The cars перевод на турецкий
5,360 параллельный перевод
The cars gone!
Gitmiş!
Get on the cars.
Arabalara!
I guess just wash the cars or whatever a few days before they get back.
Ama arabalarını yıkama işini falan dönüşlerinden birkaç gün önce yap.
The cars, paintings, the jewelry.
Arabalar, tablolar, mücevherler.
I have price evaluations for these items and the Kelley Blue Book on the cars.
Fiyat değerlendirmesi yaptırdım. Arabalar için 2. el rehberine baktım.
Thirty thousand for the jewels, 70,000 for the cars.
Mücevherler için 30.000, arabalar için 70.000.
You can clean the cars, put a fresh coat of paint on them, triple your money.
Arabaları temizleyip yeni boya yaptırırsan paranı üçe katlarsın.
I can take one of the cars, maybe the Carrera- -
Gerekirse arabalardan birini alabilirim, Carrera belki...
When I win, I will give you half the cars.
Kazandığımda arabaların yarısını size vereceğim.
Stop the cars!
- Arabaları durdurun!
Stop the cars!
Arabaları durdurun!
You see man made the cars To take us over the road
Görüyorsun, arabalar üretmiş bizi caddelerden almak için.
All the seatbelts are torn out of the cars.
Emniyet kemelerleri arabalardan cikartilmis.
Move, let's move the cars.
Hadi, gidiyoruz!
The cars are equipped with transpondes to spend your time.
Sizin araçlarınızda bir transponder olacak Bu sizin sapma zamanlarınızı kaydedecek
The cars you parked..
Park ettiğin arabalar...
Look at the cars.
Arabalara baksana.
- If it's about the cars, you'll have to...
- Eğer arabalar içinse, daha sonra...
There comes a band and starts to attack the cars. It was an evening, two days before Christmas, so everyone was excited. Everywhere were scattered...
Bir grup gelir ve arabalara saldırmaya başlar tam da yılbaşından iki gün önceki akşam üstü herkes çok heyecanlandı her yer darmadağın İki hafta boyunca süren "Hazine Avı" oyunu Valence ve Grenoble arasındaydı ve biz onları işaretledik yol boyunca işaretler vardı...
The people or the cars?
İnsanlar mı? Arabalar mı?
Maybe we can run out and get to the cars.
Belki dışarı çıkıp arabalara gidebiliriz.
He fucked up the cars, man.
Arabaların işini bitirmiş, dostum.
She parks cars at the elementary school, and she said, "can you help out my son?"
Arabaları ilkokula park eden, dedi ki "oğluma yardım edebilir misin?"
And no matter how many women you sleep with, or cars you buy... nothing will be enough to fill the hole inside you... where something real should be.
Ne kadar kadınla yatarsan yat, ne kadar araban olursa olsun veya ne kadar elbisen olursa olsun hiçbirisi içindeki doldurulması gereken boşluğu doldurmak için yeterli değildir.
We've got the fine cars and the fine clothes.
Lüks arabamız, şık kıyafetlerimiz var.
I love the German cars.
Alman arabalarına bayılırım.
Five cars, the race is full.
5 araba var, yarış dolu.
A couple witnesses say they may have seen three cars, but we can't find the third car.
Tanıkların ifadelerine göre üç araba varmış. Ama üçüncü arabayı bulamıyoruz.
So you think just because I make a living buying cars designed to triple the speed limit, and because I drive a Maserati, and by the way, I'm an awesome driver, that you have the right to condescend to me?
Senin düşüncene göre arabaları alıp hız limitlerini üçe katlayarak geçiniyorum ve sırf ben Maserati kullanıyorum diye bu arada harika bir sürücüyümdür sana beni küçümseme hakkını verir mi?
There were three cars in the race the day that Pete died, that's a fact.
İşin aslı ; Pete'in öldüğü gün yarışta üç araba vardı.
By the way, these cop cars, they top out at about 130.
