Diye düşündü перевод на английский
363 параллельный перевод
Kendini beğenmiş, diye düşündü Jack.
"Kinda fresh, ain't ya?" Thought Jack.
Belki kendi şartlarını bir daha duymak istersiniz diye düşündü.
He said maybe you would like to hear his terms once again.
Graham dayını kasabadan götürebilirsin diye düşündü. Böylesi daha iyi.
Graham thought perhaps you could get your uncle to leave town now, or within a couple of hours.
Adam çok güzeldi. "Krishna dünyaya inmiş olmalı" diye düşündü.
He was so beautiful she thought he was the Lord Krishna come down to Earth.
Calamity, birlikte yaşarsak... birbirimize eşlik ederiz diye düşündü.
There aren't many women in town and Calamity had the idea we should live together and sort of chaperone each other.
Max Collodi, harika bir isim diye düşündü, şiir dolu bir isim.
Max Collodi, a wonderful name she thought, a name full of poetry.
Delikanlı dışarı çıktığında yaşlı adam, "Yaşlılar neden çok erken kalkarlar?" diye düşündü.
The boy went out and the old man thought, " Why do old men wake so early?
"Deniz de tıpkı bir kadın gibi aydan etkilenir." diye düşündü.
"The moon affects her as it does a woman," he thought.
"Yemi güzel hazırlıyorum." diye düşündü.
"I keep them with precision," he thought.
"Başkaları beni duysalardı deli olduğumu sanırlardı." diye düşündü.
"If the others heard me," he thought, " they would think I am crazy.
"Nasıl bir balık böyle çekebilir!" diye düşündü.
"What a fish to pull like that!" he thought.
"Bu bir şeyi değiştirmez." diye düşündü.
"That makes no difference," he thought.
Misinayı sabitleyebilirim. "diye düşündü ; " Fakat o zaman ipi koparabilir.
I could make the line fast, "he thought," but then he could break it.
"Gün batarken yüzeye çıkmadı." diye düşündü.
"He didn't come up when the sun set," he thought.
"Onlar iyiler." diye düşündü.
"They're good," he thought.
"Şahane bir balık ama tuhaf da." diye düşündü.
"He is wonderful and strange," he thought.
"200 kulaç kadar yeni halat ve kancalarım gitti." diye düşündü.
"I have lost 200 fathoms of good line and hooks and leaders," he thought.
"Bu sendelemeyi niye yaptığını merak ediyorum." diye düşündü.
"I wonder what he made that lurch for," he thought.
"Atmacalar", diye düşündü, "Onları yakalamak için denize gelmişler."
"The hawks," he thought, "that come out to sea to meet them."
Yaşlı adam : "Nasıl oldu da balığın bir çekişiyle elimi kesmesine izin verdim?" diye düşündü.
"How did I let the fish cut me with one pull he made?" the old man thought.
Eğer zıplarsa... "diye düşündü,"... onu öldürebilirim. "
If he will jump, "he thought," I can kill him. "
"Meryem'e sesleniş duası, Ulu Tanrı'mız duasından daha kolay." diye düşündü.
"Hail Marys are easier to say than Our Fathers," he thought.
"İki gündür maçların sonuçlarından haberim yok." diye düşündü.
"This is the second day now that I do not know the results of the games," he thought.
"Balık da benim dostum." diye düşündü.
"The fish is my friend too," he thought.
"Bir erkeğin neler yapabileceğini ve ne kadar dayanıklı olduğunu göstereceğim ona." diye düşündü.
"I will show him what a man can do and what a man endures," he thought.
"Delikanlı burada olsaydı bobinleri ıslatabilirdi." diye düşündü.
"If the boy were here, he could wet the coils of the line," he thought.
"Onu sarstım." diye düşündü.
"I moved him," he thought.
"Bu sefer onu yanıma çekmeliyim." diye düşündü yaşlı adam.
"I must get him alongside this time," the old man thought.
"Onu yakına çekmeliyim, yakına." diye düşündü.
"I must get him close, close," he thought.
"Eller çabuk iyileşir." diye düşündü.
"The hands cure quickly," he thought.
"Balığımı ısıran köpekbalığını vurdum ama ;..." diye düşündü.
"But I killed the shark that hit my fish," he thought.
"Evet, var!" diye düşündü.
"Yes, there is," he thought.
"Biley taşını yanıma almalıydım." diye düşündü.
"I should've brought a stone for the knife," he thought.
"Gece gelirlerse ne yapacaksın?" diye düşündü.
"What will you do now if they come in the night?" he thought.
"Umarım tekrar dövüşmek zorunda kalmam." diye düşündü.
"Oh, but I hope I do not have to fight again," he thought.
"Ne olursa olsun rüzgâr dostumuzdur." diye düşündü.
"The wind is our friend anyway," he thought.
Consuelo biraz eğlence iyi gider diye düşündü.
Consuelo thought a little entertainment might help.
Baş başa bir hafta sonu geçirmenin zamanıdır diye düşündü, yalnız ikinizin.
She thought it was about time that you had a weekend alone, the both of you.
Bu konuyla ilgili herkes parayı geri vermesi halinde polis işe karışmaz diye düşündü.
Everyone concerned thought if they could get her to give the money back, they could avoid involving her with the police.
Çocuk olabilir diye düşündü.
The boy thought it could.
Karışık yollarla oluyor. Ama sonuç hep aynı. " diye düşündü.
It's done in a confusion of ways but the result is the same. "
" Kurşun, diye düşündü
"'A bullet,'he thought.
"Belki, yine de faydalı olabilir." diye düşündü Thorin Oakenshield.
"Perhaps he might prove useful after all.", thought Thorin Oakenshield.
Van Gelder, tedavi odasının söküldüğünü bilmek istersiniz diye düşündü.
Van Gelder thought you'd like to know the treatment room had been dismantled.
Eğer böyle iyi çalışırsam belki onun yerine oynarım diye düşündü.
as if I was doing too well, you know.
"Sanatoryumda böyle şeylerin başıma gelmesine izin vermezlerdi." diye düşündü.
'They would not have allowed such things to happen to me in the sanitarium,'he thought.
Claude "Bu, Muriel'le evlenmeden önce annemle geçirdiğim son yaz." diye düşündü.
- Claude thought : My last summer with Mother before I marry Muriel.
Annesi, kadınlarla ilişkilerine göz yumdu birden fazla kadın, tek bir kadından daha az tehdit teşkil eder diye düşündü.
His mother condoned his affairs... many women were less threatening than one.
Claude : "Eğer adamdan hoşlandıysa, istediğini yapmakta serbest." diye düşündü.
Claude thought : "If she likes him... she's free."
Aküdendir diye düşündü, ama ben...
He thought it was the battery, but I...
Demek istediği, ikiniz tartışırsanız ve Dinah bir gece... sahneye çıkmayacak olursa diye Bert bir yedek gerektiğini düşündü.
What he means is, if you two ever quarrel and you decide... not to go on some night, Dinah. Bert felt you should have an understudy.
diye düşündüm 144
düşündüm 122
düşündüm de 330
düşündüğüm gibi 49
düşündüm ki 259
düşündün mü 35
düşündüğün bu mu 19
düşündüğün gibi değil 106
düşündüğünüz gibi değil 26
düşündük ki 25
düşündüm 122
düşündüm de 330
düşündüğüm gibi 49
düşündüm ki 259
düşündün mü 35
düşündüğün bu mu 19
düşündüğün gibi değil 106
düşündüğünüz gibi değil 26
düşündük ki 25