That being the case перевод на турецкий
131 параллельный перевод
[Ivan] Even with all that being the case, wouldn't you say that forced evolution is a bit drastic?
Durum tamamen böyle bile olsa, zorla evrim biraz sert değil mi?
That being the case, it is quite liable to recur, possibly with the same results.
Bu davada da aynı sonuçları elde etme olasılığı oldukça yüksek.
That being the case, I charge you with the murder of my brother, James Earp.
Bu durumda Doc, kardeşim James Earp cinayetinin sorumlusu da sen oluyorsun.
Well, that being the case what's to connect me with the Belletier job?
Şey, bu durumda... Belletier işini benimle alakalı gösteren ne?
Well, now. That being the case it is a pleasant evening and we will have a drink.
Evet, madem ki öyle, bu güzel bir gece ve biz de içki içebiliriz.
That being the case... he would have to string his guitar with the strings backward, upside down... the heavy strings in reverse of what they normally should be.
Telleri gitara ters takardı. Kalın teller üstte olacağına altta olurdu.
That being the case, and it also being part of my military philosophy, and a great many other people's, that you must not put troops into battle without giving them all possible physical and material support you can to give them the best chance of getting a success.
Şu özellikle öne çıkıyordu ki benim ve daha birçok önemli insanın askeri felsefesiydi askerlere başarı için en iyi şansı sağlama adına onları, verebileceğiniz her türlü fiziksel ve maddi destek olmadan çatışmaya sokmamanız gerekiyordu.
And that being the case, would you be good enough to grovel?
Ve bu durumda, yerde sürünmek yeterince iyi olur muydu?
And that being the case, I got a little present for you.
Bu yüzden sana bir hediye getirdim.
That being the case, sir, then...
Öyleyse teklifinizi kabul ediyorum.
The puzzle is, that being the case, why is he here at all?
Bu durumda, bilmece, onun neden burada olduğu.
Well, that being the case I'd like to be allowed to work with it... to teach it how to shape-shift.
Durum madem böyle, şekil değiştirmeyi öğretmek için onunla çalışma izni istiyorum...
That being the case, it seems rather inefficient, not to say heartless, that the pelican should always lay three eggs.
Durum bu olduğundan pelikanın üç yumurta yapmakla kalpsiz değil de yeterince müsrif olduğu görünebilir.
That being the case, look for waters to rise 15 to 20 feet....
Bu yüzden su seviyesi 15-20 feet kadar yükselebilir... "
That being the case...
Eğer durum buysa.
That being the case, I think it's only right that I withdraw my statement.
Bu nedenle ifademi geri çekmemin doğru olacağı kanısındayım.
And that being the case, I shall shut up.
Bu yalandır. Ve ben şimdilik susacağım.
And with that being the case... you might want to sell the property now and enjoy the money.
Hal böyle olunca da, herhalde moteli şimdi satıp, paranın tadını çıkarmak istersin.
And that being the case, that we all desire peace, you only have to follow a few simple rules of protocol.
Böyle olduğu için de hepimiz barış istediğimiz için, sadece birkaç basit kurala uyman gerekiyor.
That being the case, perhaps you should set aside how we feel about Scorpius and listen to what he's proposing.
Öyleyse belki Scorpius ile ilgili hislerimizi bir yana bırakıp, diyeceklerine kulak vermelisin.
That being the case, I wanted to at least create something that was close to Karin. That's what I thought.
Sonunda ben de ona benzer bir şey yapmak istedim.
That being the case, despite the projected losses, Traff even 70 percent, the airborne operation has to go.
Traff, durum bu ve % 70 civarında olacağı hesaplanan kayıp oranına rağmen hava indirme harekâtının yapılması gerekiyor.
That being the case, it is actually me who is worried about your soul.
Asıl dava, senin ruhun hakkında endişelenen benim.
That being the case, I'm willing to spare you.
Size yardımı olurmu bilmiyorum,
Well, that being the case, I'll be movin'along.
