense!
Söylediği hiç mantıklı değil ki!
Who says it has to make sense?
Kim mantıklı olduğunu söylüyor ki?
The people we love make us more human.
Bizi insan yapan sevdiğimiz insanlardır.
Use Kay's, and don't make a thing of it.
Kay'inkini kullan ve onun için bir şey yapma.
Yeah, bring her into the office - won't cause any disruption, no-one'll make a big deal (!
Onu bir kaza çıkmadan önce ofise getirin. Kimse bu konuyu sorun etmeyecek.
And did she make you leave our one-month-old baby in a locked car?
Paula bir aylık bebeğimizi arabada mı bıraktı?
And if you contradict them, you'll make it worse.
Eğer onlara durumu yalanlayacak bir şey söylersen hata yaparsın.
You can't afford to make any more mistakes.
Daha fazla hata yapmayı göze alamazsın.
Did I ever make you believe that I wasn't happy with Ian?
Ian ile mutlu olmadığımı düşündürecek ne yaptım?
I-I honestly believe it's going to make me a better mother.
Gerçekten beni daha iyi bir anne yaptığına inanıyorum.
- I don't want to make a fuss...
- Karışıklık çıkarmak istemi...
What could you possibly have said to her that would make her do that?
Ona intihar etmesine neden olacak ne söyleyebilirsin ki?
You make out like you care, but it's just an act.
Sanki umrundaymış gibi davranıyorsun. Rol yaptığını biliyorum.
'Cause you used to get those, and you still do, on the back of a cornflakes packet, and it's an invitation to take the piece of the cornflakes packet and cut it and make an intervention in it
Eskiden, gevrek paketlerinin arkasında olurdu. Hatta hâlâ var. Bu aslında, gevrek paketinin o kısmını kesmen ve onu değiştirerek başka bir şeye dönüştürmen için bir davettir.
She'd paint the set, she'd make the stuff, she'd weld.
Seti boyardı, eşyalar yapardı. Kaynak bile yapardı.
I've learned that I don't actually make anything or know what to make, until I know what the space is that it's going to inhabit.
Dolduracağı boşluğu görene kadar hiçbir şey üretemediğimi veya ne yapacağımı bilmediğimi öğrendim.
I will have my team make models.
Modeller yapan bir takımım olur.
I was invited to make a piece for the Belgian Triennale Exhibition.
Belçika Triennale Sergisi'nde bir eserimin yer alması için davet aldım.
I immediately wanted to make a cube that would revolve, that would have different apertures on different sides, projecting images of some of the shows I've made over 20 years.
Her tarafında açıklıklar olan ve 20 yıl içerisinde yaptığım şovların bir kısmını yansıtan ve kendi etrafında dönebilen bir küp yapmak istemiştim.
I've got to make something that is worth watching on its own, which I haven't really made before, so we'll see.
Sadece tek başına olsa bile bakılmaya değer bir şey yapmalıyım. Bunu daha önce yapmadım.
What are you going to make the audience feel?
İzleyiciye hangi duyguyu vereceksin?
In spaces where I make things, I can find light and scratch out light and shape things to allow light in.
Bir şeyler yaptığım alanlarda ışığı bulurum, engellerim veya ışığa uysun diye nesnelerin şeklini değiştiririm.
So I somehow needed to make the audience not trust their environment.
Yani bir şekilde, izleyicinin ortama güvenmemesini sağlayacaktım.
And because I do what I do every day, I have to make sure the showing of things is in itself the seeking for things.
Ve gündelik olarak yaptığım işten dolayı gösterdiğim şeylerin içinde bir şeyler aradığımdan emin olmalıyım.
- Make it a little bit more punchy. - OK.
- Biraz daha etkili bir şey olsun.
When you make kinetic pieces of scenery, it's very exciting to an audience.
Dekorda hareketli parçalar yaptığınızda bu izleyiciyi çok heyecanlandırır.
What I am trying to say is if you were to keep the things I make and put them in an art gallery, they wouldn't be behaving as they were designed to behave.
