Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ S ] / Simply put

Simply put перевод на турецкий

361 параллельный перевод
Oh, we'll simply put a lean on Mr Vole's Β £ 80,000.
Ya da Bay Vole'un 80 bin sterlinine tedbir koydururuz.
We'll simply put that down to enthusiasm.
- O durumu aşırı hevesine bağlayıp geçiştirebiliriz. - Teşekkürler.
We have simply put an end to your war.
Sadece savaşınıza son verdik, hepsi bu.
Simply put, this is your convenient way of bending Buddha's teachings to suit the world?
Basitçe, Buda'nın öğretilerini dünyaya uyarlama şeklin bu mu?
As seekers after truth, you will be wise to withhold judgment and not simply put your trust in the writings of the ancients.
Hakikati arayanlar olarak sizler, hemen hüküm vermeyecek ve eskilerin yazılarına öylece güvenmeyecek kadar bilge olmalısınız.
Genesis, simply put, is life from lifelessness.
Basitçe Yaradılış, hayatsızlıktan hayat yaratılmasıdır.
I remember a case where I simply put a spider on the patient's hand... and her phobia was immediately cured.
Bir vaka hatırlıyorum. Hastanın eline bir örümcek koymuştum... ve fobisi hemen iyileşmişti.
Or has he simply put his underpants on his head and stuffed a couple of pencils up his nose?
Yoksa, sadece ve sadece donunu kafasına geçirip burnuna bir çift kalem mi soktu?
And, simply put, you loused it up.
Ve siz elinize yüzünüze bulaştırdınız.
We've simply put the poor bastard out of his agony.
Biz sadece zavallı piçin acısını dindirdik.
If it doesn't float his boat, you can simply put the toy aside.
Gemi şamandırasını kaldıramıyorsanız, oyuncağı bir kenara bırakabilirsiniz.
Was it to simply put a Post-It Note on this chapter in my life?
Yoksa sadece hayatımın bu devresine bir hatırlatma notu koymuş olmak için mi?
It's a fact you simply put Henri Young in that dungeon and forgot all about him.
Şu bir gerçek ki siz Henri Young'ı zindana attınız ve tamamen unuttunuz.
You are, simply put, a boy in a dress.
Sen, sadece elbise giymiş bir erkek çocuğusun.
To put it simply, I should say that our general belief was in moderation.
Basitçe açıklamak gerekirse, genel inancımız ölçülü hareket etmektir.
I'll try to put it simply.
Basitçe anlatmaya çalışacağım.
I have to put things very simply there, sting people into thinking for themselves.
Orada düşüncelerimi basitçe açıklarım. Böylece insanları düşünmeye teşvik ederim.
You speak like a learned man, and I will put it simply :
Bilge biri gibi konuştun ve basitçe söylemek gerekirse :
If we're ever gonna reunite these two personalities, to put it simply... I'd say the first logical step to take in that direction... would be to introduce them to each other, wouldn't you?
Eğer bu iki kişiliği yeniden bir araya getireceksek atılacak ilk mantıklı adım, her bir karakteri ötekiyle tanıştırmak olmalıdır, diye düşünüyorum, öyle değil mi?
Put simply, we're invited to dinner.
Yemeğe davet edildik.
In the dawn, the old man simply woke looked out the door at the dying moon, unrolled his trousers and put them on.
Sabah olunca ihtiyar adam kapısından artık solmakta olan aya bakarak yatağından usulca kalktı ve pantolonunu düzeltip giydi.
To put it as simply as possible, if Johnny's name were proposed at the convention next week, would you attempt to block him?
Açık konuşmak gerekirse, Eğer önümüzdeki hafta kongrede Johnny'nin ismi teklif edilirse... Onun önünü kesmeye çalışır mısın?
And to put it simply the Bedford can inflict more damage in 10 minutes than the entire United States Navy caused in World War ll.
Bedford, Amerika Ordusu'nun 2. Dünya Savaşı'nda verdiği tüm hasarı 10 dakikada gerçekleştirebilir.
To put it simply.
Basitçe söylemek gerekirse.
To put it simply, it's time you go away for a while.
Açıkçası, bir süreliğine buralardan uzaklaşma zamanın geldi.
- Put simply, yes.
