The fire перевод на турецкий
24,072 параллельный перевод
I didn't know about the fire.
Bu ateş konusunu bilmiyordum.
I'm glad that you didn't try and fire this thing up,'cause, uh, there's a crack in the firebox, and it could have inadvertently gassed the whole house.
Çünkü ocakta bir çatlak var. Tüm evi gaza boğabilirmiş.
The fire marshal almost kicked out my left boob.
Soldaki neredeyse fırlayacak.
Burn the country to create a burnt area and hunt there after the fire.
Toprakları yakıp, yanmış bir bölge yarat. Yangından sonra orada avlan.
[Curtis speaking English] In preparation of the animal being cooked, we throw it over the fire, burn the sinew... and then we bury it inside a hole just beside the fire and cover it with coals.
Hayvanı pişirmek için önce ateşin üzerine atarız. Kaslarını yakarız. Sonra da ateşin yanındaki bir çukura gömüp üzerini kömürle kaplarız.
It's got more taste in it when you put it on the fire.
Ateşte kızarttığında daha lezzetli oluyor.
You get it out from the fire, it tastes nice.
Ateşten çıkardığınızda tadı güzel oluyor.
[Kumpaya in Martu Wangka] Put more wood on the fire.
Ateşe biraz daha odun koy.
The man who wields the fire is sending that sacrifice up to the gods in the form of smoke, and declaring his elevation above the animals who don't know how to cook, who don't know how to please the gods.
Ateşe sahip olan adam tanrılara adağını dumanlarla gönderiyor. Ve yemek pişirmeyi, tanrıları memnun etmeyi bilmeyen diğer hayvanlar üzerindeki üstünlüğünü kanıtlıyor.
This idea that the man in front of the fire is the leader of the community and dispensing the good things to the group exists around the barbecue.
Ateşin önündeki bir adam toplumun lideridir. Ve gruba güzel şeyler dağıtması mangal sayesinde mümkündür.
[chuckles] I'm cheating right now,'cause I'm trying to get the fire going fast.
Hile yapıyorum aslında. Çünkü ateşi çabuk yakmaya çalışıyorum.
No sleep, keep the fire going.
Uyku yok, ateş körüklenmeli.
When it rained, we kept the fire going.
Yağmur yağsa bile ateş devam etmeli.
[Curtis grunts ] [ Kumpaya] The next day, we start preparing and get it out of the fire ready to eat.
Ertesi gün yemeye hazır olan eti ateşten çıkarırdık.
I saw the fire and I wanted to help...
Ateşi görünce, yardım etmek istemiştim.
The fire caused enough damage to threaten your investment in the restaurant.
Yangın restorandaki yatırımınızı tehlikeye atacak kadar zarar verdi.
[Seth] Would you like to put out the fire, sir?
Yangını mı söndürmeyi seçerdiniz?
Your father... and the fire... It's all wrong.
Baban... ve yangın... hepsi yanlış.
It was just supposed to be small and in the pan, like last time when I used the fire extinguisher.
Küçük olacaktı, tavada olacaktı. Geçen sefer yangın söndürücüyü kullandığım zamanki gibi.
You didn't start the fire?
Yangını çıkarmadın değil mi?
The fire that day, and our working together here... All of it made me feel like we're old friends.
O gün kovulmamız ve burada birlikte çalışmaya başlamamız... eski dostmuşuz gibi hissettiriyor.
The day of the fire?
Yangın çıkan günü.
All able-bodied men, please report to the fire station immediately.
Silah kullanmayı bilen tüm erkekler hemen itfaiyeye müracaat etsin.
But even if I find the necessary herbs, I must have strong drink to fire it in my belly.
Ama gerekli bitkileri bulsam bile midemde bunları yakmak için güçlü bir içkiye ihtiyacım olacak.
Didn't Time magazine call you "The Man Who Fights Fire"?
Time dergisi size "Ateşle Kavga Eden Adam" dememiş miydi?
- It's a kind of paradox, like cold fire, the living dead.
Bir tür paradoks, soğuk ateş, yaşayan ölü gibi.
My client intentionally set fire to the American flag to challenge the statute.
Müşterim statüsünü değiştirmek için kasten Amerikan bayrağı yaktı.
They happen to correspond to the four classical elements, fire, water, air and earth.
Dört klasik elementle uyuşuyorlar. Ateş, su, hava ve toprak.
[Michael] Picture a forest fire... and stepping into it after the flames have died down, and there's some dead animals around, and they probably tasted better than raw meat.
Bir orman yangınını düşünün. Ve alevler sönünce oraya gidip ölü hayvanlar buluyorsunuz. Ve herhalde tadı çiğ etten çok daha iyiydi.
The fact is, it is killing and cooking meat over fire that made us who we are, that made us human.
Aslında avlanmak ve ateş üzerinde et pişirmek bizi biz yaptı, bizi insanlaştırdı.
