Anahtarlar перевод на английский
11,686 параллельный перевод
Ayrıca bir şeyler olduğundan eminim Dün arabanın anahtarlarını içeride unuttum.
Besides, something is going on, I'm telling you. Yesterday, I locked the keys in the sedan.
Beklerken Philadelphia'da çaylak polis olduğu sırada araba anahtarlarını kaybettiğini anlattı. Bence abartıyorsun.
Instead, while we waited, he reminisced about being a rookie cop in Philadelphia and losing the keys to a sedan.
- Nick, anahtarları bana ver.
- Nick, give me the keys.
Anahtarlarımı unutmuşum.
I've forgot the keys.
Anahtarları aldım, Jeanette.
Hello. I caught the keys, Jeanette, we can go.
Kilitleri değiştirdim, anahtarları sakladım ama her seferinde mutlaka bir yol buluyor.
I change the locks and try to hide the keys, but he always seems to find a way out.
Anahtarlarınız lazım.
I just need your keys.
Anahtarları ver.
Give me the keys.
Yerdekiler onun anahtarları.
Those are her keys on the floor over there.
Ona anahtarlarını ve kartını ver.
Give him your keys and your key card.
İşte ekip 01664'ün anahtarları.
Here's the keys to Squad 01664.
Benzin. Anahtarlar.
It's gasoline.
Arka taraftaki kamyonetin anahtarları.
The key is for a van around back.
Anahtarlarımı gördün mü?
You seen my keys?
Anahtarları bul ve seni evine bırakayım tamam mı?
So... find the keys and... I'll give you a lift home, okay?
- Babanın göl kenarındaki evinin anahtarlarının sende olduğunu söylemiştin.
- You said you had the keys to your dad's lake house.
I size çocuklar her şeyi verdim Tüm lanet dünya anahtarları!
I gave you kids everything, the keys to the whole damn world!
Bu sabah yine anahtarlarını unutmuşsun.
You left your keys again this morning.
Bunun gibi! Senin anahtarların mı?
Your own keys?
Anahtarları alayım.
Give'em here.
Özellikle de anahtarlar Emil Blonsky'nin elindeyse.
Especially with Emil Blonsky turning the key.
Odin'in sana krallığın anahtarlarını verirken gördüğü o yüceliğin nerede peki?
Where is that greatness Odin saw when he handed you the keys to the kingdom?
Belirli bir süre geçirip, köşeye yaklaştıktan sonra anahtarları arabanın üstünde unuttuğumu söyleyip durmasını rica edeceğiz.
Then, once we get to the corner, I ask him to stop. Because I've just remembered that I left my keys in the car.
Bir koşu gidip alıp geleyim anahtarları.
I'll run and get them.
Cabe, cipin anahtarlarını ver.
- Yes, I can. Cabe, give me the keys to the SUV.
- Sylvester'in komutunu bekle, sonra anahtarları soldan sağa doğru indir, anladın mı?
Wait for Sylvester's command, then hit the toggle switches from left to right, got it?
Cuma taşınıyorum, ama anahtarlar şimdiden bende.
I move in Friday, but I've got the keys already.
Bana arabanın anahtarlarını ver.
Give me your car keys. - What?
Bak, bu modeli buradan kaldırıp yenisini koymam lazım ve bu iki gerizekalı anahtarları kaybetmiş.
Look, I gotta get this model off the floor, the new one on display, and these two knobs lost the keys.
Anahtarları arabanın içinde bırakmışım.
Left the keys in the damn car.
Diğer arabanın anahtarları nerede?
Where are the keys to your other car?
E anahtarlarımı almıştın.
Well, you took my keys.
Anahtarları bulmuş olmalı.
He likes football. But t-the keys.
Anahtarlarımı unutmuşum.
Left my keys.
Anahtarlar.
Keys.
Pau, şu siktiğimin anahtarları nerede?
Pau, where the hell are the keys?
Anahtarlar şurada.
Keys are over there.
Cep telefonunu ve anahtarlarını almış ama cüzdanı ve 200 dolar nakit parayı bırakmış.
She made off with his cellphone and his keys But left his wallet and 200 bucks in cash.
Ben de telefonunu ve anahtarlarını alıp soruşturmaya başladım.
So i took his phone and his keys, And i began to investigate.
Kelepçenin anahtarları arka cebinde.
The handcuff key's in his back pocket.
Anahtarlarımı bulmama yardım etmeni istiyorum senden.
I want you to help me find my keys.
Bunu kapatmazsan yukarı çıkıp emmesi için anahtarlarımı vereceğim ona.
You either have to turn this thing off, or I'm going up there and giving him my keys to suck on.
O anahtarları alman gerekiyor John.
You need to get those keys, John.
İkisi de DNA anahtarları.
Oh! They're both keys to a DNA lock.
Amanın, anahtarlarım.
Oh, my gosh. My keys.
Çocuklarınız, anahtarlarınız, fotoğraf albümünüz.
Your kids, your keys, your family photo album.
Anahtarlarınız.
Your keys.
Yine anahtarlarını unutmuş.
She forgot her keys again.
Anahtarlar kimde olacak?
Who holds the key?
Anahtarları unutmuşum.
I left the keys behind.
Anahtarlarımı al.
Grab my keys!