- Kabaca öyle.
In order to revolt... one must find the time to... have the time to see things simply... i.e. not to be scared anymore to say that it's things that are complicated... and that anxiety is simple, too simple... as for instance, to put the sound too loud :
Başkaldırmak yerine... birilerinin... şeyleri açık şekilde görebilmek için zamana ihtiyacı olacak... örneğin şeylerin karmaşıklığının... ve endişenin basit bir şey olduğunu korkmadan söylebilmek gerekiyor örneğin, yüksek sesle ortaya koyabilmek gerekiyor :
I simply think it should be put to the test.
Sadece sınamamız gerektiğini düşünüyorum.
Let me put this as simply as I can.
Bunu basitçe anlatalım.
I'll put it more simply.
Daha basit olacağım.
You could put 20 men with muskets on the bow and simply blast through.
Pruvaya tüfekli 20 adam koyar, havaya uçururdum.
Put it simply, if you please.
Sadede gelir misin, lütfen?
I simply couldn't put it down.
Aslına bakarsan elimden bırakamadım.
Well, put simply, Genesis is life from lifelessness.
- En basit tanımıyla Genesis cansızlıktan doğan hayattır.
The Knights simply have to win one game against the Phillies to put them in the World Series.
Knights'ın Şampiyona'ya katılmak için Phillies'i karşı oynayacağı maçı kazanması gerek.
Put simply, in deference to Kent, it's like lasing dynamite.
Kent için basitçe söylersek, dinamite lazer vermek gibi.
They may simply be studying the captain, to find how Earth people are put together, or it could be something more.
Yeryüzü insanlarının nasıl olduklarını inceliyor olabilirler. - Bundan fazlası da olabilir.
- Simply put we propose to start a new company and make you an even better offer.
Yeni bir şirket kurmayı ve size daha iyi bir teklif sunmayı öneriyoruz.
To put the matter simply, this man was accosted by gypsies intent on depriving him of his most valuable possessions. In the process of picking his pockets, they also bagged a photograph this man was carrying.
Açık konuşmak gerekirse Holmes, bu adamı Çingeneler, onu en değerli mallarından mahrum edilmek kastıyla taciz etmiş, onun ceplerini boşaltırlarken de, onun taşıdığı bir fotoğrafı da almışlar.
One, coming face to face with herself 30 years older would put her into shock, and she'd simply pass out, or two, the encounter could create a time paradox, the results of which could cause a chain reaction that would unravel
Bir, 30 yıl yaşlı halini görünce şoka girebilir ve ölebilir. İki, karşılaşma bir zaman paradoksu yaratabilir ve zincirleme bir reaksiyonla zaman-mekan sürekliliğini bozarak tüm evreni yok edebilir!
Put more simply, it's a bill for two billion dollars.
2 milyar dolar değerinde.
To put it simply...
Kolayca yaparım....
Well, to put it simply, we're omnipotent.
Pekala, özetle biz her şeye kadiriz.
- Put quite simply, nothing is funny to me.
- Oldukça basit bir ifadeyle, hiçbir şey benim için komik değil.
I mean, to put it simply -
Kisacasi... -... kovuldum.
To put it more simply, this is your brain, and this is your brain on sound.
Daha basitleştirirsek, bu senin beynin ve bu da ses altındaki beynin.
Put simply, he needs to get you on board before he makes an announcement.
Basitçe, bir duyuru yapmadan önce sana ihtiyacı var.
You'll have complete access to the ship evaluation reports but, to put it simply, it's overgunned and overpowered for a ship its size.
Geminin değerlendirme raporlarına tam erişim hakkına sahip olacaksın, ancak basitçe ifade etmek gerekirse, bu büyüklükte bir gemi için aşırı derecede silahlandırılmış ve çok güçlü.
We simply propose to put them out on a desert island with enough foodstuffs to last them for their limited lifetimes.
Belli bir süre onlara yetecek kadar yiyecekle birlikte... onları ıssız bir adaya sürmeyi öneriyoruz biz.
Put simply, no.
Temelde, hayır.
To put it simply, things expand when they get hot, and shrink when they get cold.
Çocuk işi! Basitçe bir şey ısıtılınca genişler ve soğutunca da büzüşür.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]