Demek istediğim, yaptıklarımı saklayıp bir sanat galerisine koysanız tasarlandıkları amaçlardaki etkileri yaratmazlar.
We read the pages of the script, and we literally make a chart, second by second, page by page. What is happening? Who is saying what?
Senaryonun tamamını okuduk, ve her sayfa, her saniye için ne olduğunu, kimin ne söylediğini gösteren gerçek bir çizelge hazırladık.
But yeah, obviously now, the things I make are a little bit more contemporary than a Pollock's toy theater.
Ama şimdi göründüğü gibi şu an yaptığım şeyler, Pollock'un oyuncak tiyatrosundan biraz daha çağdaş.
[Es] There is a parallel with some of the artists that I work with who feel that once you've toured the world and have played in front of 80,000 people, you then say, "Well, what do I actually want to make for me?"
LUDO ES'İN OĞLU Çalıştığım sanatçılara benzer sanatçılar bir kere dünya turnesine çıkıp, 80,000 kişi önünde sahne aldıktan sonra "Aslında kendim için ne istiyorum?" diye soruyorlar.
You know when you set out to make it that it's going to be gone.
Bunu yaparken, bir süre sonra kaybolacağını bilirsin.
Dallas is just where you make your connection.
Dallas, aktarma yapacağınız yer sadece.
Just make your way over to gate 32.
32. çıkış kapısına doğru ilerleyin.
When you're outside the workplace, do you wear hats? Or does that just kind of make you feel like you're always in the office?
İş yerinin dışındayken şapka takıyor musun yoksa öyle olunca sürekli ofistesin gibi mi oluyor?
We're just never gonna make it.
- Asla yetişemeyeceğiz.
Trust me, this is the best way to make sure she's not spending her nights
İnan bana, gecelerini köşesine çekilip depresyonla geçirmediğine emin olmamızın tek yolu bu.
- Mm-hmm. - The cool kids and I used to try to make them feel better by leaving banana bread outside their door.
Popüler çocuklarla birlikte, moralleri düzelsin diye kapılarının önüne muzlu ekmek bırakırdık.
- You study, you make burritos. - Mm-hmm.
Çalışıyorsun, burrito yapıyorsun.
- Don't make this weird.
- Olayı tuhaflaştırma.
Hell, I'm the last guy who wants to make somebody feel like they sound stupid.
Birini aptal gibi hissettirmeyi isteyecek son adam benim.
I'll never make it!
- Dayanamayacağım! - Tamam.
I want to make sure that they don't miss the house, - so I'm just gonna...
- Evi kaçırmasınlar diye bakıyorum da...
What a great idea. Go! Make a day of it.
- Harika bir fikir, gidip tüm gününüzü buna harcayın.
Don't worry. We don't have to make conversation.
- Merak etme, sohbet etmemize gerek yok.
All we have to do is make sure that my parents don't see it by moving it down the street.
Tek yapmamız gereken bizimkilerin görmemesi için arabayı sokağın aşağısına çekmek. - Tamam mı?
maker 207
makes 54
makeup 91
make your move 45
makers 34
make it happen 119
make some noise 52
make a wish 235
make it rain 28
make sense 40
makes 54
makeup 91
make your move 45
makers 34
make it happen 119
make some noise 52
make a wish 235
make it rain 28
make sense 40
make it count 38
make a difference 25
make it last 17
make me proud 45
make it work 61
make it up 16
make your choice 53
makes sense to me 28
make me happy 23
make it two 94
make a difference 25
make it last 17
make me proud 45
make it work 61
make it up 16
make your choice 53
makes sense to me 28
make me happy 23
make it two 94
make me 142
make love to me 50
make a statement 17
make a decision 55
make a hole 97
make it stop 329
make it 257
make it look good 18
make it so 49
make it better 21
make love to me 50
make a statement 17
make a decision 55
make a hole 97
make it stop 329
make it 257
make it look good 18
make it so 49
make it better 21