Not all the time перевод на турецкий
1,437 параллельный перевод
You're lactating? Not all the time.
Bayılmalar, halüsinasyonlar Her zamanki şeyler.
No, not all the time, but we're driving on top of them right now.
Hayır, her zaman değil, ama şu an onların üzerindeyiz.
No, just not all the time.
Hayır, sadece her zaman değil.
But not all the time.
Her zaman değil.
Because... it's not all the time.
sürekli dövmezdi.
It's not all the time.
Her zaman değil.
No, not all the time, no.
Her zaman değil.
I want her to get what she wants... and not all the time so she gets spoiled but... sometimes.
Ne isterse onu almak istiyorum. Her zaman değil, o zaman şımarır ama bazen.
We can, just not all the time, because there's a time for fun...
Ama "ara sıra". Sürekli değil. Çünkü her şeyin bir zamanı var.
- The only way to eliminate the replicators and not allow them to develop immunity is to somehow hit them all at the same time.
- Çoğalıcıları yoketmenin tek yolu onların bağışıklık kazanmalarına izin vermeden bir şekilde hepsine aynı anda vurmaktır.
- Not at all. For the first time I look at you and I see myself.
İlk kez sana baktım ve kendimi gördüm.
All yours, ditching his party this week end cause I don't want him to get all crazy violent everytime a boy undresses me with his eyes, which happens all the time, it's not my fault, I can't help it.
Senin olsun hepsi, Bu hafta sonundaki partisine gelmeyeceğim çünkü onun o kıskançlık krizlerini çekemem bir erkek bana asılırken ki bu her zaman başıma gelir, Bu benim suçum değil.
With all due respect, sir this is not the first time a crate of carbonated beverages fell from a low-flying Cessna and devastated a house.
Affedersiniz ama uçaktan bir palet meşrubat düşmesi ilk değil.
Not all of which were hilarious at the time, but everything's funny with hindsight.
O zaman hepsi evlere şenlik değildi fakat sonradan bakınca her şey komikti.
There's not enough time to play all the possible games.
Olası tüm oyunlar için zamanları yok. - Dikkatli ol... duygusal ilgi yasak. - Ne israf ama.
Whether it rained or not, whether it snowed or not, the fire burned all the time.
"Yağmur da yağsa, kar da yağsa, ateş hep yandı."
That life may exist on other planets at all is fairly mind-boggling, but that we might be able to hazard a guess about its shape and behaviour pushes the boundaries of what we assume is science but not as much as our last, most controversial thought : how far-fetched is it to think that we could pass through time, as well as space?
Yaşam başka gezegenlerde başka şekillerde var olabilir, görünüşleri ve davranışları hakkında yürüttüğümüz tahminlerin kaynağı bilimdir ama belki de tartışmaya en açık konu insanlığın ileride uzay teknolojisine ek olarak zamanda yolculuk yapabilip yapamayacağı gibi görünüyor.
It was his initiation his time in the wild for he would return to his people a Spartan or not at all.
Vahşi doğada geçirdiği zaman onun giriş sınavıydı ya halkına bir Spartalı olarak dönecekti ya da bir hiç olarak.
You're probably not going to believe this, but I think about you all the time.
Muhtemelen bana inanmayacaksın, ama sürekli aklımdasın.
I've tried to adapt to him for more than 20 years, but still can not bear his temper all the time.
20 yıldan fazladır onu değiştirmeye çalışıyorum, fakat bazen hala tepkilerini dizginleyemiyor.
You're blaming me for not getting up all the time like you?
Beni, senin gibi iki de bir ayağa kalkmadığım için mi suçluyorsun?
My dad went away in a ship, and he hasn't come back here... but he thinks of me all the time. I'm not an orphan!
Ben yetim değilim!
Kids mess up all the time when they think they're being thrown curveballs, - and they're not.
Genelde insanlar beklemediği bir kelimeyle karşılaştıklarında kodlarken içine ederler ve kodlayamazlar.
We're talking about it all the time, even when we're not talking about it!
Her zaman bu konuyu konuştuk, konuşmadığımız zamanlarda bile!
- They're not shitty all the time.
- Her zaman boktan değildir.
Maybe now is the time to confess to you that your dad's not the master of all things.
Belki şimdi itiraf etmenin zamanı. Baban her şeyin ustası değil.
I'm not cheating all the time.
Bunca zamandır değil!
Thank God you're not in charge of keeping all the clocks in Chicago on time.
Tanrım, Chicago'daki tüm saatleri tam vaktinde durdurduğun için şükürler olsun.
It's not in the stories all the time.
Masallarda fazla adı geçmez.
- They are not like this all the time.
- Her zaman böyle değillerdir.
Lf, after all of this time and all of this sacrifice and all of this support, there is still no end in sight, then I say the time has come for the American people to turn to new leadership not tied to the policies and mistakes of the past.
Eğer tüm bu zamandan sonra bütün bu fedakârlık ve destekten sonra hâlâ ne zaman biteceği belli değilse, o zaman derim ki Amerikan halkının, geçmişin politikaları ve hatalarıyla bağlantısı olmayan yeni bir başkan seçmesinin zamanı gelmiştir.
You're not the type of person who works all the time?
Sen de sürekli çalışan şu işkolik tiplerden değilsin inşallah?
