Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ Y ] / You believe her

You believe her перевод на турецкий

3,119 параллельный перевод
Do you believe her denial?
Bu inkârına inandın mı?
So you believe her?
İnanıyor musunuz peki?
Ah, do you believe her?
Ona inanıyor musun?
I believe in every one of you
Her birinize teker teker inanıyorum.
Believe me when I say you need to drop everything and disappear now.
İnan bana, her şeyi bırakıp ortadan kaybol.
I believe you. That's why Amanda is gonna betray her.
İşte bu yüzden Amanda ona ihanet edecek zaten.
♪ go on believe her ♪ ♪ when she tells you nothing's wrong ♪
* Hadi inan ona, her şeyin yolunda olduğunu söylediğinde sana *
You can't believe everything you read.
Okuduğun her şeye inanamazsın.
Her parents have brought her up to believe that if you don't eat your tea, the bogeyman will come and get you.
Ailesi onu'eğer bezelyelerini yemezsen'öcu gelecek ve seni götürecek'fikrine inandırarak yetiştirmiş.
Go and show her to any doctor if you don't believe me.
İnanmıyorsan, git istediğin doktora göster.
I need everything you can find on a senior at Collins Prep whom I believe is bullying my daughter.
Collins Prep okulunda kızıma zorbalık ettiğini düşündüğüm bir son sınıf öğrencisi hakkında bulabildiğiniz her şeyi bulmanızı istiyorum.
Would you believe that the best legal secretary in the city didn't know about a document, even though it had what appeared to be her date stamp on it?
Şehirdeki en iyi hukuk sekreterinin üzerinde ona ait bir mühür olan belgeden haberi olmamasının ihtimali olabilir mi?
And would you believe that that same secretary would have destroyed that document without explicit orders from her boss?
Yine aynı sekreterin patronunun aleni bir emri olmadan o belgeyi yok etmiş olması muhtemel mi?
You believe that God is present everywhere.
Her yeri tanrının yarattığına inanıyorsun.
You believe the lie, and that is why you have won every election you've ever been in, and that's why Garcetti is going to win, too.
Sen söylediğin yalana inanıyorsun ve bu yüzden her seçimini kazandın. Garcetti de bu yüzden kazanacak.
- I have to ask, given her tempers, do you still believe this is the best place for the child?
Hırçınlığını göz önüne alırsak burasının çocuk için en hayırlı yer olduğuna halen inanıyor musunuz?
Believe what you want, but in every book, every movie, the baby is always the favorite.
İster inan ister inanma ama her kitapta ve filmde en küçük hep en çok sevilendir.
I can't believe you'd break Dave's heart.
Her neyse, Dave'nin kalbini kırdığına inanamıyorum.
You know, I'm not even sure I believe all these new parenting theories, but I'll be damned if I'm gonna let her tell me they're wrong.
Bu yeni ebeveynlik teorilerine ben de tamamen inanıyorum diyemem ama bana yanlış yaptığımı söylemesine izin verirsem ne olayım.
I can't believe you think it's okay for you to just sit here and casually flip through this catalog that contains everything I love from my old life.
Ben de senin burada oturup içinde eski hayatıma dair sevdiğim her şey olan kataloğun sayfalarına baktığına inanamıyorum.
Do you believe that story about her hand?
Eliyle ilgili hikayeye inanıyor musun?
Listen, whatever is going on out there in La-La Land, it's all make-believe, and nobody can do what you do.
Dinle dünyada olan her şey bir hayal ürünü senin yaptığını kimse yapamaz.
You've gotta believe that. I only meant to scare her.
Onu sadece korkutmak istemiştim, buna inanmanız lazım.
Listen, Hector. The reason that I ask is because you need to realize that if you ever come into contact with Emily, if she ever approaches you, for information, that her motives are not always as righteous as she leads people to believe.
Dinle Hector, bunu sormamın nedeni Emily ile iletişime geçersen veya sana bilgi için yaklaşırsa göründüğü gibi bir insan olmadığını bilmeni isterim.
If it's a choice between betraying everything you believe in and pulling a trigger I'm glad you pulled the trigger.
