Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ N ] / Not all of them

Not all of them перевод на турецкий

1,031 параллельный перевод
Not all of them trust us, yet.
Henüz hepsi güvenmiyor.
One or two maybe - just like in Paris or London - but not all of them.
Tamam bir iki tanesi güzel Tıpkı Paris'te ya da Londra'da olduğu gibi ama hepsi değil.
YOU MEAN THOSE PEOPLE ARE ALL DEAD? NO, NO, NOT ALL OF THEM. JUST A SELECT FEW.
Başka bir deyişle ; burası, artık rüya göremeyecek hale geldikten sonra rüyalarının gerçek olduğu yer.
Not all of them.
- Hepsi değil.
All our trouble stems from the fanatical desire on the part of some, not all of them, to go home.
Sorun, içlerinden bazılarının fanatikçe eve dönmek istemesinden geliyor.
- What if not all of them disappeared?
- Ya hepsi yok olmadıysa?
Not all of them.
- Hepsini değil.
Why these ladies have had, some of them..... most of them, if not all of them, for the first time in their lives..... contact, social contact, with a gentleman born and bred... .. whom under no other circumstances could they possibly have met.
Bu hanımefendiler, bazıları hepsi değilse de, pek çoğu, hayatlarında ilk defa hiç bir koşulda tanışma imkânı bulamayacakları doğma büyüme bir beyefendi ile ilişki, sosyal ilişki, kurdular.
Not all of them.
Hepsi değil.
Not all of them anyway.
Hepsini öldürmemiş.
But not all of them, Jean-Pierre.
Hepsi öyle değil Jean-Pierre.
Not all of them, anyway.
En azından tümünün.
Well, not all of them, perhaps.
Hepsi değil büyük ihtimalle.
Maybe there comes a time in every marriage... when the guy considers it, but not all of them give in to it.
Belki her evlilikte, kocanın niyetlendiği anlar vardır ama hepsi yapmaz.
Not all of them, captain. I and some of my key personnel are staying.
Ben ve yakın personelim kalıyoruz.
Well, the answer is no, not all of them.
Cevabım hayır, hepsiyle değil.
Well, maybe not all of them. Not right at first.
Tabii, bütün hepsi değil, ama zamanla o da olacaktır.
Not all of them!
Hepsi değil!
Not all of them. I happen to know Artie Jacobson is sitting around Tokyo with nothing to do.
Frank Burns ameliyathanede ne yapacağını bilmiyor.
No, no, not all of them.
Hayır, hayır, hepsini değil.
- Not all of them.
- Hepsi değil.
Not all of them.
Her zaman değil.
They've got one brain between the lot of them... not all of them, but some of them have, including my wife.
Hepsi bir beyni paylaşıyor... hepsi değil, kimi tek beyni paylaşıyor, eşim dahil.
Not all of them, Frank.
Hepsi değil, Frank.
Not all of them, but some.
Hepsi değil ama bazıları öyle.
The ladyfolk of this town would not have the vote if it hadn't been for you fighting to give them all that suffrage.
Eğer siz onların oy hakkı için uğraşmasaydınız bu şehrin kadınları oy kullanamayacaktı.
Not all of them.
Bunları satıyor musunuz?
Well, ain't no need in moping, we need to start unpacking these crates and one of you all call the movers, tell them not to come.
Üzülmeye gerek yok, şu sandıkları açmaya başlamak lazım ve biriniz taşıma şirketini arasın, gelmemelerini söylesin.
You may think the police are fools, Stanley, perhaps some of them are but not all, son, not all.
Polisi aptal sanabilirsin Stanley, bazıları öyle olabilir ama hepsi öyle değil oğlum.
You're not the fairest of them all, but you're neither ugly nor dumb :
En iyisi de değilsin ama ne çirkinsin ne de aptal.
And maybe kill Bernard... if he's not able to have sex with me... and then maybe make me sleep with all of them.
Belki de benimle yatamazsa Bernard'ı öldürürler sonra da belki beni hepsiyle yatırırlar.
