Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ T ] / The hours

The hours перевод на турецкий

19,579 параллельный перевод
For the hours of joy that were taken from you. "
Sizden çaldığımız tüm boş zamanlar için. "
She accessed the building late last night. Signed in at 2 : 04 a.m., signed out three hours later.
2 : 04'te giriş yapıp üç saat sonra çıkış yapmış.
He wants to meet in the next 72 hours right here in New York.
Benimle 72 saat içinde New York'ta buluşmak istiyor.
12 hours prior to the meet, he is going to request one of the paintings at random, We won't know which one.
Görüşmeden 12 saat önce resimlerden rastgele bir tanesini talep edecek hangisi olacağını bilemeyiz.
That gives you, Dotcom, Jane, and Ally two hours to break in, remove the art, and get out.
Bu sen, Dotcom, Jane ve Ally'e içeri girip eserlerle çıkmanız için iki saat veriyor.
The election's less than 24 hours away.
Seçimlere 24 saatten az kaldı.
We called the tip in six hours ago.
İhbarı 6 saat önce yaptık.
All three of these offices are a few hours by car to the Canadian border.
Bu üç ofis de arabayla Kanada sınırına birkaç saat uzaklıkta.
Because I bet she won't like her junkie son being traipsed throughout the New York Field Office just 24 hours prior to the presidential election.
Çünkü keş oğlunun başkanlık seçimlerine 24 saat kala New York ofisinde gezdiğini duymak hiç hoşuna gitmeyecek.
Seventy-two hours to vacate the premises?
Evi boşaltmak için 72 saatimiz mi var?
The manager said the busiest hours for this stop are between 5 : 00 and 6 am.
Müdür tesisin en kalabalık saatlerinin sabah 5-6 arası olduğunu söyledi.
Working those long hours, the crew must really bond.
Uzun süreler beraber çalışan ekipte gerçek bir bağ olmalı.
Two houses up in flames inside three months, 18 hours in the arse of a cargo plane, stuffed in a van in the dark ;
Üç ay içinde iki ev ateşe veriliyor. Kargo uçağının arkasında 18 saat. Bir kamyonun arkasında karanlıkta kalmak.
Uh, I need you to watch the kids for a few hours.
Birkaç saatliğine çocuklara göz kulak olman gerek.
After examinations, forensics were able to place the incidents at 12 to 24 hours before his arrival on the scene, putting it at some time during the previous day.
İncelemelerden sonra adli tıp olayın saatini olay yerine varılmadan 12, 24 saat öncesi olarak belirledi. Bu da önceki güne işaret ediyor.
When's the last time you stopped for a couple of hours?
En son ne zaman birkaç saatliğine içmeyi bıraktın? Dene. Bol su iç.
Look, you realize you're speaking to the one person who wasn't fired you in the last few hours, right?
Son birkaç saat içerisinde seni kovmayan tek kişiyle konuştuğunun farkında mısın?
I said yes. But that... was peak heat of the moment. In the intervening hours, I've been taking a deep dive into other options and contingencies, trying to game out any iteration in which charging into this enterprise makes any sense.
Ama o anın heyecanıyla demiştim.
Two hours to find forgiveness from the souls you've hurt.
Yaraladığın ruhlardan af dilemek için iki saatin var.
But the Verfassungsschutz approved it a few hours ago.
Almanya İç Güvenliği birkaç saat önce onayladı.
I'm going on close to 40 hours without good sleep, and the edges of things are starting to get a little dancey. What?
- Yer yerinden oynamaya başladı biraz.
Anyway, she wanted a comprehensive, go-to-market strategy for the platform version within 48 hours.
Her neyse, platform versiyonu için 48 saat içinde kapsamlı bir pazara açılma stratejisi istedi.
Gerald, you've been sitting at the table for three hours now. You okay?
Gerald, 3 saattir masada oturuyorsun.
If anyone needs me in the next two hours, they'll just have to wait.
Önümüzdeki iki saat boyunca bana ihtiyacı olanlar beklemek zorunda.
We could put the platform on hold, take the money we have left and pivot to something that doesn't require hours of explanation.
Platformu askıya alıp geriye kalan parayı da alıp saatlerce açıklamamız gerekmeyen bir şeye geçeriz.
After ten hours of driving, I finally saw the most glorious site.
On saat araba kullandıktan sonra nihayet, olabilecek en muhteşem yapıyı gördüm.
The Navy SEALs are just a few hours out from meeting up with the aerostat.