Madem durum bu, ben yavaştan gitsem iyi olacak.
That person, being a pathological case, no doubt already had some kind of contact with the authorities.
Böyle hasta birinin izi olmaması mümkün değil.
In other words you are being instructed, by order, to condemn me just as, in that other case the minister of war dictated the acquittal of Esterhazy.
Başka bir deyişle Esterhazy'yi haklı çıkarıp beni suçlamak için savunma bakanlığınca verilen talimatla buraya getirildiniz.
Because if a case such as this is not the memory of a past life, then somehow knowledge is being acquired by a sense other than the five that we know about.
Çünkü böyle bir vaka geçmiş bir hayatın anısı değilse, o zaman bilgi her nasılsa bildiğimiz beş duyudan başka bir duygu ile alınıyor. Yani duyu ötesi.
That's the only case I can remember of anyone being executed, right before the end of the war.
Ben olanları hatırlıyorum. Savaşın sonundan önce yapışanları.
That case is now being appealed in Illinois, citing the Daylight Book Company versus Summerville, US268 - no, wait a minute.
Dava lllinois mahkemesinde temyize gitti Daylight Kitap Şirketi'ne karşı Summerville, US268 - hayır, bir dakika.
In that case, being the peace-loving Narns we've all come to know and love except for a few planets out on the fringe who say you've invaded them they shouldn't mind being scanned, should they?
Bu durumda, dış yörüngelerde, kendilerini işgal ettiğinizi iddia eden gezegenler hariç herkesin tanıdığı ve sevdiği Narnların gemilerinin silaha karşı taranmasına itiraz etmeleri için bir sebep yok.
- My colleague Chantalier and I felt that the case was being dismissed too readily.
Meslektaşım Chantalier ve ben, davanın biraz fazla hızlı kapandığı izlenemini aldık.
Well, in that case I'm afraid you're going to have to stay here in the Sanctuary for the time being.
Bu durumda, şimdilik buradaki sığınakta kalmanız gerekecek.
But in your case, being stranded halfway across the galaxy, that's impossible.
Ama senin durumunda bir kişi için galaksinin diğer ucundan, eve gidebilmek biraz imkansız.
Another of the benefits of being emperor, or president, in your case is not so much the people who are pleased to see you in office. It's the people who are furious that you're even alive, no less holding a position of power.
İmparator ya da senin durumunda başkan olmanın güzel yanı seni büronda otururken görmek isteyenler değil bırak güçlü bir mevkiye gelmeyi varlığınla bile kızdırdığın insanlardır.
TV news journalism like Primetime Live... and these shows that completely distort the facts... and shows like 60 Minutes being forced to go in the same direction... people don't knowthe facts about the case.
TV news journalism like Primetime Live... tamamen saptırılan gerçeklerin gösterilmesiyle... 60 Dakika gibi programlar da bu yönde hareket etmek zorunda kalıyorlar... insanlar bu konuda gerçekleri bilmiyorlar.
I have nothing to say about that case. It's being handled by the CID.
ben birşey yapamam. olayı "sıfır" grubu devraldı
I always thought by being gay I'd avoid fucking my mother but I guess that's not the case.
Her zaman eşcinsel olursam, Ödip kompleksinden kurtulurum diye düşündüm ama durum böyle değil.
and he explained it that the tape is made to look benign made to look like a tourist tape to obscure its real purpose as a tape to case Disneyland and that the very appearance of it as being just a tourist tape is actually evidence that it's not a tourist tape.
Çabalarının kasetin zararsızmış gibi göstermek olduğunu açıkladı. Disneyland kaseti olaydaki gerçek amacı gizlemek için turistik gezi izlenimi vermek için yapılmıştı. Aslında sadece bir turist kaseti olarak sahip olduğu görünüm bile gerçekte turistik bir kayıt olmadığının kanıtıdır.
We will solve this case. For the time being I can say that in this case many politicians and high profiled people are involved.
Onlar.. belki sizinle yüzyüze gelmemiştir.