A few of us were caught lf the lord promises not to bring out the past... I'll ask our big brother to take them all out. You can count on me
Eğer efendimiz onları affederse... onları safımıza katabiliriz inananın gidip, hanım kızı kırtarırız peki, gidip adam toplayın bu iişi ne kadar erken bitirirseniz sizi o kadar çok ödüllendiririm peki
Obviously, not by all of them.
Belli ki hepsi değil.
Not specifically. But I did get the distinct impression she found them the most attractive human characteristic of all.
Özellikle bulunmuş değil, ama bana öyle geldi ki, insanda en çekici bulduğu nokta buydu.
That's not all! I fought them and they broke two of my vertebrae. Remember?
Ama bu yetmedi, onlarla dövüştüm ve iki kaburgamı kırdılar.
His concern was not only for them, but for all the members of the crew of this ship.
Endişesi, sadece onlar için değil, bu geminin tüm mürettebatı içindi.
I may not shoot all of them but I'll get their attention.
Hepsini vuramam fakat dikkatlerini çekebilirim.
But whether we find them or not, we've got to get off this damn island. All of us.
Ama bulunsunlar yada bulunmasınlar, bu lanet adadan gitmeliyiz.
We must not deliver him to them and we must protect all of us too
Onu onlara vermemeliyiz ve birbirimizi de korumalıyız.
That being the case, and it also being part of my military philosophy, and a great many other people's, that you must not put troops into battle without giving them all possible physical and material support you can to give them the best chance of getting a success.
Şu özellikle öne çıkıyordu ki benim ve daha birçok önemli insanın askeri felsefesiydi askerlere başarı için en iyi şansı sağlama adına onları, verebileceğiniz her türlü fiziksel ve maddi destek olmadan çatışmaya sokmamanız gerekiyordu.
And, worst of all, he's not content to live on garbage alone so he'll eat the babies of other animals when he can get to them.
Ve, en kötüsü, artıklarla yaşamak onu tatmin etmez ve ulaşabildiğinde diğer hayvanların yavrularını yer.
I am quite prepared to kill any or all of them if you do not obey my commands to the letter.
Eğer emirlerime uymazsanız... herhangi birini veya hepsini öldürmekte tereddüt etmem.
To not humiliate them? ...... And that in the end, it would end up hurting all of you?
Sonunda sizler için kötü olacak demedim mi?
Partridges bathe in the streams but the proudest partridge of them all, the beautiful Golfo, has not appeared.
Yüzdü güvercinler derelerde. Fakat en azametlisi güvercinlerin, güzel Golfo, görünmedi ortalıklarda.
Partridges bathe in the streams but the proudest of them all, the beautiful Golfo, has not appeared.
Yüzdü güvercinler derelerde. Fakat en azametlisi güvercinlerin, güzel Golfo, görünmedi ortalıklarda.
A bullet in the head for all of them. If not today, then tomorrow.
Kafalarına sıkacam Bugün olmadı yarın.
You came here for a very short time I made a mistake to teach you all these skills As such, you're not good at any one of them
sen ise görece kısa süredir buradasın... tüm bu saydığım stilleri sana öğrettmekte hata etmişim... çünkü hiçbirinde ustalaşamadın!
Of all the people who came here looking for their source not a single one of them ever returned.
Paranın kaynağını aramak için buraya gelenlerden biri bile geri dönemedi.
All that time I was with the Baldies and not one of them even drops me a card.
Tüm zaman Baldieslerle birlikte oldum ve onlardan biri değilim. yanlış karta oynadım
The philosopher Descartes, who visited him here said of Constantin Huygens "I could not believe that a single mind could occupy itself with so many things and acquit itself so well in all of them."
Filozof Descartes, kendisini burada ziyaret ederek Constantin Huygens'e "Bir insanın bir çok alanda uğraşı içine girip hepsinde doğru sonuç alabileceğine inanmıyorum." demiştir.
Honesty suffers, I acknowledge but when we have need of men, we must adapt ourselves to them and if we have no other hope of success, it is not after all the fault of the flatterer but the fault of those who wish to be flattered.
Eğer onları kazanmanın tek yolu buysa, bu dalkavukların değil, dalkavukluk yapılmasını isteyenlerin suçudur. Ben böyle düşünüyorum açıkcası.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]