Deniz Özel Kuvvetler zeplinden... -... bir kaç saat uzaklıktalarmış.
You got to get that watch and amscray out of there,'cause if he's half the paramour I am, he could be gone for hours.
- İğrenç.
And, uh, good news. The boys have hours and hours of research to do, Phone calls for the case.
İyi haber şu ki beyler saatlerce araştırma ve telefon görüşmesi yapacak.
Beyond mine anyway, and his mother's. He's out all hours of the night, and when he is home, it's back-chat or you can't get a word out...
Gece saatlerce dışarıda, eve geldiğinde de, küstah ya da bir kelime bile edemiyorsun...
It's all in the onions. You have to caramelize for, like, 18 hours. Which if I leave right now,
İşin sırrı soğanda 18 saat boyunca karamelize etmelisin bu da demek oluyor ki şimdi gidersem salsalamak için her şeyi hazır etmiş olacağım.
At some point in the last 48 hours... this was an active crime scene.
Son 48 saat içinde burası aktif bir olay yeriymiş.
But the best guess is she was killed somewhere in the 48 hours prior to being discovered.
Ama en iyi tahminle bulunmadan önceki 48 saat içinde öldürülmüş.
Twelve hours from the exact time the last alien was kidnapped to his time of death.
Son uzaylının kaçırılmasıyla öldürülmesi arasında 12 saat fark var.
Two armored vehicles have been attacked in the last six hours.
Son altı saatte iki zırhlı araç saldırıya uğradı.
Pull up the missions Supergirl has run in the last 48 hours.
Son 48 saatteki Supergirl'ün gittiği görevleri gösterin.
Well, I think we should just try him again. It's been at least two hours since they took her to the hospital.
Onu hastaneye götürdüklerinden beri en az iki saat geçti.
The longest 48 hours.
En uzun 48 saat.
For the next five months, you will be spending 12 hours a day training.
Önümüzdeki beş ay boyunca günde 12 saat eğitim alacaksın.
It's quite beautiful in the twilight hours.
Alacakaranlık saatlerinde çok güzeldir.
Then eight hours ago, police discovered the body of Timothy Smit, mutilated and staged in an abandoned shanty just inside the Azaria District, one of the poorest neighborhoods in Johannesburg and 12 miles from their aunt's bar.
Sekiz saat önce de polis Timothy Smit'in cesedini bulmuş, bıçaklanmış ve Johannesburg'un en fakir mahallelerinden biri olan, teyzenin barına 18 kilometre uzaktaki Azaria'da bir barakaya bırakılmış.
Based on the wounds, this accelerated pattern of attack, I'd say it was less than two hours ago.
Yaralara ve hızlanmış saldırı şekline bakarsak iki saatten az bir süre önce ölmüş.
Come across the bridge on 6th Street in four hours.
6 Caddesi'nde köprü üzerinden dört saat içinde gel.
Your Honor, this case really comes down to a few simple facts, and one of the most important facts is that people who live not 45 minutes from here, two hours in rush hour, are being relentlessly exploited by a big fancy, greedy,
Sayın Yargıç, bu dava birkaç basit detaya indirgenebilir. En önemli detaylardan birisi, yalnızca 45 dakika uzakta yaşayan insanların... İş çıkışında iki saat.
So... we're stuck together for the next five hours.
Önümüzdeki beş saat boyunca baş başa kaldık.
Mama took ill in the afternoon, then began haemorrhaging in the early hours.
Öğleden sonra annemin durumu kötüleşmiş. Sabaha karşı da iç kanama başlamış.
A big day for the British public who are living these beautiful hours after the end of the war.
Savaş sonrasında bu güzel zamanları yaşayan Britanya halkı için büyük bir olay.
The plane for Brussels leaves in just under three hours.
Brüksel uçağı üç saat içinde kalkıyor.
You're really diligent in the early hours of the morning.
Günün erken saatlerinde epey gayretli oluyorsun.
I love my Time Lords as much as the next guy, but I need eight hours of man sleep.
Onun kadar bende zaman lordlarımı severim ama benim 8 saat uykuya ihtiyacım var.
I did hear you banging out e-mails till all hours last night, so the cucumbers in the sandwich can be repurposed as lunchtime crow's-feet refreshers.
Dün gece saatlerce e-postalarla boğuştuğunu duydum. O yüzden sandviçinin içindeki salatalıklar, öğle yemeği sırasında göz kırışıklıklarına iyi gelmesi için de kullanılabilir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]