Diye bağırıyor перевод на английский
323 параллельный перевод
Marduklar robotları avlıyor olsa da asiler insan hakları diye bağırıyor Robot Yasası'nda değişiklik ilanıyla halkı kışkırtıyorlar.
Even with the Marduks hunting the robots the rebels are screaming for human rights instigating citizens by proclaiming change in Robot Laws.
Ölüm kalım meselesi diye bağırıyor.
She's been screaming that it's a matter of life and death.
" Parmaklıklara yığılmış hepsi suçluyum diye bağırıyor.
" Thronged to the bar crying all guilty!
ve millet "yaşasın Kraliçe" diye bağırıyor
And the people shout "God save the Queen!"
Girer girmez her şey Stanley diye bağırıyor adeta.
The moment I walked in, everything about it says Stanley. Well...
McMillan resmen savaş diye bağırıyor.
McMillan's already screaming for war.
120 Angineaux lensini ileri geri çekiyor bana "Siyah Gücü" diye bağırıyor. Ben de elimde 1,200 dolarlık lensli kamerayla ölümün yüzüne bakıyorum.
The 1 20 Angineaux lens, and yanking back and forth... yelling "Black Power" at me, and I'm just shaking to death... with a $ 1,200 lens on the camera.
Karşı sokaktaki tüm kalabalık "Yaşasın Zafer" diye bağırıyor.
The whole crowd across the street isyelling, "Sieg heil."
Düşünsene, yanık tenli bir adam, plajda..... yüzüyor falan..... sonra biri ona : "Hey, Ratso!" diye bağırıyor.
I mean, can you see this guy, running around the beach all suntanned... and he`s goin` swimmin`, like... and somebody yells, "Hey, Ratso."
Ne diye bağırıyor bunlar?
What are they shouting?
Aniden içeriye bir çocuk dalıyor ve aynasızlar geliyor diye bağırıyor, tamam mı?
All of a sudden some kid walks in and yells that the bulls are comin', right?
İçeri döndüğümü boş ver, bu sefer de çocuk "yanlış alarm" diye bağırıyor.
Not only do I go back in, but this kid says it's a false alarm.
Goril ağaçtan düşünce... avcı "Köpeği vur!" diye bağırıyor.
When the gorilla falls off the tree... the hunter's yelling, "Shoot the dog!"
Bitirin şunların işlerini " diye bağırıyor.
Everybody's, " Yay, jets! Do it to'em.
Herkes ayağa fırlamış "Öldür" diye bağırıyor.
Everybody is just on their feet screaming "Kill! Kill! Kill!" This is hockey!
Yani sana göre birisi suikast sırasında onlara : "Hey, Charly!" diye bağırıyor onlar da kim bağırdı diye dönüp ona bakıyor.
So you're saying that during the assassination somebody shouts : "Hey, Charly!"... and all the people are turning to see who shouted.
Onlara önce kapsülü kurtarsınlar diye bağırıyor.
- He is shouting to save the capsule first. - That a boy, Gus.
Karı "ye beni" diye bağırıyor.
She's begging for it.
Etrafta ne diye bağırıyor?
What the hell's he yelling about?
Senin gibi suçlular faşist diye bağırıyor.
Criminals like you cry "fascist."
Baban "sevi seviyorum" diye bağırıyor.
Dad yelled to say he loves you.
Bütün gün kendi kendine mırıldanıyor, anlamsızca konuşuyor, inliyor ve kafanı duvara vurarak, "Ölmek istiyorum!" diye bağırıyorsun.
All day long you mutter to yourself, gibber, dribble, moan and bat your head against the wall, yelling : "I want to die!"
Bu araba "Ben polis arabasıyım." diye bağırıyor.
This thing says "undercover cop" all over it, come on.
Üzerindeki giysiler "berbat görünüyorum" diye bağırıyor.
The only statement those clothes have got to make is, "I look like hell."
Sonra ne zaman görsem koşa koşa geliyor, gömleğini sıyırıp "Bak ne kadar inceldim" diye bağırıyor.
Whenever I see him, he'd come running up to me, shirt flapping, and say, "Ronnie, Ronnie, look how thin I'm getting." Oh, good.
"Tepede yalnızım" diye bağırıyor.
What's the point?
Bütün gün, Ho ho diye bağırıyor!
"Ho, ho, ho," all day long.
Basın eli kanlı caniler diye bağırıyor, özellikle İngiliz medyası ve şüphesiz ki komünistler yönetimi ele geçirirse ilk ihanet edecekler onlar olacaktır.
The press screaming bloody murder, especially the English... and they will be the first to squeal if the Reds took over, make no mistake.
Ne diye bağırıyor?
What ´ s he yelling?
Çok tehditkar olmaya başlamıştı, sonra şu müşteri çok korkmuş falan olmalı, çünkü "El bombası" diye bağırıyor.
He was being very threatening. And then this guy. That was the customer you were asking about.
Midem bulanıyor gibi olmuştu, ama kalabalık bi daha bi daha diye bağırıyordu.
I was feelin'kinda seasick, but the crowd called out for more.
Ne diye bağırıyor şimdi bunlar?
What are they yelling about now?
İkisi de çok açık şekerim, fahişe diye bağırıyor.
They're both too brazen, dear. They cry "harlot".
Kim cinayet diye bağırıyor?
Who cries of murder?
Ben bu yıI şampiyon olurum diye bağırıyor.
He's got Grand Prix champion written all over him.
Hayır, hışımla gelip "Mike'ın kontratını göreceğim," diye bağırıyor.
No, instead she storms in and screams, "I demand to see Mike's contract."
Masaya yumruğunu vurup, "Daha fazla, daha fazla!" diye bağırıyor.
- He just keeps pounding that desk and saying, "More, more, more!" - Okay!
Seni hırsız. Defol git buradan. Bunu yanına bırakmayacağım. " diye bağırıyor.
She's waving this poker around and screaming, " You thief!
Casa Rosada'nın dışında "Eva Peron" diye bağırıyor
Outside the Casa Rosada They're crying, "Eva Perón"
Sana bağırıyorum diye beni azarlıyor ama kendi de aynı.
He scolds me for being rude to you and he's rude himself.
Ve hala "Geliyorlar!" Diye bağırılıyor.
And the cry is still, "They come!"
Caroline'ı buraya taşıyorum diye sanki cinayet işlemişim gibi avaz avaz bağırıyor.
Just because I'm moving Caroline in, she starts screaming blue murder.
Angela, Angela diye bağırıyor
Angela, Angela!
Kadın "defol evimden git" diye bağırıyor.
I shout at her :
Carl, eğer John Mitchell senin telefon kayıtlarını isteseydi özel hayatıma saldırılıyor diye ortalarda bağırıp dururdun.
Carl, if John Mitchell wanted your phone records you'd be running around yelling invasion of privacy.
- Kimse bağırıyor mu diye bakacağım.
- I wanna see if anybody's yelling.
Bir ilde birileri bağırıyor diye siyasetini değiştirecek değilsin ya.
Change the politics because someone's yelling by the window in some province?
Adam gelmiş bas bas bağırıyor "buğdaylarım, tarlalarım" "ortak çiftliğimiz" diye.
He was all wound up, shouting : "The wheat! The fields!"
Sonra çocuklar imdat diye bağırırken tavuklar onlara acımıyor.
And then when the children's voices cry for help... the chickens are merciless.
- Kim bağırıyor cinayet var diye?
- Who is this that cries on murder?
-'s.k beni, s.k beni'diye ; mary bağırıyor.
-'Fuck me, Fuck me,'Mary screams.