The wording could with a Iittle good will be interpreted to mean that certain circumstances obliged an employee to obey a higher authority than his boss the authority in this case being his stomach
Kullanılan ifadeler, birazcık da "iyi niyetli" bir yaklaşımla belli durumların, çalışanı, patronundan daha yüksek bir otoritenin emirlerini uygulamak zorunda bırakabileceği şeklinde yorumlanabilirdi. Bu durumdaki yüksek otorite "açlık" tı.
But the thing I always remembered about the case... you know, being a P.I. I guess is that the Coroner's report called it "misadventure."
Bu olaydan benim aklımda kalan ise, biliyorsun özel dedektif olduğumdan sorgu yargıcı olayı "kaza" olarak değerlendirmiş.
In any case, sir, being the commissioner of this county... and bidding you good day... I have presented you with that to publish in your paper... as organ of record in this camp.
Her şekilde bayım, bu ilçenin meclis üyesi olarak... size iyi günler diler... ve bu beyannameyi basmanızı istediğimi tekrar edip... size sadece bir araç olduğunuzu hatırlatırım.
But remember those vitamins getting pulled from the shelf, and the ice cream case getting cleaned, and those socks being left out to dry and all those other things that seemed like they were happening by themselves?
Ama hani vitaminler raftan inmiş ve dondurma dolabı temizlenmişti. Çoraplar kurusun ı e dışarıya konmuştu. Kendi kendine olmuş gibi görünen bir sürü şey vardı ya.
If this case were as simple as the one that's being presented in that courtroom, there'd be nothing for you to dream about.
Bu dava göründüğü kadar basit olsaydı, sen bu rüyaları görmezdin.
As far as us being the heroes of Iwo Jima... that's just not the case.
Her ne kadar Iwo Jima kahramanları olarak görülsek de durum öyle değil.
'Cause I was amazed, in one case, that... it'd been voted like a five to three in favor of the R and then, we found out that the movie was being cut!
Çünkü bir seferinde inanamamıştım bir film R lehine beşe üç oylanmıştı ve sonra öğrendik ki film kesiliyor.
He's made it personal, which helps me make the case that you're being unfairly targeted.
Olayı kişiselleştirmesi sizin haksız olarak hedef alındığınızı iddia etmeme yarıyor.
That's the sound of this case being closed.
Bu davanın kapanma sesi.
I get that, but you were already on the case when this was just a Chinese girl being brought in for the sex trade.
Bunu biliyorum, ama Çinli bir kız seks ticareti için buraya getirildiğinde de bu dava zaten vardı.
'But, in what's already being described as a major blow to the government,'the judge in the case has ruled that some video evidence against Mr Mansoor was inadmissible in court.
"Fakat, şimdiden Hükümet'e önemli bir darbe olarak tanımlanmaya başlandı." "Davadaki hakim, Bay Mansoor aleyhine olan bir videoyu kanıt olarak kabul etmedi."
that being said 144
the case 115
the case is over 17
the case is closed 84
that all started with a big bang 89
that doesn't seem fair 27
that is 2872
that is so lame 16
that is the question 108
that is not 75
the case 115
the case is over 17
the case is closed 84
that all started with a big bang 89
that doesn't seem fair 27
that is 2872
that is so lame 16
that is the question 108
that is not 75
that is awesome 117
that means a lot coming from you 16
that means a lot to me 54
that is not fair 93
that one over there 16
that sounds good 394
that sounds great 436
that is so sweet 227
that was close 355
that sounds fun 130
that means a lot coming from you 16
that means a lot to me 54
that is not fair 93
that one over there 16
that sounds good 394
that sounds great 436
that is so sweet 227
that was close 355
that sounds fun 130
that is weird 91
that was stupid 112
that way 1811
that is all 319
that is not the point 62
that is good 189
that is not true 434
that is so cool 125
that is right 117
that was quick 252
that was stupid 112
that way 1811
that is all 319
that is not the point 62
that is good 189
that is not true 434
that is so cool 125
that is right 117
that was quick 252