Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ T ] / This one time

This one time перевод на турецкий

4,057 параллельный перевод
This one time I knocked this guy out so bad...
Bir keresinde adamın birini öylesine yere sermiştim ki...
Well, this one time I was hungry.
Peki, aç olduğum bir zamandı.
and I love you... and this one time...
ve ben seni sevdim... ve bu birkeresinde...
No... no We'll try this one time
Hayır... hayır Bunu bir daha deneyeceğiz
Hmm. I'm only gonna tell you this one time.
Bunu sana sadece bir kere söyleyeceğim.
So... this one time, my dad calls me up in the middle of the night.
Bir seferinde, gecenin bir yarısı babam beni yanına çağırdı.
I mean, you're just gonna have to compromise this one time.
Demek istediğim, bu seferlik ödün vermek zorundasın.
Look, Charlie, if it was just this one time... it was twice.
Bak Charlie, eğer bir seferlikse... İkiydi.
I will hold it this one time.
Bir kez tutacağım.
I'll make an exception this one time because you're new.
Yeni olduğun için bu seferlik görmezden geleceğim. Ve aileden olduğun için.
The only reason I did this thing is because I'm sick of being the poor one all the time.
Bu şeyi yapmamın tek nedeni sürekli fakir olan olmaktan sıkılmış olmam.
When it gets out that she and I have started, after all this time, to care for one another in a way that is no longer strictly professional,
Ve bunca zaman sonra o ve benim, birbirimizle ilgilendiğimiz ve bunun artık profesyonelce olmadığı ortaya çıkınca,
In fact, most people watching this probably won't know who they are, but at one time they were big names on TV.
Aslında bunu izleyen çoğu izleyici bunların kim olduğunu bilmiyordur. Ama zamanında onlar televizyonun büyük isimleriydi.
This guy was supposed to be, you know, a one-time thing.
... bu adam, anlarsınız ya tek gecelik bir şeydi.
Usually I get two notices and then a pink one, but this time- -
Genellikle iki bildirim alırım ve biri pembe olur ama bu sefer -
One thing at a time, let's go and deal with this goose shit first.
Her şey zamanla, ilk önce gidip kaz pisliğini halledelim.
Christie's the only one been holding this family together, and, the one time she does something you don't like, you turn on her?
Bir kez istediğin şeyi yapmadı diye ona sırtını mı döneceksin?
This way, we can do things at one time.
Böylelikle bir taşla iki kuş vururuz dedik.
The next time I see this one, her skin will line the Una Mens Holy chambers.
Onu bir dahaki gördüğümde, the Una Mens kutsal odalarında derisi yüzülecek.
'Cause this time there's no one that's gonna save me!
Çünkü bu sefer kimse beni "kurtaramaz!".
Go stand on it, but this time on one leg.
Gidip üzerinde dur. Bu sefer tek ayağının üstünde.
I'm almost certain that this whole thing is just one big misunderstanding, and we'll sort it out in no time.
Eminim bütün bunlar büyük bir yanlış anlaşılma. Ve hemen halledeceğiz.
All this time and no one has ever found one?
Bunca zamandır kimse bulamadı mı?
This is the great O'Mah statue carved by Jim McClarin out of one giant piece of redwood right around the same time Patterson shot his famed footage.
Patterson'ın çektiği ünlü video ile aynı dönemde Jim McClarin tarafından devasa bir kızılçamdan oyulmuş büyük O'Mah heykeli.
- This is a one-time deal. - Uh-huh.
- Tek seferlik bir anlaşma.
Let's go over this one more time.
Pekâlâ. Üstünden bir kez daha geçelim.
Now, I don't care what happened to him, but I'm gonna ask you this one last time where is my money?
Ona ne olduğu umurumda değil, fakat size son kez soruyorum. Param nerede?
One time we went mini-golfing, you know, as a family, and he got so pissed when he missed this easy putt that he broke his club.
Bir keresinde ailecek mini golfe gitmiştik ve deliğe sokamayınca çok sinirlendi ve sopasını kırdı.
I remember one time my buddy Barry had this undeliverable, and it was, like...
Bir keresinde arkadaşım Barry'e bir teslim edilemez gelmişti, görmen lazım...
Just because I'm the one who said it was time... doesn't mean this is easy for me.
Zamanının geldiğini benim söylemem benim için kolay olduğu anlamına gelmiyor.
And every time I do get close to one, she ends up pulling away from me, and then I wind up back in this room, thinking where I went wrong again.
Ne zaman birine yaklaşsam sonunda benden uzaklaşıyor. Ben de bu odaya gelip yine nerede yanlış yaptım diye düşünüyorum.
No one is this good the first time out.
Kimsenin ilk cinayeti bu kadar iyi olmaz.
Uh... you know, listen, um, I hope I haven't given you the wrong idea here, but since we didn't even exchange names, I thought that this was kind of a one-time...
Dinle, umarım sende yanlış bir izlenim bırakmamışımdır ama isimlerimizi bile bilmediğimiz için bunun tek-seferlik bir şey olduğunu düşünmüştüm.
Look, Joel, this town has few perks, but the one that has kept me here is the feeling, for the first time in my life, that I belong to a community.
Bak, Joel, bu kasabanın bazı iyi yanları var, ama burada kalmamı sağlayan şey hayatımda ilk kez, bir topluluğa ait olma hissi.
See, I think you are too clever for the world and it's hard being this beautiful and one step ahead of everyone all the time.
Bence bu Dünya için çok zekisin, güzel olmak ve herkesten bir adım önde olmak bayağı zor olmalı.
So we are racing, I mean, like mad, trying to get there in time, wrong turn after wrong turn, this one is in a full-on panic.
Yarışır gibi gidiyoruz. Yani, oraya vaktinde varmak için deliler gibi yırtınıyoruz. Yanlış dönüş üstüne, yanlış dönüşler,
All right, let's go over this one more time.
Pekala, üzerinden bir kez daha geçelim.
One time, we were at this pizza place...
Bir keresinde bir pizzacıda...
Now let's try this one more time.
Şimdi bir kez daha deneyelim.
I'm gonna say this one time.
Bunu sadece bir kez söyleyeceğim.
In this house, we speak one at a time.
Bu evde sırayla konuşuruz.
I believe this revolution is fought one heart, one mind at a time.
Benin inandığım bu diriliş teker teker kalplerde büyüyor. Akıllara yerleşiyor.
Yeah, I'm normally sipping a cold one at this time of day.
Ben günün bu saatinde soğuk bir tane yudumlarım.
One step at a time. This is gonna work.
Adım adım gideceğim İşe yarayacaktır.
High season, six. But this time of year, ain't that much hunting'to guide, so, I only got one : Keith Dixon.
Sezon içinde altı, ama yılın bu zamanı rehber gereken o kadar çok av olmaz, yani sadece bir, Keith Dixon.
That one more time something like this happen, One more time.
Ki bir kez daha aynısı olduğu için, bir kez daha kesinlikle...
And the stockholders are in town this weekend, and so this is the perfect time to tee this all up by singing one of your new songs.
Ve hissedarlar bu hafta sonu şehirdeler, ve yeni şarkılarından birini söyleyerek, bu işi bağlamak için mükemmel bir zaman.
This is it. One time.
Karar vermen lazım.
She makes you public enemy number one and you figure this is a good time to chat?
Seni bir numaralı halk düşmanı ilan etti sen de sohbet için uygun zaman olduğunu mu düşündün?
That would explain why this one's a waste of time.
Bunun işe yaramaz olduğu kesinleşti.
Stephen, I'm gonna ask you this one more time.
Stephen, bunu senden bir kez daha isteyeceğim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]