One man перевод на турецкий
13,731 параллельный перевод
Down here, any one man can be as powerful as any one other man at any point in time.
Eğer burada herhangi biri diğeri kadar güçlü olabilse herhangi bir anda.
One man joined him on that battle field.
Savaş alanında ona tek bir kişi katıldı.
One man does not run the Hong Kong underworld... and even if he did, that man is not Victor Wong.
Hong Kong'un yeraltı dünyasını tek bir adam yönetmiyor yönetiyorsa bile bu adam Victor Wong değil.
Only one man robbed the bank?
- Bankayı sadece bir kişi mi soydu?
One man hit the bank, just like she said.
Kızın dediği gibi, bir adam bankayı soymuş.
There was at least one man.
En az bir adam vardı.
But you've crushed an entire people. I should think crushing one man wouldn't be difficult.
Ama siz zaten bütün insanları ezip geçtiniz bir tane adamı geçmek zor olmaz diye düşünüyorum.
If you think I'm buying that Tom Soberin was building you a barrel, you're nuts. One man's nuts is another man's balls.
Tom Soberinin size fıçı yaptığına inandığımı sanıyorsanız delirmişsiniz siz bir adamın deliliği başka birinin cesaretidir
They left one man behind.
Bir adamı arkada bıraktılar.
Still, he's just one man.
- Yine de tek bir adam.
We're not just one man.
Biz sadece tek bir adamdan ibaret değiliz!
One man, two children.
Bir adam, iki çocuk.
Oh man, I'm busier than a one-legged man in an ass-kicking contest... and I'm loving it!
Öyle meşgulüm ki kıçımı kaşıyacak vaktim bile yok ve buna bayılıyorum!
The man with the hands of stone, from Panama, has to be regarded as one of the greatest fighters of all time.
Panama'dan gelen demirden yumruğu olan adam tüm zamanların en büyük dövüşçülerinden biri olarak kabul ediliyor.
Man, if he didn't go to every single place that every one of our workers lived.
Tüm köylere, evlere, işçilerimizin yaşadığı her yere gitti.
Do I not look like a man who has trudged the globe looking for just one more eye to eat in hopes of regaining.. sufficient humanity to return to his research?
Araştırmalarına geri dönmek için insanlığını tekrar kazanmak umuduyla sadece yiyecek bir göz daha arayarak dünyayı dolaşan bir adam gibi görünmüyor muyum?
Number one business man.
Bir numaralı iş adamı.
Until one day, the boss, Big Tony Bazzano, thought maybe the old man's age made him vulnerable to prosecution.
Ta ki patron Büyük Tony Bazzano'nun ihtiyarın yaşından dolayı adli takibat için zayıf olabileceğini düşünmesine kadar.
Which is one of our rules, and not jump to conclusions, so- - man, we're gonna be so fucking famous after this.
En önemli kurallarımızdan biri bu ve hemen buradan bir sonuç çıkarmamamız gerekiyor. Adamım, bu iş bittikten sonra, accayip meşhur olacağız.
I don't know, man, you're the one going to mit, all right?
Bilmiyorum adamım, MIT'ye giden sensin, öyle değil mi?
There's one thing a man needs after a long day of work.
Bir şey var Bir erkeğin uzun bir çalışma gününden sonra ihtiyacı var. - Elbette...
I just wanted the one, man, but that's cool.
Ben sadece bir tane istemiştim dostum ama bu da güzel.
Never doubt a man fighting for the one thing as powerful as any god.
Bir kuvve kadar güçlü tek şey için savaşan birinden asla şüphe etmeyin.
And I can tell that you're a man one can tie to.
Senin de güvenilir bir adam olduğunu anladım.
I could be like one of them IT guys up in some office, man.
Ben de onlardan biri gibi olabilirdim, birileri ofisinde olabilir, adamım.
- Yeah, one of us, going to Iraq, man.
- Evet, birimiz, Irak'a gidiyoruz dostum.
