You must understand that перевод на турецкий
323 параллельный перевод
look, Columbo, you must understand that no one, no one wants this man caught any more than I do.
bakın, Kolumbo, şunu anlamalısınız ki, hiç kimse, hiç kimse bu adamın yakalanmasını benden daha fazla isteyemez.
This is all my fault, but you must understand that I...
Hepsi benim hatam ama anlaman gerekir ki ben...
You must understand that times have changed.
Zamanın değiştiğini anlamalısın.
" You must understand that he was no more to blame...
- görebilir miyim. - Önce ben göreyim, müsaade edersen. " Anlamalısın ki o artık hiç utanç duymuyor...
You must understand that.
- Bunu anlamak zorundasın.
I guess you must understand that too.
Bunu da anlıyorsundur elbet.
I don't like to mention it again, but you must understand that... this arrangement can only be for tonight.
Bunu söylemek istemem ama, anlamalısın bu anlaşma sadece bu gecelik.
You must understand that we British have shown, throughout our history... an extraordinary talent for troublesome commitments.
Bilirsiniz, Britanya tarihi boyunca böyle durumlarda sıradışı yetenek sergilemiştir.
You must understand that in such cases there is an amount of legal work which must be taken care of.
Bu tiir durumlarda bir miktar yasal I § lem oldugunu anlamallslnlz.
YOU MUST UNDERSTAND THAT'SQUITEIRREGULAR.
Bunun sıra dışı bir şey olduğunu anlamalısınız.
You must understand that the struggle will become harder and harder.
Bu mücadelenin gittikçe çetinleşeceğini anlamanız gerek.
You must understand that we have to catch the creature that ate your wife and if you could help us answer a few questions we may be able to help save a few lives.
Eşinizi yiyen yaratığı yakalamalıyız. Bazı soruları yanıtlamamıza yardım ederseniz başka hayatlar kurtarabiliriz.
You must understand that a blancmange impersonator has to use some pretty clever stories to allay suspicion.
Anlamalısınız ki bir pelte taklitçisinin şüphe uyandırmamak için zekice öyküler uydurması gerekir.
You must understand that the instincts... feelings... and even the intelligence of Cro-Magnon man... were definitely human.
İçgüdülerinizin ve duygularınızın farkına varmalısınız. Atalarımız sayılan Cro-Magnon'lar bile düşünebiliyordu.
But you must understand that we are still negotiating in Washington.
Ancak Washington ile hala görüşmelere devam ettiğimizi de bilmelisiniz.
You must understand that it's very hard for me to meet the requirements...
Benim ödeyebileceğimin çok üzerinde...
You must understand that I have told you more than once that-that you were born the day you came into this castle.
Sana bir defadan fazla anlattığım şeyi bu şatoya geldiğin gün doğduğunu anlamak zorundasın.
First, you must understand that the command controls will respond only to the most precise signal.
Öncelikle anlamalısınız ki, komuta kontrolleri... sadece çok kesin bir sinyale yanıt verecektir.
You must understand that.
Anlamalısın.
You must understand that champagne does not change the cosmos!
Anlamalısın Şampanya evereni değiştirmez!
Yes, you must understand that I'm the most miserable of all creatures
Evet, anlaman gerekir ki bütün yaratıkların en sefili benim.
As I understand it... in order to turn a person into a zombie... whether by poison or hocus-pocus... you must first kill that person.
Bildiğim kadarıyla, bir insanı zombiye dönüştürmek için iksir veya hokus-pokus kullanmadıkça öncelikle onu öldürmeniz gerekir. - Doğru mu?
Then you also understand that you must die.
Öyleyse ölmen gerektiğini de anlıyorsundur.
I can understand that you must've been startled... When you saw her customer and me in the hall.
Bay Kastner'le beni holde görünce şaşırmanı anlayabiliyorum.
I can't explain on the telephone... but you must make him understand that it's a matter of the greatest urgency.
Telefonda açıklayamam ama... Bunun en yüksek öncelikli bir mesele hakkında olduğunu bilmesini sağla.
Of course, you will clearly understand, sir... that all communication between yourself and my daughter... must cease immediately from this moment.
Şu andan itibaren kızımla aranızdaki tüm iletişimin kopması gerektiğini anladığınızı sanıyorum bayım.
But you do understand that I must consider every scrap of information?
Ama en ufak bilgi kırıntısını bile değerlendirmem gerek.
But you must try to understand that I couldn't possibly continue on here.
Ama buna devam edemeyecek olmamı anlamak zorundasın.
That's what you must try and make the other boys understand.
Sen de bunu anlamaya çalışmalı ve diğerlerinin de anlamasını sağlamalısın.
So I beg you to understand that I must stop the elevator.
O yüzden asansörü durdurmak zorundayım, yalvarırım beni anla.
You understand why you must not under any circumstances, go near that door.
neden açmaman gerektiğini anladın mı? hiçbir koşulda o kapıya yaklaşmamalısın.