Though they generally spend much of their week living in modern houses and eating food from modern kitchens, on weekends they go out to the country to reconnect to their land and their traditions, which revolve around the primacy of fire.
Hafta içi modern evlerinde, modern mutfaklarında pişirdikleri yemekleri yeseler bile hafta sonları kırsal bölgelere gidip topraklarıyla ve gelenekleriyle bağ kurarlar. Ve tüm bunların merkezinde ateş vardır.
They cook their catch in the most elemental way possible, and they even celebrate the spirit of the flame with a baptism by fire.
Avlarını en basit şekilde pişirirler. Ve hatta alevlerin ruhunu ateş vaftizi ile kutlarlar.
[Curtis Taylor speaking English] It's really important, the storytelling around a campfire...'cause it kind of reminds us... that a lot of story about fire and how all the ancestral heroes used it, stole it,
Bir kamp ateşi etrafında hikâye anlatmak çok önemlidir. Çünkü bize çok şey hatırlatır. Ateşin hikâyesini atalarımızın bunu nasıl kullandıklarını, çaldıklarını toprağı ve halkı nasıl geliştirdiklerini anlatır.
These lessons from the Dreamtime... teach us about the dangers of fire, but also the beauty of fire.
Rüyalar âleminden gelen bu dersler bize hem ateşin tehlikesini, hem de güzelliğini öğretir.
In the old days, hunting took a lot of work, with spears and boomerangs and fire.
Eskiden avcılık zormuş. Mızraklar ve bumeranglar ve ateşle yapılırmış.
Because the Martu are a people who, until recently, owed their very survival to open fire.
Çünkü Martu halkı, uzun bir süre için yaşamlarına açık ateşler sayesinde devam etmişler.
[Michael] In 1963, the Australians were about to rain fire down on the Martu in the form of missile tests.
1963'te Avustralyalılar, yapacakları füze testleri yüzünden Martu halkını yok etmek üzereydi.
[Michael] Cooking with fire, it's this great reaffirmation of... of our... our very special place in the cosmos.
Ateşte yemek pişirmek, bu evrendeki özel yerimizi bize teyit eden harika bir şeydir.
Fire is the medium that allows us to tell that story.
Bu hikâyeyi ateş sayesinde anlatabiliyoruz.
What's the closest thing to, kind of, primordial fire-cooking that we have?
Ateşte yemek pişirme ilkesine en yakın ne yapıyoruz biz?
That's part of the reasons that humans like fire... but it's also part of why we like the flavors of cooked food.
İnsanlar bu yüzden ateşi severler. Ayrıca bu yüzden pişmiş yemeklerin tadını severiz.
And the flavor that you get comes from fat in the meat melting, dripping down, and then catching fire on the coals.
Ve aldığınız tat ise, etin yağının eriyip, aşağıya damlayıp kömürle alev alması sayesinde gerçekleşir.
We've given up a set of skills for how you can take elements of the local landscape and fire and make beautiful meals.
Yerel tabiatı ve ateşi kullanarak şahane yemekler hazırlama kabiliyetimizden de vazgeçtik.
[Michael] One of the stories of progress is the disappearance of fire from our lives.
Geliştiğimizin en büyük ispatı ateşin hayatımızdan yok olup gitmesidir.
If the pan's on fire, just cover it.
Tencere yanıyorsa üzerini kapat.
" If there's a fire in the pan, just cover it.
" Tavadan ateş çıkarsa, üzerini kapat.
The... fire?
Yangın olabilir mi?
So that eventually you'd be forced to take over the family business and close the restaurant, and when that was going too slowly, he used me to set the place on fire!
Sırf aile işini üstlenmeye mecbur kalman ve restoranı kapatman için. Ama plan yavaş işleyince restoranı kundaklamam için beni kullandı.
Which, by the way, was exactly the same fire that started the first day of work.
Bu arada, işteki ilk gün çıkan yangınla aynı türde bir yangındı.
Doesn't management know that you fire people at the end of the night?
Gecenin sonunda insanları kovduğunu yönetim bilmiyor mu?
- The crops... they're on fire.
- Ekinler yanıyor. - Yanıyor mu?
the fireplace 19
the fireman 16
fire 3132
fireworks 151
firefly 32
fired 184
firearms 19
fires 46
fireball 23
fireplace 20
the fireman 16
fire 3132
fireworks 151
firefly 32
fired 184
firearms 19
fires 46
fireball 23
fireplace 20
fire in the hole 198
fireman 33
fire and ice 19
fireflies 18
fire at will 85
fire away 185
fire me 63
fire alarm 25
fire it up 56
fire's out 20
fireman 33
fire and ice 19
fireflies 18
fire at will 85
fire away 185
fire me 63
fire alarm 25
fire it up 56
fire's out 20
fire when ready 30
fire one 19
fire department 142
fire her 28
fire him 40
fire escape 26
firemen 22
fire phasers 17
fire one 19
fire department 142
fire her 28
fire him 40
fire escape 26
firemen 22
fire phasers 17