Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ T ] / There was a guy

There was a guy перевод на турецкий

917 параллельный перевод
But there was a guy on the next plantation, even though he wasn't my brother.
Her ne kadar kardeşim olmasa da komşu çiftlikte bir adam vardı.
There was a guy here what...
Az önce bir adam buraya...
There was a guy who danced like this.
Bir balerin vardı. En güzel tarafı oydu, dans eden bir balerin vardı.
There was a guy.
Bir adam vardı.
There was a guy with a face in one of those planes today.
O uçaklardan birinin içindeki bir adamın yüzünü gördüm.
There was a guy with a face in all the other seven you shot down.
İndirdiğin diğer yedi uçağın içinde de birileri vardı.
There was a guy on the balcony.
Balkonda bir herif vardı.
There was a guy who sometimes helped me.
Kış günü bu fırıncı benim için bir rahatlama ifade ederdi.
Hey, you know there was a guy in the game that accused me of juicing the deck?
Oyunda biri beni desteyi işaretlemekle suçladı.
Now, when you were 16... 17, there was a guy who worked in a...
Sonra, sen 16... 17 yaşlarındayken, bir adam vardı şeyde çalışan...
Thanks to your daughter there was a guy killed in my office tonight.
Kızınız sayesinde bugün ofisimde biri öldürüldü.
You know, there was a guy up in Frisco taking that stuff.
Biliyor musun Frisco'da bu maldan kullanan bir adam var.
All right, there was a guy here in town, a produce man.
Kasabada üretici bir adam vardı.
There was a guy asking for staying over
Gecelemek isteyen birini gördüm
There was a guy with his head in one place and his body 10 meters away.
Adamın birinin kafasının bir yerde ayaklarının 10 metre ileride olduğunu.
Well, there was a guy once.
Bir zamanlar bir adam vardı.
You know, there was a guy after me.
Biliyor musun, peşime bi adam takıldı.
Now, uh... there was a guy that got shit on, probably got shit on again.
Büyük ihtimalle bu adamın üzerine defalarca sıçmışlardı.
With care, there was a guy at the hospital that I liked.
Özen gösteriyordum çünkü hastanede hoşlandığım biri vardı.
There was a guy, searching for apartment, who ran into a guy discussing the existence of God.
Ev arayan biri vardı. Tanrı'nın varlığını sorgulayan birine rastladı.
There was a guy. One of the stuntmen. Delly hit on him.
Sonra deli dublörlerden biriyle oynaşmaya başladı.
There was a guy once.
Bir adam vardı.
There was a guy we talked to last week.
Geçen hafta bir adamla konuşmuştuk.
I was just wondering if you knew there was a guy over here serenading Kath.
Sadece burada Kath'e serenat yapan bir adam olduğunu bilmek istersin diye düşündüm.
There was a guy who ate a sausage sandwich.
Sosisli sandviç yiyen bir adam vardı.
Well, sure, if there was a strange guy down here, we'd know.
Elbette, burada şüpheli bir adam olsa biliriz.
I heard a guy say to Dave's girl that there was no use of her acting so funny, and they might as well all get soused.
Adamın birini, Dave'in kıza boşuna tuhaf davranmamasını söylerken gördüm sonunda hiçbiri ayakta kalamayabilirmiş de ondan.
I knew there was a story in that guy.
Çatlak mıymış? Bu herifte bir iş olduğunu biliyordum.
Last year there was a crazy guy, started a murder rumor.
Geçen yıl, delinin biri bir cinayet söylentisi çıkardı.
Then there was a case of a guy who was found shot.
Başka bir olayda adam vurulmuş olarak bulundu.
My jaw hurts, my ribs ache, I killed a man back there and stood by while a harmless guy was killed.
Çenem acıyor, kemiklerim ağrıyor. Bir adam öldürdüm ve zararsız bir adamın ölmesine seyirci kaldım.
There was nothing left of the guy, nothing at all, except... a rag, a bone, and a hank of hair.
# Adamdan hiçbir iz kalmamıştı, hem de hiç... #... bir çaput, bir kemik ve bir tutam saçtan başka.
You know, I had a feeling there was another guy in that car, but I never got a chance to look because they hit me over the head.
Sanki arabada bir başka adamın daha olduğunu hissettim. Fakat kafama vurulunca bir daha bakmaya hiç fırsatım olmadı.
What difference was there between them and you, that you became a hood, a tough guy,
Seninle onlar arasındaki fark neydi de, Sen serserinin, kabadayının tekine dönüşürken...
[Guy Narrating] I don't know how long it was I had to keep him out there... drifting around in a chartered fishing boat... but finally he spilled everything.
O kiralık balık teknesinde... onu ne kadar tuttum bilemiyorum, fakat sonunda herşeyi yumurtladı.
There was a funny little guy name of Joe piano there.
Orada komik bir adam var. Adı Joe Piano.
It was on the radio that there's a guy who was gonna...
Radyoda söylediğine göre bir adam...
There was this guy. He was a big movie star.
Film yıldızı olan bir adam vardı.
There was another actor like him, Donald Baumgart, they put a spell on him. They cast a spell on him and made him blind so Guy could get his part.
Onun gibi başka bir aktör daha vardı, Donald Baumgart, ona büyü yapıp, kör ettiler, sırf rolü Guy alsın diye.
Some guy just told me there was a contract out on me.
Adamın biri bana benimle ilgili bir kontrat yaptığınızı söyledi.
So sometimes I find myself obliged to listen to a song and dance of some guy who shows me a drawer and gets his wife to confirm that there was indeed a revolver in that drawer during the war a revolver which he was supposedly ready to use on the Germans.
Hadi dostum, anlat hepsini bana. Sakin olmaya çalışırım. Ben bir satıcıyım ve malımı satmak istiyorum.
There's a guy named Kung who was with Hou Jiou
Hou Jiou'la birlikte olan Kung adında biri vardı
Well, there's one thing for sure - that whoever it was, it had to be some... some guy out here in a boat in the marina.
Ama şurası kesin ihbarı yapan adam her kim ise, marinada bot kullanıyor olmalıydı.
- There was a black guy at Orly...
- Orly'de bir zenci vardı.
There was a farmer, a very nice guy.
Bir çiftçi vardı, çok hoş bir adamdı.
Well, there was this one guy who said that he knew her, and he went to a party with her, and... she...
Onu tanıdığını söyleyen bir adam vardı birlikte partiye gitmişler ve o...
He was in a park on a bench, sitting there. Just a little old guy reading the funny pages out of the paper.
Hatta bir bankta oturuyordu yaşlı bir adam gazetenin magazin sayfalarına bakıyordu.
A long time ago, there was this guy, maybe a couple hundred years ago, he was fighting in the...
Çok uzun zaman önce, birkaç yüzyıl önce, bir dövüşçü varmış.
THERE WAS A GUY CUTTING THE GRASS.
Evet.
Back in the 50s there was this guy who played a sax.
1950'li yıllarda, bir adam varmış saksafon çalarmış.
I heard there was this motorcycle chase outside the Bowl-a-Rama, and according to Paulette Rebchuck, this very mysterious and gorgeous guy knocked Stephanie Zinone right out of her bobby socks.
Bowl-a-Rama'da motorsiklet avı olduğunu duydum ve Paulette Rebchuck'a göre, bu gizemli ve harika çocuk Stephanie Zinone'nin aklını başından almış.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]