Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ S ] / So it was

So it was перевод на турецкий

24,958 параллельный перевод
Maybe they wanted to protect the country's reputation, so it was hushed up.
- Belki de ülkenin itibarını korumak istediler, - böylece üstü kapatıldı.
So it was a pity fuck?
- Yani acıma sevişmesi miydi?
So it was left to you.
Her şey senin üzerine kaldı.
So it was a total wasted visit.
Yani boşu boşuna gittin.
I didn't think it was gonna be so big.
Bu kadar büyük olacağını sanmıyordum.
- So I reset everything. I put everything back to the way that it was before.
- Her şeyi sıfırladım, eski haline getirdim.
So you decided it was okay to change things when someone in your family dies, but when it's someone in my family...
Yani kendi ailenden biri öldüğünde zamanı değiştirdin ama benim ailemden biri ölünce...
There was a strong current this morning, so chances are that it originated from Williamson.
Bu sabah akıntı çok güçlüydü. Yani büyük ihtimalle Williamson'dan gelmiş.
So, like, one day, I was walking home from a friend's house, and this car ran a red light, and it was speeding right at me, and I just stood there, frozen, basically waiting to be hit.
Bir gün arkadaşımdan dönüyordum arabanın biri kırmızı ışıkta geçti, üzerime doğru geliyordu.
Yeah, well, I mean, I was only able to do it'cause you believed in me, so...
Evet, bana inandığın için başarabildim.
So I-I was just thinking, maybe... did it have to be awkward?
Düşünüyordum da acaba... Acaba illa garip olmak zorunda mı?
Kid Flash? Yeah, the name needs some work, but, Dad, I'm telling you, it all just felt so real like it was actually happening.
- Evet, isim üzerinde biraz daha düşünmek gerekiyor baba ama o kadar gerçekçiydi ki sanki gerçekten oluyordu.
So when we discovered four ships heading towards Earth, we were concerned that it was happening all over again.
Dört geminin dünyaya doğru geldiğini öğrenince yine aynı olayların yaşanmasından endişelendik.
I was so focused on the past, I didn't think about it until now.
Geçmişe o kadar odaklanmıştım ki... şuana kadar düşünmedim.
So, what was it like being all mind-controlled and stuff?
Peki zihin kontrolü nasıldı?
I was thinking that- - well, she left this rag behind, so I was thinking there might be some evidence left behind on it that, um...
Düşünüyordum da arkasında bu parçayı bıraktı. Ben de düşündüm ki bundan arkadaşımın temizlikçisini bulmasına yardımcı olabilecek bir ipucu çıkabilir.
So are you sure that it was them?
Onlar olduğundan emin misin?
He was so good that he wore an outfit with the words "Fair Play" written across it.
O kadar iyiydi ki üzerinde "Fair Play" yazan bir kostümü vardı.
I was hurting so bad, it... it got so I couldn't even see straight.
Canım o kadar yanıyordu ki düzgün düşünemiyordum.
Honestly, I just thought he was making it all up so Th-that he wouldn't have to pay me.
Dürüst olmak gerekirse hepsini uydurduğunu düşündüm Böylece bana borcunu ödemesine gerek kalmayacaktı.
They indicate it was a wheel-made lamp versus the mold-based ones that became so popular in the'40s...
Çark tabanlı bir lamba olduğuna işaret ediyor Buna karşılık kalıp tabanlılar 40'lı yıllarda çok popüler oldular...
You do realize that if Lars was the genie's master, it didn't work out so well for him in the end.
Farkındasın değil mi eğer Lars gerçekten bu cinin efendisiyse Sonucu onun için pek iyi olmamış değil mi?
It's the only place for miles that isn't a gay bar, so pretty much every night, it was jammed to the rafters.
Bölgedeki eşcinsel barı olmayan nadir mekânlardandı. O yüzden neredeyse her gece tıklım tıklımdı.
So, it used to be that we had a squirrel fight and everybody contributed what they could, but I'd carry the bulk of it because I was the only grown-up.
Pekâlâ, eskiden kıt kanaat geçinirdik ve herkes elinden gelen katkıyı yapıyordu fakat tek yetişkin olduğumdan yükün çoğunluğu bendeydi.