Bu arada, o polis arabaları en fazla 130 basabilir.
We get down on that ledge, jump to the ground, hightail it like linebackers to our cars, boom.
Şu pervaza ineceğiz, yere atlayacağız futbolcular gibi arabalarımıza koşacağız, kaçtık.
I thought you were gonna shit the bed for sure.
Kesin yatağa sıçarsın diye düşündüm.
The people who own these cars have to be somewhere.
Bu arabalarin sahipleri bir yerlerde olmalilar.
Just like them cars you seen in the tunnel.
Pek hos bir goruntu degildi.
Move, let's move the cars.
Atlayın arabalara! Gidiyoruz!
Danny Kruger made a spectacular comeback, but still faces the World Racing team cars.
Danny Krueger gerçekten alanda iyi hareket ediyor. O World Racing arabalarıyla kafa kafaya gidiyor.
But I wondered what things would look like from the top of those cars looking down.
Ama arabaların üstünden bakınca aşağıdaki şeylerin nasıl göründüklerini merak ettim.
And I got here by climbing up a bunch of train cars to look at the moon.
Ayın nasıl göründüğüne bakmak için bir sürü arabayı tırmanarak buraya geldim.
Spend your days visiting the ancient islands, walking around the white sands, or shopping at local markets.
Günlerinizi, beyaz kumlarda gezerek ve antik adaları seyrederek geçirin veya yöresel çarşılarda alış veriş yaparak.
- We can't use the cars...
- Arabayla gidersek bizi ormanın içinde yakalar.
" And wherever he entered... into villages or cities or countryside... they placed the sick ones in the marketplaces, and pled with him that they might touch just the fringe of his outer garment.
Her nereye giderse gitsin ister köy, ister şehir ister kırsal kesim çarşı pazarda her zaman hasta kişiler olur ve sırf üzerine giydiği esvabının kenarına el sürerek şefaat umarlar.
Come on, guys, I want to go on the bumper cars.
Haydi ama, çarpışan arabalara binmek istiyorum.
Her guy mends cars on the black.
Kocası el altından araba tamir ediyor.
Can you pull up the video from the adjoining cars?
Diğer trenler gibi sadece içerde kamera var, bunu biliyorlardı. Başka görüntü var mı?
Between the parked cars down there, look.
Park etmiş arabaların arasında, bak.
I'll have these cars flying off the lo
Ben daha çok araba satarım.
When the old man was alive, he sold them used cars for nothing... which they sold to China and Russia for huge profits.
Bizim ihtiyar hayattayken kullanılmış arabaları onlara verirdi onlar da bunları büyük paralara Çin ve Rusya'ya satardı.
I'm selling cars at Nakata Auto by the highway.
Otoyolun kenarındaki Nakata Oto'da araba satıyorum.
All those cars, all those people out there in our motel, all of them, every single one, found us driving along the main road.
Tüm o arabalar, motelimizdeki tüm o insanlar hepsi bizi anayoldan geçerlerken buldu.
This is the central market.
Burası merkez çarşı.
cars 252
carson 643
carsten 25
the card 32
the crow flies straight 33
the council 29
the choice is yours 166
the city 103
the crew 35
the car is here 16
carson 643
carsten 25
the card 32
the crow flies straight 33
the council 29
the choice is yours 166
the city 103
the crew 35
the car is here 16
the camera 86
the cat 115
the cowboy 18
the cards 33
the chair 57
the car 277
the clock is ticking 101
the caretaker 29
the curse 50
the case 115
the cat 115
the cowboy 18
the cards 33
the chair 57
the car 277
the clock is ticking 101
the caretaker 29
the curse 50
the case 115
the cake 61
the captain 118
the club 60
the case is over 17
the coast is clear 60
the child 120
the case is closed 84
the cops 215
the clock 26
the cross 35
the captain 118
the club 60
the case is over 17
the coast is clear 60
the child 120
the case is closed 84
the cops 215
the clock 26
the cross 35