Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ Y ] / You like it

You like it перевод на турецкий

79,032 параллельный перевод
Whether you like it or not, I'll always be your mother.
Sevsende sevmesende her zaman annen olacağım.
- You didn't like it?
- Sen beğenmedin mi?
But do you know how much it costs to roll out a piece of tech like that?
Ama böyle bir teknolojiyi piyasaya sürmek ne kadar maliyetli biliyor musun?
It means you're sitting there like you're the high priestess of moral authority, when the first time we slept together, you were with another man.
Orada ahlaki otoritenin yüksek rahibesi gibi oturuyorsun ama seninle ilk birlikte olduğumuzda başka bir adamlaydın demek.
- What the hell are you doing? - What does it look like
- Ne yaptığını sanıyorsun?
Well, it looks to me like I paid you to do a job, and you're sitting here doing this.
Buradan iş için para vermiş olmama rağmen kıçını yayıp oturuyormuşsun gibi duruyor.
It isn't like you to stay in and make phone calls instead of confronting someone face-to-face.
Adamın karşısına çıkıp yüzleşmektense şirkette oturup millete telefon açacak adam değilsin sen.
So if it's all the same to you, I'd like him to stay.
Sen de böyle düşünüyorsan kalmasını istiyorum.
But I'd like it if you stay with me while I do. Of course.
- Hayır ama dinlerken yanımda olmanı isterim.
And there's one more thing, and you're not gonna like it.
Bir şey daha var ve hoşuna gitmeyecek.
It's not like that. I knew what you really wanted was pfizer, so I tried to make it happen.
Hayır, asıl istediğinin Pfizer olduğunu biliyordum bu yüzden bunun için uğraştım.
You can't give out name partner like it's Halloween candy.
Sana yardım etmeye çalışıyorum. İsim ortaklığını şeker gibi dağıtamazsın.
You know what? Now that I just talked to you, I feel like I can - work it through myself.
Biliyor musun, seninle konuştuktan sonra üstesinden kendim gelebilirim gibi hissediyorum.
You don't, but, given the fact that you're still here, it doesn't look like you have much of a choice.
- Bilemezsin hala burada olduğunuza göre, fazla bir seçeneğiniz yok gibi duruyor.
Maybe it's because I felt like I owe you, or maybe because I wanted to prove to the world that I'm not Jessica.
Belki senin sahibinmiş gibi hissettiğim için ya da belki de dünyaya Jessica gibi olmadığımı kanıtlamak içindir.
I'm doing it so that pieces of shit like you never try to use my history against my clients again.
Senin gibi pislikler geçmişimi bir daha müvekkillerime karşı kullanamasınlar diye yapıyorum.
Just like you saw me do all those years ago, and I didn't like it because the statue was me.
Tıpkı yıllar önce benim yaptığım gibi ve bu hoşuma gitmedi çünkü heykel benim heykelimdi.
Well, if it's the same to you, I'd like the statue to stay.
Sana da uyarsa, heykelin sağlam kalmasını isterim.
And you act like you can take it back.
Ve sen onu geri alabilecek gibi davranıyorsun.
You know, the weirdest part is, he left the cash in my pocket... like he wanted me to find it.
İşin en tuhaf kısmı, parayı cebimde bırakmasıydı sanki onu bulmamı istemişti.
I thought you might like to read it.
Okumak hoşuna gider diye düşündüm.
Like you mean it.
Bu sekilde degil.
It can't look like you're running.
Ama kaçıyor gibi görünemezsiniz.
Yeah, you know, people carry backpacks on the street all the time, so, like, it doesn't necessarily say that we're leaving.
Evet, ama insanlar sokakta da sırt çantası taşıyorlar. Bu kaçtığımız anlamına gelmiyor.
Like you mean it.
İçinden gelerek.
I don't usually get to see it like this. But tonight you aren't you.
Ama bu gece başka birisin.
It's like walking in the past, don't you think?
Geçmişte yürümek gibi değil mi?
I thought you might like it.
Beğenirsin diye düşündüm.
Make it two, if you like.
İki tane yap. İstersen.
I'll just say it felt like you had an emotional response that you didn't share.
Sanki içinde bizimle paylaşmadığın duygu birikimi varmış gibi hissediyorum.
It is, and I'd like you to come, as my coach.
Geldi, ve ben senin de gelmeni istiyorum, koçum olarak.
And like you said, it's scary when you feel the pressure. I can admit that.
Ama dediğin gibi baskı altındayken bu o kadar da kolay değil, kabul ediyorum.
You're making it sound like I did something...
Sanki yanlış bir şey yapmışım...
I think it's that you didn't like that it put the two things that really fucking matter to you... winning and being thought of as good... in direct conflict.
Bence senin için önemli olan iki şeyin çakışması hoşuna gitmedi. Kazanmak ve iyi olduğunun bilinmesi.
Thought you'd like it.
Beğeneceğini düşündüm.
But I thought I was tell-it-like-it-is and you were gonna be, like, comforting and supportive.
Ben açık sözlü, sense teselli ve destek veren jüri olacaksın sanıyordum.
I thought it'd be like one of those open-minded relationships, you know?
Şu açık görüşlü ilişkilerden olacağını düşünmüştüm.
Um, but didn't you think it was satisfying, like... like a little bit?
Ama sence de tatminkar değil miydi yani birazcık?
It's just, like, a really sad story, to me, because he had a lot of potential. You know?
Bu hikayeye çok üzülüyorum çünkü potansiyeli çok yüksekti.
I mean, like, you're in my apartment and it's morning and you slept in my apartment, and now you're wearing my T-shirt and making coffee and I can't believe this is happening and everything coming out of my mouth is very cliche.
Yani, şu an dairemdesin ve sabah ve dairemde uyudun ve şimdi de tişörtümü giyiyorsun ve kahve hazırlıyorsun ve bunun olduğuna inanamıyorum ve ağzımdan çıkan her şey çok klişe.
You're like the winner at it.
Bunda kazanan gibisin.
Why does it sound like you preferred that?
Neden kulağa diğerini daha çok seviyormuşsunuz gibi geliyor?
You give me a book about this time and the wildlife in this era, I'll be dropping knowledge bombs like it's my job. - Nate?
Bana bu devir ve vahşi hayatıyla ilgili bir kitap ver işim buymuş gibi seni bilgi bombardımanına tutayım.
Given that you're entering his subconscious, I suspect it will look like someplace familiar to our old Captain.
Bilinç altına girdiğiniz göz önüne alındığında eski kaptanımız için tanıdık bir yer olacağını sanıyorum.
Clark always makes it look so much fun, like you have a deadly pen pal you see once a year.
Clark her zaman bunu çok eğlenceliymiş gibi gösterir sanki yılda bir gördüğü mektup arkadaşı gibi.
Because it really felt like you were mad at me.
Çünkü bana kızgınsın gibi hissettim.
Come to think of it, I've never had family like you.
Düşündüm de, senin gibi bir ailem olmadı.
I was there and I... I watched you solar flare, and it didn't look like they were trying to, you know, capture your heat-vision.
Oradaydım ve ışınlarını gördüm, ve bilirsin işte ısı görüşünü elde etmeye çalışıyor gibi görünmüyorlardı.
It looked like they just wanted you to blow your powers out.
Güçlerini ortaya çıkarmanı istiyor gibiydiler.
So it would have to be someone like you.
Bu yüzden senin gibi biri olması gerekmiş.
We owe it to ourselves to look at every angle, even if it makes us uncomfortable. - You sound just like him.
Bu bizi rahatsız etse dahi, her açıdan bakmayı kendimize borçluyuz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]