He's one of the German bomber pilots.
Alman bombardıman pilotlarından biri.
Now, I ain't never killed no one in my life, but if you want me to start with you, let's get on with it, old man.
Hayatımda asla kimseyi öldürmedim ama buna seninle başlamamı istiyorsan o haldeyse hadi, ihtiyar.
You Negroes throw away on numbers in one week, just one week, I'd be a rich man.
Sizin şu bir haftada oyuna yatırdığınız para bende olsa, sadece bir haftadaki, zengin olurdum.
And, besides, I've got five pounds on Man-Oh-Man at eight to one.
Ayrıca Man-Oh-Man'e beş sterlin oynadım 1'e 8 bahisle.
Kenny, you're one of the good ones, man. Yeah.
- Kenny, sen iyi birisin dostum.
Man : ... Saratoga Springs, the body of a woman was found brutally stabbed just yards away from Harry's rainbow grill, one of the bus's regular stops.
Saratoga Springs'te ; otobüslerin uğrak mekânlarından biri olan Harry'nin Izgara Restoranında ; vahşice bıçaklanmış bir kadın cesedi bulundu.
So I kind of decided not to be like a one-man holdout on that.
O yüzden, tek enayi ben olmayayım dediydim.
There's no way you're gonna suck that down in one hit, man.
Hepsini tek nefeste içmenin imkanı yok, dostum.
This, this, all of this, this is why we're one of the best teams in the nation, man.
Şu, bu, bütün bunlar, neden ülkenin en iyi takımlarından birinde olduğumuzu kanıtlıyor.
He just left one thing, man.
Sadece bir şey bırakmış dostum.
- Man, Burls, we gotta miss this one, man.
- Dostum, Burls, bu seferlik bunu kaçıracağız, dostum.
We're guessing'he's the one that led the rest of these things... to us,'cause they've been hittin'us hard... every night ever since, man.
Tahminlerimize göre bize bu şeyleri yönlendiren o... çünkü her gece bize büyük saldırılar... düzenliyorlar, adamım.
Didn't the old man ask you to send me one?
Yaşlı adam bana bu mesajı iletmeni söylemedi mi?
One look through the eyes of a single man.
Tek bir adam gözüyle bak.
"It's one small step for man.."
"İnsan için küçük bir adım.."
Not like this one, man.
Böylesi olmayacak dostum.
Two gangsters... Couldn't handle one single man?
Gangster olduğunu söylüyorsun ama bir adama karşı karşıya iken hiç birşey yapamıyorsun.
If you have enough to save one person, and your choice was between a healthy child or a sick old man, - who would you choose?
Birini kurtarabilecek olsaydın ve sağlıklı bir çocuk ile hasta bir adam arasında seçim yapman gerekse hangisini seçerdin?
There was also a young parson in this village, an enlightened man and a kind one... who just wanted the very best for his congregation.
Kasabada bir de genç bir papaz varmış, hem bilge hem de nazik bir adammış... Tek isteği cemaatinin iyiliğiymiş.
One day, the invisible man couldn't stand it anymore.
Bir gün görünmez adam dayanamaz hale gelmiş.
I wanted to plead with you one last time, man to man please leave my little Flo's purity for her husband, whomever that may be.
Size, bir kez daha yalvarıyorum, erkek, erkeğe, bu, her kim olacaksa, lütfen küçük Flo'mun masumiyetini, kocasına bırakın.
In one round, Foreman was on the canvas like an old man.
Bir turda, Foreman tablodaki adam gibi duruyordu.
Every man has one.
Her erkekte var.
You have watched one too many horror films, man.
Bir sürü korku filmi izlediniz dostum.
One with fancy whores and fine whiskey and a chink with a pot of opium that's just begging for a man like you to come into his life.
Şık fahişeleri ve iyi viskisi olan bir yer. Senin gibi bir erkeğin hayatına girmesi için yalvaran afyon müptelası bir çekik gözlü de olsun.