Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ S ] / Speaking french

Speaking french перевод на турецкий

343 параллельный перевод
- Au revoir. [Speaking French]
Au revoir.
- Why aren't they speaking French?
- Neden Fransızca konuşmuyorlar?
A foreigner speaking French is lovely.
Bir yabancını fransızca konuşması çok hoş.
[Speaking French] Where are you from, bridgeport or someplace?
Sizin bu muhteşem organizasyonunuzun bir parçası olmak benim için büyük bir zevk ve onur.
I heard you speaking French.
Fransızca konuştuğunu duydum.
I'm speaking French, no?
Fransızca konuşmuyor muyum?
[Speaking French]
Merhaba hanımefendi.
[speaking French] lt's okay.
Sorun yok.
[Layla speaking French] Despite your inexperience, you've done the trick.
Tüm acemiliğine rağmen, bunu yapmayı başardın.
( SPEAKING FRENCH )
"Ou est ma chatte?"
What? [Speaking French]
Ne?
- Why is Lois speaking French?
- Lois niye Fransızca konuşuyor?
Hey, Georges! [Speaking French]
Yolu kaybettiğini sanıyordum.
[speaking french]
Konta, gizlice verin.
[speaking french].
Harika.
Is my not speaking French a reason for the court to refuse to hear my case?
Fransızca bilmiyorum diye mi mahkeme iddialarımı dikkate almıyor?
Oh, my God, I'm speaking French.
Aman Tanrım. Fransızca konuşuyorum.
Are you speaking French?
Fransızca mı konuşuyorsun sen?
( Speaking French )
- Buyurun? - Günaydın bayan.
( Speaking French )
- Madam Saint-Martin'in evinin yolu hangisi? Şatosuna demek istediniz herhalde.
( Speaking French )
- Şato nerede? - Yolu takip edin. Kilisenin arkasında.
Mother, are those men - speaking French?
Anne bu adamlar Fransızca mı konuşuyor?
Because there's no stand-up in France and they're not used to English people speaking French but I did it because we could be the biggest melting pot in the world.
Çünkü Fransa'da tek kişilik gösteri yok... ve bir İngiliz'in Fransızca konuşmasına alışık değiller. ama yine de yaptım, çünkü dünyanın en büyük erime potası olabiliriz.
Speaking French, just like they do.
Fransızlar gibi de konuşuruz.
( speaking French )
Sıradaki konuğum kasabanın en ateşli objektifi.
[Maid speaking in French] lt certainly is great to see you again, Helen. How have you been?
Seni yeniden görmek çok güzel Helen.
Produced at Welwyn Studios, England with the collaboration of French-speaking writers artists and technicians working in Great Britain.
YAPIM : Welwyn Stüdyoları, İngiltere Büyük Britanya'da çalışan ve Fransızca konuşan yazar, oyuncu ve teknisyenlerin işbirliğiyle.
Produced at Welwyn Studios, England with the collaboration of French-speaking writers, artists and technicians working in Great Britain
YAPIM : Welwyn Stüdyoları, İngiltere Büyük Britanya'da çalışan ve Fransızca konuşan yazar, oyuncu ve teknisyenlerin işbirliğiyle.
French miss isn't speaking today?
Bayan Fransa bugün konuşmuyor mu?
Wounded, and not speaking French.
Yaralı, Fransızca konuşamıyor.
[ANDRE AND CATHERINE SPEAKING IN FRENCH]
- Evet.
[SPEAKING IN FRENCH] You know how much you've cost me all these years?
[fransızca söylenme] bana bu yıl nekadara mal olduğunu biliyor musun?
[SPEAKING IN FRENCH]
[SPEAKING IN FRENCH]
HELLO... [speaking in French]
Merhaba.
( Speaking German ) - People speak French here.
İnsanlar burada Fransızca biliyor.
[Man # 3 Speaking Polish ] [ Interpreter, In French] When I heard him again, my heart beat faster, because what happened here... was a murder.
Onu tekrar dinlediğimde, yüreğim hızla attı, çünkü burada yaşananlar bir katliamdı.
- [Man Speaking Polish ] - [ Interpreter # 1, In French] A great many.
Oldukça fazla.
- [Man Speaking Polish ] - [ Interpreter # 1, In French] He was born here...
Burada doğdu.
[Man Speaking Polish ] [ Interpreter # 1, In French] Once there were foreign Jews...
Bir zamanlar orada yabancı Yahudiler vardı...
[Lanzmann, In French ] Did he understand then how they'd died? [ Interpreter # 2 Speaking Yiddish]
O vakit onların nasıl can verdiklerini anlamış mı?
[In French ] Barbara, tell this couple they live in a lovely house. [ Speaking Polish]
Barbara, şu çifte, çok güzel bir evleri olduğunu söyler misin?
[Lanzmann, In French ] Did the Poles know the Jews would be killed at Chelmno? [ Barbara Speaking Polish]
Polonyalılar Yahudiler'in Chelmno'da öldürüleceklerini biliyorlar mıydı?
[Lanzmann, In French ] So it's a holiday in Chelmno! [ Barbara Speaking Polish]
Demek Chelmno'da kutlama var!
- Not really. - [Speaking French]
Pek sayılmaz.
There was a sequence in the film, so-called the French plantation sequence, and it involved the PΒR coming ashore to this rubber plantation still run by these French-speaking people, and they had a whole bunch of cadre,
Filmde, Fransız Korusu diye adlandırılan bir sekans vardı ve bu sekansta devriye botu fransızca konuşan insanlar tarafınca yönetilen bu koruya yanaşıyor ve oradakilerin büyük bir hücre merkezi vardı.
Speaking of food, I could go for a chili hot dog with cheese and french fries.
Yemek dedin de, şöyle, acılı bir sosisli sandviç, yanında da peynir ve patates kızartması yiyebilirim.
[speaking in FRENCH]
[FRANSIZCA KONUŞULUYOR]
I didn't know a single person, Rothschild was there, everyone was speaking in French, I could hardly understand a word but I felt more comfortable than I do now.
Hiç kimseyi tanımıyordum. Rothschild oradaydı. Herkes Fransızca konuşuyordu, bir kelime bile anlamıyordum.
My French-speaking colleague, Maiga... will be taking over shortly.
Fransızca konuşan meslektaşım, Maiga... az sonra yayında olacak.
[Speaking With French Accent] Congratulations!
Tebrik ederim. Hepiniz birer aşçı oldunuz.
( Speaking in French )
- İşte bayım, çok taze. - Teşekkürler bayan.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]