Okay, so now we just have to figure out a way to narrow it down to the one that Collins was using to communicate with us.
Tamam, şimdi yapmamız gereken Collins'in bizimle iletişim kurmak için kullandığını... -... bulana kadar eleme yapmak.
So the spyware landed on her computer before she was catfished by Mintz, which means that it had to be her kidnapper who infected her.
Yani casus yazılım Mintz kızı kandırmadan önce bulaşmış. Yani onu kaçıran bulaştırmış olmalı.
I know he wouldn't have done bad things to people, so whatever it is that he was doing, I know it was good.
Onun insanlara kötülük etmeyeceğini biliyorum bu yüzden her ne yapıyorduysa bunun iyi bir şey olduğunu biliyorum.
It was just so I could buy a birthday gift for my girlfriend.
- Sadece kız arkadaşıma doğumgünü hediyesi alabilmek içindi.
Detective Gim, it wouldn't be so bad if it was you.
- Dedektif Gim, eğer o siz olsaydınız çok kötü olmazdı.
So I looked into Kyle's alibi witness, Patrick Molloy, and it turns out that he was arrested for lewd and lascivious acts with a minor.
Kyle'ın mazeret tanığı Patrick Molloy'u araştırdım ve reşit olmayana karşı şehvet ve müstehcenlikten....... dolayı tutuklanmış olduğu çıktı.
It was all so awful.
Herşey çok korkunçtu.
No, not that I can think of, but it was a long time ago, so...
Hayır, öyle birşey düşünmedim ama çok uzun zaman önceydi, o yüzden...
So you think it was Enzo's idea.
Yani Enzo'nun fikri olduğunu düşünüyorsun.
It was leaking, so we ran.
Sızdırıyordu, biz de kaçtık.
But there wasn't enough time, and then the gas, it... it was spreading, so I...
Ama yeterince vakit yoktu, ve gaz çok hızlı yayılıyordu, ben de...
So, we don't have to think about what was or what could have been, because today, this day, it can now be what it is.
Bu yüzden ne olduğu veya ne olacağı hakkında düşünmemize gerek yok, çünkü şuan da aynısı olabilir.
So, here it was... Mother's Day.
Anneler Günü'ndeydik.
We wanted to pay for the bread maker, but they wouldn't let us pay for it because it was a floor model, so we had a plan...
Ekmek makinesi için ödeme yapmak istedik ama izin vermediler çünkü örnek modeldi... -... biz de plan yaptık.
It was so fast.
- Çok çabuk oldu.
So did I. It was a mess.
İşler çok karışmıştı.
Then Gillian found out about it and was blackmailing her? If so, that's a pretty strong motive.
Gillian da öğrenince şantaj yapmış olabilir mi?
- Does it matter? - We found a lot of cash at Gillian's house, so if she was blackmailing you...
- Gillian'ın evinde yüklü miktarda para bulduk.
So, then, if you had the chance to prove it was all real or fake, would you do it?
Peki gerçek olup olmadığını kanıtlamanın bir yolu olsaydı, bunu yapar mıydın?
Now, nothing was damaged, nothing was missing, so the cops just chalked it up to a prank.
Aynı noktaya park edilmiş, hiç zarar görmemiş ve hiçbir şey eksik değilmiş. Bu nedenle polis bunu bir şaka olarak kayıtlarına geçmiş.
It was so nice.
Harikaydı.
I mean, she was doing so well, and that bastard kept coming.
Seanslar çok iyi gidiyordu ama o it herif kadını rahatsız etmeye devam etti.
Every time I'd go on a trip when James was young, I'd get one of these, pin it to his teddy bear first thing in the morning so he'd know I was home.
James küçükken her yolculuğa çıktığımda bunlardan bir tane alırdım ve eve gidince yaptığım ilk iş bunu ayıcığına takmak olurdu.
His voice was so familiar, but I can't place it.
Sesi çok tanıdıktı fakat anımsayamadım. Düşün biraz.
Mm, it was so sweet.
Çok tatlıydı.
And it was drug thing, so there are no ghosts.
- Uyuşturucu olayıydı, yani hayalet falan yok.
When I was young, watching movies, I always thought it was so stupid.
Gençken, filmler izliyordum, çok salakça olduğunu düşünüyordum daima.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]