Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ T ] / The oldest

The oldest перевод на турецкий

1,961 параллельный перевод
- One of the oldest in the city.
- Şehirin en eskilerindendir.
The oldest daughter, Sofia, told me last year that their father won't leave them alone... if you know what I mean.
En büyük kız Sofia, geçen sene babalarının onları rahat bırakmadığını söyledi. Neyi kast ettiğimi anlamışsındır.
Oh, the Cherry Lane Theatre is the oldest continuously running theater off-Broadway.
Cherry Lane Tiyatrosu, Broadway dışındaki sürekli faaliyette olan tek tiyatrodur.
A 14th-century scroll refers to one of the oldest of the Nine Clans as the Clan of Black Sand.
Bir 1 4. yüzyıl parşömeninde, Dokuz Klanlar'ın en eskisinden Siyah Kum Klanı olarak bahsedilir.
# # moving shadows write # # the oldest magic word... # Agh! # I hear the breezes playing # # in the trees above... #
yürüyen gölgelerin en eski büyülü kelimeyi yazması... Rüzgarların müziğini duyuyorum ağaçların üzerinde...
I'm downtown on the corner of Summerset and Geraldi Street, in front of one of the oldest and ugliest parking garages in the city.
Şehrin merkezinde, Summerset ve Geraldi sokaklarının kesiştiği yerde, kentin en eski ve en çirkin otoparklarından birinin önündeyim.
Since you're the oldest here- -
En yaşlısı sen olduğundan dolayı- -
Now, we're talking about the oldest language in human history for whatever reason recorded in your room.
İnsanlık tarihindeki en eski dilden bahsediyoruz. Herhangi bir sebepten ötürü senin yatak odanda kaydedildi.
The profession known as the oldest.
Var olan en eski mesleklerden birini yapıyordu.
I'm the oldest brother, Joe, the youngest.
En büyük bendim en küçük de Joe.
Being the oldest, some of the parenting duties inevitably fell to me.
En büyük olmak bana da bazı sorumluluklar getirmişti
But I thought you were the oldest, sir.
Sizin en büyük çocuk olduğunuzu sanıyordum, efendim.
- It's the oldest story in the book.
- Bu en eski hikayedir.
The oldest kid was 9.
En büyük çocuk 9 yaşındaydı.
Friendship is the oldest trick in the book.
Dostluk kitaptaki en eski hiledir.
- No, the oldest is the Boss... so it's me.
Hayır, şef en yaşlı olandır. En yaşlı benim.
No, Clotaire's the oldest, he was left back.
En yaşlımız Dalgacı. Kreşi çift dikiş.
Of course, the colony club is The oldest, most prestigious ladies'club in the city.
Colony Kulübü elbette ki şehirdeki en köklü ve prestijli bayan kulübü.
I'm in the oldest profession in the world.
Dünyanın en eski mesleğini yapıyorum.
That's the oldest story that there is.
Bu, var olan en eski hikâyedir.
You see, Randy, the oldest one, he doesn't do much except snowboard and judge snowy wet T-shirt contests.
Gördüğünüz gibi, daha yaşlı olan Randy snowboard ve ıslak beyaz t-shirt yarışması jüriliğinden başka kayda değer bir şey yapmıyor.
He Who Walks Behind The Rows has protected us from the outside world and provided for us since the oldest amongst us were little.
Safların Ardında Yürüyen bizi dış dünyadan korur. Bizi gençlik ve yaşlılığın arasında muhafaza eder.
That's the oldest trick in the book.
Oyundaki en eski hiledir bu.
At 82, Fernand is the oldest guy still working in France.
Fernand, 82 yaşında Fransa'da Avrupa'nın halen çalışan en yaşlı işçisi.
Ladies and gentlemen of Middleton, honored guests, I want to thank you for coming by to visit the oldest home in Middleton, Grey House.
Middleton'ın bayanları ve beyleri, değerli misafirler Middleton'ın en eski evi olan Gri Ev'i ziyaret ettiğiniz için teşekkür etmek istiyorum.
