Bir dakika içinde перевод на английский
2,481 параллельный перевод
Bir dakika içinde ordayım...
Oh I just need a minute.
Bir dakika içinde burada olacak Öyle, hım. O burda olacak.
So he should be... should be here in a minute.
Tamam, bir dakika içinde ara vereceğim biliyorsun, bu yüzden...
All right, you know, I gotta go on break in a minute, so...
Bir dakika içinde merhaba diyeceğim, çocuklar.
I'll say hello in a minute, guys.
Bir dakika içinde sizinle olacağım, doktor.
I'll be with you, Doctor, in one moment.
Bir dakika içinde "Korkuluk Teknesi" burayı sallayacak.
In just a minute, Scarecrow Boat is gonna rock it out.
- Bir dakika içinde orada görüşürüz.
- I'll meet you there in a minute.
Bir dakika içinde, tamam?
He's not living in his car, is he?
Hesaplarıma göre, onunla bir saat önce bağlantıyı kopardık bile, telefonda harcadığımız her bir dakika içinde, karanlık bir nehirde yaşam savaşı veriyor olabilir.
By my calculations, we lost contact with mom over an hour ago, which means every minute we're on this phone call, She could be heading up a river into the heart of darkness.
Bir dakika içinde, tamam?
In a minute, all right?
Hemşireler bir dakika içinde gelir, uyanman lazım.
The nurses are gonna be back in a minute, I need you to wake up.
Ama üç dileğini de bir dakika içinde söylemek zorundasın.
Instead, you have to tell me all three of them in one minute.
Gidip temizleneyim, bir dakika içinde inerim.
Let me get cleaned up, I'll be down in a minute.
Bir dakika içinde.
Just a minute.
Bir dakika içinde onu geri getiririm.
I'll have him back in a minute.
Jacob Van Oppen saati durdurabilir ve dakikalarca öyle tutabilir. O hayvan bir dakika içinde yere düşmeyecek.
Jacob van Oppen can hold a lock or resist the lock for more than a minute... and that animal won't go down in less than a minute.
Bir dakika içinde oradayız.
Marisa, we're going to hot load this kid.
Bir dakika içinde dönerim.
I'll be back in a minute.
Bir dakika içinde yukarı geleceğim.
I'll be up in a minute.
Bir dakika içinde dönerim.
I'll just be a minute.
Poppy bir dakika içinde burada olacak. Yardımına ihtiyacım var.
Poppy's gonna be here in a minute.
Endişelenme Neil. Bir dakika içinde özür dileyecektir.
Don't worry, Neil, he'll say sorry in a minute.
Bir dakika içinde gelirim.
I'll be there in a minute.
Ama bugün, Puri bir dakika içinde bana nerden geldiğimi hatırlattı.
But today, Puri put me in my place, in a minute.
10 dakika içinde eski güzel bir binayı yıkmaya başlayacaklar.
They're going to start demolishing a beautiful old building in ten minutes.
Kanı bir kaç dakika içinde pıhtılaşmıştır.
Blood would have clotted within minutes.
... başlatmak lazım ki, nasıl yapılacağı hakkında en ufak bir fikrim yok. Çünkü benim havacılık mühendisliği bilgim ; Google'dan iki dakika içinde bakabileceğim şeylerle sınırlı.
But that means we would have to restart the flight's electrical system, which I have no idea how to do because my knowledge of aeronautical engineering is kind of limited to what I can pull of off Google in the next two minutes
Bir kaç dakika içinde burada olacak.
He'll be there in 10 minutes.
Beş dakika içinde kapatıyoruz. Bir şey istiyorsanız, paket yapabilirim.
We close in five minutes, so if you want anything, it's to go.
Beş dakika içinde, ona tuvalete gitmesi için bir sebep ver.
In five minutes, give him a reason to go to the bathroom.
5 dakika içinde karını bulup, getirmezsen uzun bir yolculuğa çıkacaksın, tek gidiş.