Bu, inandığın her şeye ihanetle tetiği çekmek arasında bir tercihse tetiği çektiğine memnunum.
Well, guess you can't believe everything you hear.
Sanırım duyduğun her şeye inanmamalısın.
You're telling me that you believe that Christ comes back to life every Sunday in the form of a bowl of crackers, and then you proceed to just eat the man?
İsa'nın her pazar günü bir kase kraker olarak geri döndüğüne ve insanların onu yemesine izin verdiğine inandığını mı söylüyorsun? Aynen.
It's got nothing to do with your boyfriend. You may find it hard to believe, but I've learned to live with your choices.
Belki bana inanmayacaksın ama, seçimlerini her zaman destekledim.
It's not saying, "I-I-I-I-I-I have to marry her" " and if that's the case, then you... you... Oh, God, I can't believe I'm saying this.
"O-o-o-o-onunla evlenmeliyim" demiyor ve durum buysa o zaman...
You just need to believe what you're telling her.
Ona söylediklerine inanman gerek.
you're like a kid who'll believe what anyone says...
herkesin her söylediğine inanan küçük bir çocuk gibisin...
you're like a kid who'll believe what anyone says...
Herkesin her söylediğine inanan küçük bir çocuk gibisin......
I cannot believe you agreed to marry her.
Onunla evlenmeyi kabul ettiğine inanamıyorum.
And all I can do is remember the way you were, and make believe.
Yapmış olduğum her şey, seni hatırlamak ve inanmaktı.
Okay, well, whatever you believe, all of the evidence points to the fact that Charlie Coleman is our killer.
Tamam, her neye inanıyorsan bütün kanıtlar gösteriyor ki Charlie Coleman aradığımız katil.
You think I don't believe Becca because I think women use their children as pawns, that I'm taking out my anger at my ex-wife on her?
Becca'ya inanmıyorum çünkü kadınların çocuklarını piyon gibi kullandıklarını düşünüyorum ve eski karımın sinirini ondan çıkarıyorum diye mi düşünüyorsun?
Yeah, well, you always believe her.
Sen ona her zaman inanırsın.
Whitest pelt, greenest eyes. Loyal like you wouldn't believe. Even before I gave her my blood.
Bembeyaz kürkü, yemyeşil gözleri vardı daha ben ona kanımı vermeden bile aklının alamayacağı kadar sadıktı.
I can't believe you released her.
- Onu serbest bırakmanıza inanamıyorum.
You can't believe everything you wiki, huh?
Wiki'deki her şeye inanamazsın ama, değil mi?
See, you can't believe everything that you read on the Internet.
Görüyorsun ya, internette okuduğun her şeye inanmayacaksın.
This goes against everything you believe in.
Bu inandığın her şeye aykırı.
I still can't believe you got her to give me a second chance.
Hâlâ bana ikinci bir şans kazandırdığına inanamıyorum.
You expect me to believe this woman's gonna throw her entire life away just to sleep with her ex-husband on her wedding night?
Benden, o kadının eski kocasıyla yatmak için tüm hayatını çöpe atacağını mı söylüyorsun?
But if you ever hurt her or upset her... Believe me -
Ama, eğer onu üzersen veya incitirsen...
They can make you believe anything.
Onlar, seni her şeye inandırabilirler.
You're so eager to believe any calumny, any vile thing said about this man you despise... that you're taking the word of an inmate in a mental ward.
Sevmediğiniz bu adamla ilgili her iftiraya, her kötü söze inanmaya hazırsınız. Hatta akıl hastaları koğuşundaki bir mahkumun sözüne inanıyorsunuz.
For $ 25 a day, plus expenses, I'll believe any damn thing you like.
Harcamalar dâhil, günlük 25 dolara istediğiniz her şeye inanırım.
You better believe that I hate the people that took this girl and raped her brutally.
Bu kadını kaçırıp vahşice tecavüz eden kişilerden nefret ettiğimi bilmenizi isterim.
I hope you believe I'll do my best to make her happy.
Onu mutlu etmek için elimden geleni yapacağıma inan.
Do you have reason to believe she or anyone in her life would be interested in doing you harm?
Kızının veya tanıdığı birinin size zarar vereceğine inanıyor musunuz?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]