The yellow one перевод на турецкий
262 параллельный перевод
Or the yellow one...
Yoksa sarı olanı mı...
- The yellow one.
- Sarı olanı.
The yellow one is for Senko Brobin.
Sarı olan ise Senko Brobin için.
The yellow one on the wall.
Duvardaki sarı olanı.
The yellow one, left side means you give golden shower right side you receive. The red one is...
Sarı olan, solda olursa üstüne işiyenlerdensin Sağda olursa işenenlerdensin.
I mean the yellow one with black in it!
Yani içinde siyahlar olan sarı kravatım!
The blue one, the yellow one...
Mavisi ve sarısı var.
The yellow one is strontium-90.
Sarı olan strontiyum-90.
You know you pull the red one, then the yellow one!
Biliyor musun? Önce kırmızıyı olmazsa sarıyı çekmen gerekiyor.
One is yellow, the other is white, but both their souls are rotten.
Biri sarı öteki de beyaz ancak ikisinin de ruhları çürümüş durumda.
In fact, one of my ancestors, a very famous poet, was drowned in an attempt to catch the moon in the Yellow River.
Hatta, çok ünlü bir şair olan atalarımdan birisi mehtabı yakalama girişimi sırasında Sarı Nehir'de boğulmuştu.
The brown-skinned girls who enflame... your senses with their play... the cool, yellow-haired women who entice and escape you... the gentle ones who serve you... slender ones torment you... the mothers who bore and suckled you... all women whom God created out of... the teeming fullness of the Earth... are yours in the love of one woman.
Cilveleriyle kanını kaynatan kumrallar aklını çalıp seni baştan çıkaran sarışınlar şefkatle sana hizmet eden güzeller cehennem azabı çektiren ince belliler seni doğurup emziren anneler Tanrı'nın, toprağın fışkıran bereketinden yarattığı bütün kadınlar tek bir kadının sevgisinde, senindir.
We line up one short opera more The name is Yellow River Love
Adı da "Sarı Irmak Aşkı".
The bony one with the yellow hair and a long nose.
Sarı saçlı, uzun burunlu ve sıska olan.
And then... the searchlight which had been turned on the world... was turned off again. And never... for one moment since, has there been any light stronger than... Than this... yellow lantern.
Ve sonra dünyamı aydınlatmak için açılmış projektör yeniden kapanmıştı ve o gün, bu gün şu isli fenerin ışığından daha güçlü bir ışık olmadı hayatımda!
Well, for example, there's a beer joint, the Yellow House, in number one village.
Ne demek istiyorsun? Örnek vereyim. Bir numaralı köyde sarı bir ev var.
- The one in yellow isn't doing badly.
- Sarılı hiç fena değil.
- He's the one with the yellow hair.
- Sarı saçlı olanı.
I think this one belongs to the Yellow-bellied Sapsucker family.
Bu, sarı karınlı çiçek emen familyasına ait.
On the anniversary of our divorce, my husband always sends me..... one potted yellow rose, and it'll be 19 years in July.
Her boşanma yıldönümünde, kocam mutlaka bana bir deste sarı gül gönderir. Bu Temmuz'da, 19 yıl olacak.
- One dollar on the yellow.
- Sarıya bir dolar.
Buy our film, the only film in two versions : one yellow, one blue!
Filmimizi alın, iki versiyonu olan tek film : Biri sarı, biri mavi!
One will cross the yellow line sooner or later.
Eninde sonunda biriniz sarı çizgiyi geçecek.
My feelings can't be helped... Look at the one with the yellow dress.
Sarı elbiseli olana bak.
Red, little, spiky stigmas of the female flower... dangling, yellow male catkin... yellow pollen flying from one to the other.
Dişi çiçeğin kırmızı, küçük ve yapışkan stigmaları salınır ve erkek söğüt çiçeği,.. ... sarı polenler birinden diğerine uçup durur.
- Don't put the silver back on the tables. - This one's yellow.
Çatal kaşığı tepsiye geri koymayın.
And the yellow one?
Ya sarı olan?
White flowers on one side, yellow on the other.