Unless you can produce your wife in the next five minutes, you are going on a very long trip, one way.
Bir partide bir kızla tanışıyorsun ve beş dakika içinde birlikte çıkıyorsunuz.
You met a girl at a party, and you're leaving With her in 5 minutes.
Mutfak beş dakika içinde kapanıyor, bir şey istiyor musunuz?
[Crying] What's that in the background?
Bize bir kaç dakika içinde onlardan resmi bir açıklama geleceği söylendi.
We were told to expect an official message from them any minute.
5 dakika içinde masamda bir sözlük istiyorum!
In 5 minutes, I want a dictionary on my desk!
Ellis? Evet. Bay Kahane'i ofisime götürün, size bir kaç dakika içinde katılırım.
Yes, take Mr. Kahane to my office, and I'll join you in a moment.
Hastayla bir iki dakika içinde başka bir doktor ilgilendi.
The patient was seen by another doctor within minutes.
ve eğer önümüzdeki bir saat 40 dakika içinde bunu durdurabilirsem, herhangi bir beyin hasarını engelleme şansın olur.
And if I can stop it in the next hour and 40 minutes, there's a good chance I can prevent - any permanent brain damage.
Bir dakika içinde yanında olacağım.
Be with you in just one moment.
Sen bir yere kıpırdama, ben 10 dakika içinde geliyorum.
You stay there, I'II come in 10 minutes.
Aşkım, bir şey olursa, 15 dakika içinde evdeyim.
Darling, if there's anything. I'm home in 15 minutes.
Kimse geçen beş dakika içinde fakstan bir şey aldı mı?
Has anyone taken anything from that fax in the last five minutes? - No, sir. - Didn't see it.
Üç dakika içinde işeyebilirsin... ama şeyini sallamış olsan bile hala bir kaç damla kalır.
In three minutes you can take a leak but there still will be some drips remaining, even if you swing your thing.
Aynı odanın içinde kafasını koparmayı istemeden bir dakika bile duramıyorum.
I can't even be in the same room with her for less than a minute without... wanting to rip her head off.
Birkaç dakika içinde bir gaz devinin çok yakınından geçeceğiz.
We're going to pass very close to a gas giant in a few minutes.
Slayt gösterisini on dakika içinde ayarlamam lazım. Ama a / v şeysini bir türlü bulamadım.
I need the slide show set up in ten minutes, but I can't find the a / v stuff anywhere.
İki dakika içinde bana bir kamera ekibi hazırlayın.
Get me a camera crew ready in two minutes.
Bir kaç dakika içinde, burası Kuzey Kutbundan bile soğuk olacak.
In a few minutes'time, this place is going to be colder than the North Pole.
Bir saat önce, New York'da ana merkez garda bir trene binmek için bekliyorken onu yakaladık. 90 dakika içinde Edwards'a inmiş olacak.
We snatched him at Grand Central Station in New York waiting to board a train. He'll be on the ground at Edwards in 90 minutes.
10 dakika içinde, Barry'e bir konuşma yapmaya ikna edebilir misin?
Can you walk Barry through intercepting a call in 10 minutes?
Hemşire seni 10 dakika içinde ameliyata alacaklarını söyledi. Sana evden bir şeyler getirdim.
The nurse said that they're gonna take you in for surgery in ten minutes, so I brought you some stuff from home.
bir dakika 5689
bir dakikaya geliyorum 18
bir dakika sonra 23
bir dakika bekleyin 225
bir dakika lütfen 248
bir dakika bekle 619
bir dakika bekler misiniz 17
bir dakika sürmez 36
bir dakika bekler misin 40
bir dakika daha 36
bir dakikaya geliyorum 18
bir dakika sonra 23
bir dakika bekleyin 225
bir dakika lütfen 248
bir dakika bekle 619
bir dakika bekler misiniz 17
bir dakika sürmez 36
bir dakika bekler misin 40
bir dakika daha 36