You may not understand it all right now but you'll grow to like it in no time. Both the town and the people in it.
Belki henüz farkında değilsin, ama yakında bu kentten ve burada yaşayan insanlardan hoşlanacaksın.
If you're not a writer, then why are you writing all the time?
Eğer yazar değilsen, Neden durmadan yazıyorsun?
So when I'm able to get a telepathic impression from somebody at a distance... it's not because I somehow jumped out there and got it... but because at some deep level... my head and the other person's head are colocated. We become entangled all the time when we communicate telepathically.
Yani ben uzaktaki birinden telepatik bir bilgi aldığımda, bu bir şekilde oraya gidip de bunu elde ettiğimden değil, derin bir seviyede, benim ve diğer kişinin kafasının aynı yerde bulunmasından.
Oh, baby, it's not that your daddy doesn't want to be with us, it's just that he works hard all the time and he just wants to have a little time to be by himself.
Oh, bebeğim, sandığın gibi değil baban bizimle olmamaktan bahsetmiyor, çok çalışıyor ve kendi için biraz zaman ayırmak istiyor.
If I ask this girl to give up her dreams for me, and two weeks later, it's not working out, I'm, like, the biggest jerk of all time.
Bu kızdan benim için hayallerinden vazgeçmesini istersem ve iki hafta sonra ilişki yürümezse, tüm zamanların en öküz adamı olurum.
Not to mention all the time you're putting in helping them out with Tina's baby.
Tüm zamanını Tina'ların bebeğine ayırdığını söylemiyorum bile.
If I hadn't found that ad inside that matchbook, I may not have pursued higher education at all. But they're calling me all the time.
Ateşi azaltın, tavadan çıkarın, sevgiyle kaplayın ve herkesin barışması için incecik dilimleyin.
And the Mustang's not as expensive as the M3 I used to talk about getting all the time.
Ve hep bahsettiğim Mustang M3 kadar pahalı değil.
In that time, I've assembled a group that has all the resources we need to not only break out, but to stay out.
Bu zaman içinde, sadece kaçmak için degil buradaki ihtiyaçlarimi da karsilamak için, bir grubu bir araya getirdim.
- But you said to... Yeah, I know what I said, but now's not the time or the place, all right?
Ne dediğimi biliyorum ama şimdi yeri ve zamanı değil farkında mısın?
Marriages fall apart all the time because people, they get caught up with the romance, and they're not honest with themselves.
Evlilikler hep yıkılıyor çünkü insanlar kendilerini romantizme, kaptırıp kendilerine dürüst davranmayı unutuyorlar.
And these numbers have not changed since. And it's absolutely implausible to imagine that the number should stay the same, when they're all the time producing.
O günden sonra da bu rakamlar hiç değişmedi ve sürekli üretimde kalan kaynaklara ait rakamların aynı kalabileceğini hayal bile etmek imkânsızdır.
Rocky IV is not the greatest movie of all time.
Rocky IV gelmiş geçmiş en iyi film değil.
I'm not happy, and I feel crappy all the time and I just think I've had it.
Mutlu değilim, sürekli kendimi b.ktan hissediyorum ve galiba bıktım artık.
He's not gonna hang around you all the time, is he?
Her zaman peşinde dolanmayacak, değil mi?
I'm gonna do all the healthy things for me I did not do last time I was pregnant, like not binge drink.
Son hamile olduğumda yapmadığım bütün o sağlıklı şeyleri yapacağım. İçki alemleri yapmamak gibi.
Now, I'm not saying that their attempt would be successful, but if it was, it would flood the exotic particles that have been created on their side into this space-time all at once.
Denemelerinin başarılı olacağını söylemiyorum, ama olursa onların tarafında yaratılan yabancıl parçacıkları bu uzay zamanına bir anda yollayacaklar.
Not really, happens all the time.
Pek değil, her zaman oluyor.
No, Dad is not gonna be there, but he... he is gonna come and see you guys all the time.
Hayır, olmayacak. Ama sürekli sizi görmeye gelecek.
not allowed 48
not all at once 17
not all of us 56
not all 133
not all of them 194
not all of it 125
not all the way 20
not all of' em 17
all the time in the world 18
all the time 1146
not all at once 17
not all of us 56
not all 133
not all of them 194
not all of it 125
not all the way 20
not all of' em 17
all the time in the world 18
all the time 1146
the times 79
the time has come 121
the time is now 61
the time will come 16
the time 110
the time masters 23
the time is 69
not at all 5606
not anymore 2246
not at the moment 148
the time has come 121
the time is now 61
the time will come 16
the time 110
the time masters 23
the time is 69
not at all 5606
not anymore 2246
not at the moment 148
not again 976
not angry 22
not at home 25
not a soul 80
not a lot 168
not a chance 697
not a bit 123
not a bad idea 73
not at 40
not at this time 60
not angry 22
not at home 25
not a soul 80
not a lot 168
not a chance 697
not a bit 123
not a bad idea 73
not at 40
not at this time 60
not another word 129
not always 307
not a clue 146
not at first 142
not a 133
not a big deal 105
not a chance in hell 32
not a thing 280
not at night 20
not at the same time 17
not always 307
not a clue 146
not at first 142
not a 133
not a big deal 105
not a chance in hell 32
not a thing 280
not at night 20
not at the same time 17