Anne was the oldest.
En büyükleri Anne'di.
She is a Night-Mare, a demon-woman the oldest and most enduring story told by man.
O bir kabus, bir dişi şeytan... İnsanlık tarafından anlatılan en eski ve sürekli hikaye.
- Um... Jim Morrison is the oldest son of a decorated navy officer. At 16, he's already reading Nietzsche, Rimbaud and William Blake.
Parlak bir deniz subayının en büyük oğlu olan Jim Morrison daha 16'sında Nietzsche, Rimbaud ve William Blake okuyordu.
He was the oldest one.
En büyükleriydi. Aklı biraz kıttı.
She's the oldest married woman for my earlier and this generation.
Hem eski nesil, hem de bu nesil içinde, en yaşlı evli kadın.
- I'm the oldest and ordering you.
En yaşlı kişi benim ve sana emrediyorum.
I grew up in the city of Leicester, and I knew that in this area, not far from the city, called Charnwood forest, there were the oldest rocks in the world.
Leicester şehrinde büyüdüm. Şehrin yakınlarındaki Charnwood Ormanı adı verilen bu bölgede dünyanın en eski kayalarının bulunduğunu biliyordum.
I'm the oldest brother, and it's my responsibility to look after her.
En büyük ağabey benim ve o benim sorumluluğmda.
I wasn't always the oldest brother, Gary.
Hep en büyük ağabey ben değildim, Gary.
Are we the oldest here?
Buradaki en yaşlı biz miyiz?
Which of these events are the oldest?
Bu olanlardan en eskisi hangisi?
The oldest and largest of Egypt's three great pyramids.
Mısır'ın üç büyük piramidinden en eskisi ve en büyüğüdür.
Perhaps the oldest city in the world.
Muhtemelen dünyadaki en eski şehirdir.
MAN [ON TV] : The oldest woman to ever swim the English Channel... -... arrived here today in Calais...
Manş Denizi'ni yüzerek geçen en yaşlı kadın bugün Calais'e vardı.
It's, "cunt" is, it's - it's - it's it's in Shakespeare, in Chauser, it's the oldest swear word in the world.
Amcık Shakespeare'de, Chaucer'de bile geçiyordu. Dünyadaki en eski küfür.
The oldest guy I've ever been with was my camp counselor.
Benim birlikte olduğum en yaşlı erkek, kamptaki yöneticimdi.
The revolutionary armed forces of Colombia are Latin America's oldest, largest and best-equipped guerrilla insurgency.
Kolombiya'nın devrimci askeri kuvvetleri Latin Amerika'nın en eski, en büyük ve en iyi örgütlenmiş isyan birliğidir.
Oh! Oldest trick in the book!
En eski numarayı yedi!
Our oldest son, Michael, decided he didn't care for his grades that semester so he hacked into the school's computer system and changed them to his liking.
Büyük oğlumuz, Michael, o dönem notlarını pek önemsememiş ve okulun bilgisayar sistemine girip kendi zevkine göre düzenlemiş.
Naomi is the fertility specialist at Oceanside and one of my oldest friends.
Naomi, Oceanside Sağlık Merkezi'ndeki kadın doğum uzmanımız ve en eski dostlarımdan biri.
Yeah, oldest story in the book though, right?
Evet, çok eski bir hikaye. Değil mi?
Oldest trick in the book.
En eski kuraldır.
Oldest trick in the book, that is.
Yemem bu bayat numarayı.
This week, Chanel, who has been named the "world's oldest dog" by Guinness World Records, turned 21 years old.
Bu hafta, Guiness Rekorlar kitabı'nda... "en yaşlı köpek" olarak geçen Chanel 21 yaşına bastı.
Oldest story in the book, I'm afraid.
Maalesef kitaptaki en eski hikâye.
This here is the almighty Zloz, my oldest friend from the island of long.
Bu, yüce Zloz. Long Island'dan eski arkadaşım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]