Beyaz çiçekler bir tarafa, sarılar diğer yana!
You're the one who figured out how to find the Yellow Brick Road and how to destroy Evillene and every smart move we've made.
Sarı Tuğla Yolu'nu nasıl bulacağımızı çözen sendin ve nasıl Evillene'yi yenebileceğimizi ve yaptığımız her akıllıca hareketlerimizi.
Take one half... of the Nembutal - the yellow and black.
Nembutal'den... siyah ve sarı olandan, bir yarım al.
She's the one in yellow
Sarı elbisesi vardı
The one in yellow is called Ximen Luoye
Sarı elbiseli Ximen Luoye
The closer we come to an atmosphere with only one sun a yellow sun the more our molecular density gives us unlimited powers!
Sadece tek bir güneşi olan bir atmosfere yaklaşıyoruz... sarı bir güneş... ve yaklaştıkça moleküler yoğunluğumuz bize sınırsız güçler veriyor!
Shangguan Jinhong is the one in the yellow overcoat. His "Dragon Phoenix Golden Rings" ranked second.
Sarı kaftanlı olan Shangguan jinhong... onun Altın ejder ve anka halkaları 2 inci rütbededir
The yellow mustard or the darker one?
Sarı hardal mı yoksa koyu renk mi?
THE ONE IN THE YELLOW DRESS.
Sarı elbiseyi giymiş olan.
One leg is already amputated, the right one is yellow with brown stains.
Bir bacağı alındı, diğeri sapsarı ve kahverengi lekelerle dolu.
The fed one? No, the yellow?
Kırmızı olan mıydı, sarı olan mıydı?
The one with yellow eyes.
Sarıgözlü bir köpek.
If you don't clear this radio, Captain Birdell, the only yellow rose you'll be seeing will be the one I'll shove up your afterburners.
Yüzbaşı Birdell, eğer çeneni kapamazsan göreceğin tek sarı gül, art yakıcıların olacak.
I get two red for my back, a yellow one for my arrhythmia and two of the bluest eyes I've ever seen in my life.
Anlıyorum. Tamamen ustalık işi. Sanırım lisa kabakulak olmuş.
Not the one in the yellow shirt?
Sarı gömlekli değil ya?
It's the one with the yellow socks.
Şu sarı çoraplı olanlardandır kesin.
The one in the yellow.
Sarılı.
- Is it the one with the yellow roof?
- Sarı çatılı olan mı? - Hayır.
Now, we have computer print-outs of every one of these stores, and what we do is we take the print-outs of all the red dots which are the bad guys, and our idea is to turn these red dots into yellow dots, and turn the yellow dots into green dots,
Yerel kablolu kanallar sadece Lynn, Swampscott ve Salem bölgelerinde çekiyordu. Yani 30.000 kişi ya da 30.000 hane olabilir,... ama sinemaya gitmeyip evlerinde oturan pek çok insanın göreceğinden eminim.
On all of the tables, the red rose, except on that one table, the yellow iris.
Tüm masalarda kırmızı gül var, sadece şunda... bir sarı zambak var.
Mix just two drops in somebody's drinks the one who drinks it, turns blue and then yellow.
İçeceğin içine iki damla damlattığın zaman içen kişi önce morarır sonra sararır.
No one knows what it is, and the sheriff's too yellow to investigate.
Ne olduğunu kimse bilmiyor, Şerif de araştırmak için çok korkak.
Why would that one area of his mind not be affected by the yellow sun of the Earth?
Güneş onun beyninin espri üreten kısmını etkilemiş olamaz mı?
I finally got all my yellow sheets down from Albany... and the first guy up I've never seen him before... but his yellow sheet shows he's got one prior conviction for robbery.
Bir davadan yalnızca yarım saat önce belgeler elime ulaştı. Adam da geldi. Daha önce hiç görmemişim.
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one more minute 37
one step at a time 173
one moment 967
one more thing 865
one more round 22
one more drink 18
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one more minute 37
one step at a time 173
one moment 967
one more thing 865
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33
one's missing 20
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33
one's missing 20