Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ N ] / Not all

Not all перевод на турецкий

56,284 параллельный перевод
Most of us, yes. Not all.
Çoğumuzu evet ama hepimizi değil.
Not all the way but... enough so you can move on.
Hepsini değil ama hayatına devam edebilecek kadarını.
But it's not all doom and gloom...
Ancak durum çok vahim değil...
Not all patients with disordered personalities have chaotic lives.
Her zaman değil. Kişilik bozukluğu olan her hastanın kaotik bir hayatı yok.
Because not all deaths are the same.
Çünkü tüm ölüler aynı değildir.
It's not all diet, but, most of it is.
Kilo alma riskiniz üçte iki.
It's not all about the power.
Bunun güçle alakası yok.
Not at all.
Elbette.
- I'm not interested in playing at all.
- Oynamak umurumda değil.
Not at all.
Hem de hiç garip gelmiyor.
Mr. Rhoades. So, I'm going through my initial round of interviews and all seems, uh, if not kosher, then at least within a reasonable bandwidth.
Bay Rhoades ilk görüşmelerimin üzerinden geçiyordum da tamamen temiz olmasa da en azından kabul edilebilir aralıkta.
He's not a monster like they all say.
Dedikleri gibi bir canavar değil.
Seriously? After all that talk about doing it in every room of the house, now you're not in the mood any more?
Tüm bu konuşmanın ardından Her odada yapıyor hakkında evin,
Not at all.
Bir şey değil.
Not bad at all.
Hiç de fena değil.
I'm not sure even I want to know all the details, but it's not good.
Bütün detayları bilmek istediğimden bile emin değilim ama durum iyi değil.
It's not visible at all actually, it's microscopic.
Aslında gözle görünmüyor. Mikroskobik boyutta bir tek hücreli.
Now we did not learn how to restrain or eliminate it... and if this creature ever reaches Earth... use every available resource to destroy it... or you will risk all human life.
Nasıl durdurulacağını veya yok edileceğini bulamadık. Eğer bu yaratık dünyaya ulaşırsa yok edilmesi için mümkün olan tüm kaynaklar kullanılmalıdır. Aksi halde tüm insanların hayatı tehlikeye girer.
I have an obligation to educate, not eliminate all the problems of Beacon Hills.
Eğitim için sorumluluğum var. Beacon Hills'in tüm problemlerini çözmek için değil.
- Not yet. - Are... are you all right?
Sen iyi misin?
- I'm not a naturalist. - You know the spell, we all do.
Tabiatçı değilim ki ben.
Not at all. - Really?
- Pek sayılmaz.
He's not what he used to be, but all I'm saying. Is he's had a career...
- Eski yeteneği yok artık ama kariyeri...
No, not at all.
- Hiç de bile.
All I do know is I'm not gonna risk you and Mom getting caught up in this, too.
Tek bildiğim annem ve seni bu işe bulaştırmayacağım.
You're not taking responsibility for all this.
Bunun için kendini suçlamayacaksın.
That's not at all consistent with the others.
Bu diğerleriyle tutarlı değil.
- Not cool at all, bro.
- Hiç hoş değil.
It's not worth getting all bent out of shape about.
Küplere binmene değmez.
Well, all things considered, not bad for your first time.
Düşününce, ilk sefer için fena sayılmaz.
Not bad at all.
Hiç fena değil.
No, not at all.
Hiç de bile.
Above all, Dr Carmichael, you are not to contact, directly or indirectly,
Bunların ötesinde, Dr Carmichael, hiçbir şekilde
I mean, the strategy parts, not the "unfathomable plans" parts, but all his writings on the serenity of leaders...
Strateji tarafına yani, "anlaşılmaz planlar" tarafına değil. Ama liderlerin dinginliğiyle ilgili yazdıkları...
I mean, there's not even hunters for werewolves at all anymore, right?
Yani artık kurtadamlar için avcılar yok bile, değil mi?
Yeah, just not planning on sticking around long, that's all.
Burada uzun süre kalmayı planlamıyorum.
I'm not really a house-sitter at all.
Ben evin bekçisi falan değilim.
Turns out the vacation is not a vacation after all.
Anlaşılan tatil, alt tarafı bir tatil değilmiş.
I'm not your girlfriend at all.
Kesinlikle sevgilin değilim.
All right, ladies, do not slow down on me.
Pekala kızlar, yavaşlamak yok!
Alzheimer's disease, when it's not true Alzheimer's at all.
Alzheimer olmamalarına rağmen Alzheimer teşhisi konuyor.
All these saturated fat studies that have come out, trying to vindicate saturated fat is a campaign by the dairy industry, wherein the number one source of saturated fat is dairy, it's not meat.
TIME Tereyağı Tüketin Ortaya çıkan tüm bu, doymuş yağı aklamaya çalışan çalışmalar, doymuş yağın birinci kaynağı et değil süt olmasına rağmen, süt endüstrisi tarafından yürütülen bir kampanyadır.
Eating organic beef, poultry, pork or fish will not help you avoid contaminants like mercury, like dioxins, like strontium-90 because they fall out over all sorts of farm fields and water bodies, and then they don't skip over the organic fields.
Organik kırmızı veya beyaz et yemek sizi bu cıva, diyoksinler ya da strontiyum-90 gibi maddelerden korumaz. Çünkü bu maddeler her çeşit tarım alanına ve su kaynaklarına karışmış durumda, organik alanlar dâhil olmak üzere.
Because the strategies are all about manipulating the symptoms, not dealing with the underlying cause.
Bu kesindir. Çünkü stratejiler tamamen belirtileri manipüle etmek üzerinedir.
The best thing that you can do to make sure that you empty all those bullets out of the chamber and not taking a risk with your health is to get the animal products out of your diet and eat healthy foods.
Her şey diyet değildir ama önemli kısmı da odur. Yapabileceğiniz en iyi şey haznedeki tüm mermileri boşaltmak, sağlığınızla risk almamak, hayvan ürünlerini diyetinizden çıkarmak ve sağlıklı yemektir.
Not at all.
Bitki temelli beslenmenin pahalı olduğuna dair bir inanış var.
All the aches and pains in my body, it just went away. Because I'm not ingesting so many inflaming foods, the acidic foods that animal products are.
Bedenimdeki tüm ağrı ve acılar kayboldu çünkü artık o tetikleyen, hayvani ürünlerden asitli yiyecekleri besinleri sindirmiyorum.
I would never not be vegan now that I know all the benefits and now that I know how it feels to be vegan.
Yararlarını ve nasıl bir his olduğunu bildiğim için artık veganlık dışında tercih yapmam.
You're the one who told me not to burn it all down at once.
- Hepsini hemen yakmamı söyleyen sendin.
She's not being left alone all day, is she?
Tüm gün yalnız kalmıyor değil mi?
- You're not gonna let me get it at all?
- Ben hiç oynayamayacağım mı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]