I must ask you to forgive their somewhat lackadaisical manners, but I have conditioned them, or brainwashed them, which I understand is the new American word, to believe that they are waiting out a storm in the lobby of a small hotel in New Jersey
Uyuşuk görünümleri için kusura bakmamanızı rica ediyorum, Ancak onları koşullandırdım, ya da, Amerikalıların yeni tabiriyle, beyinlerini yıkadım... Öyle ki, şu an New Jersey'de bir otelin lobisinde,
Maimiti, there must be some way to make you understand that I won't be back.
Maimiti, bunu anlamanın bir yolu olmalı ki geri dönmeyeceğim.
You must also understand that anything I can do for you personally I would be happy to do.
Ayrıca bilmelisiniz ki sizin için şahsen yapabileceğim bir şey olursa... yardımcı olmaktan mutluluk duyarım.
Now, you really must try to understand... that fatigue mentale- -
Bakın, bunu gerçekten anlamalısınız Zihinsel olarak iyi durumda değiliz -
I realize that we have offended you... but you must understand our need for caution.
Sizi rencide ettiğimizin farkındayım ama siz de ihtiyatlı olmamız gerektiğini anlamalısınız.
My darling, what you must understand is that I am pleased and proud that our Cellini'Venus'is a forgery.
Tatlım, Cellini Venüs'ümüzün sahte olması bana büyük bir haz ve gurur veriyor.
We'll take you back home. Mr. Gladstone must understand... that I am capable of gestures, too.
Bay Gladstone elimden gelenin en iyisini yaptığımı anlamalı.
- You must tell me that you understand.
- Bana anladığını söylemelisin.
You must show all you can so that we're not ashamed of you, so that they will not tell us that we chose some... well, you understand?
Yapabileceğinizin en iyisini yapın, bizi utandırmayın, sonra bize'Bunları nereden seçtiniz'demesinler... Anladınız mı?
You must understand, your honour, that I was very upset that day, and I honestly didn't notice him at all, especially since I fainted, your honour.
Anlamalısınız Sayın Yargıç, o gün çok üzgündüm ve dürüst olmak gerekirse onu hiç fark etmedim özellikle de bayıldığım için, Sayın Yargıç.
You must understand... that you owe the government a great deal of money.
Devlete olan borcunuzun... çok fazla olduğunu anlamalısınız.
You must understand that back then, and I'm talking about cycling, it was the only way people had of getting around.
1943'te Bobet'le Dunlop finalinde başladım. - Aynı sınıftaydık. - Bu doğru mu?
But you must understand, it was the wine that...
Kesinlikle lanet şarap yüzünden oldu...
To understand why you chose that mad, impossible road one must understand the rage the beauty the terrible craving to make death our whore which even the smallest defeat can bring to men such as you and I.
Anlıyorum, o saçma yolu seçmeni öfkeni, korkunu, meydan okumanı, gururunu, cesaretini bir erkek gibi küçük bir yenilgiyi hazmedememeyi biliyorum.
Well, you must understand, signore, that the scirocco... blows for three days if it starts on Tuesday.
Şey efendim, şunu bilmelisiniz ki siroko salı günü başlarsa... üç gün esmeye devam eder.
Surely you are sufficiently intelligent to understand that Holy Mother Church must punish those who subvert the established order.
Eminim Kilise'nin, kurulu düzeni yıkmak isteyenleri cezalandırması gerektiğini anlayacak kadar akıllısın.
Of course, you understand that my visit here must be of the utmost secrecy.
Buradaki ziyaretimin çok gizli tutulması gerektiğini elbette biliyorsunuzdur.
I see that you are angry, and I must admit you have cause, but, please, bear with me and you will understand.
Kızgın olduğunuzu görüyorum ve haklı olduğunuzu da kabul etmeliyim, ama lütfen, bana tahammül edin, o zaman anlayacaksınız.
I knew it. I don't understand... if you killed him, so he wouldn't give us away, so we'd be safe, then, now that he's dead, why must you confess?
Biliyordum, ama anlamıyorum, eğer onu güvende olmamız için bizi kurtarmak için öldürdüğüne göre neden itiraf etmek zorundasın?
I say that I must go to the bathroom, it's right beside the entry door. While she is asleep I just go to the toilet. Do you understand?
Tuvalete kalkmış gibi yapıyorum, kapının yanı, böylece bakarsa esniyorum, kaşınıyorum, iyi geceler anne falan bilirsin işte numaraları.
you must be tired 132
you mustn't 153
you mustn't worry 18
you must be careful 40
you must be joking 157
you must be busy 17
you must be proud 26
you must have 63
you must understand 119
you must be kidding 67
you mustn't 153
you mustn't worry 18
you must be careful 40
you must be joking 157
you must be busy 17
you must be proud 26
you must have 63
you must understand 119
you must be kidding 67
you must be hungry 125
you must come 65
you must go 150
you must eat 53
you must be new here 18
you must be mad 34
you must be so proud 34
you mustn't do that 20
you must be strong 30
you must be very proud 55
you must come 65
you must go 150
you must eat 53
you must be new here 18
you must be mad 34
you must be so proud 34
you mustn't do that 20
you must be strong 30
you must be very proud 55