Göz перевод на английский
46,980 параллельный перевод
Küçük Rosie'ye göz kulak olmamız.
Look after little Rosie.
Daha iyi mi Doğrudan göz bebeğine bakıyorum Kanka hey çok geç aradım, ayıp olmadı değil mi Boşver benim için geç değil
Is that better looking you straight in the eye there pal hey sorry about calling so late not for me it's not
Dr. Jones, göz kapaklarını açık tutun.
Dr. Jones, hold that eyelid open.
- Çok güzel, Amelia. Hatırladığınız şeylerin çoğunun parçalara ayrıldığını göz önünde bulundurarak.
- It's very good, Amelia, considering most of what you remember was left in fragments.
İçgüdüsel olarak bunları göz seviyesinde, doğal ışığın olduğu yerlere koyarsın.
By instinct, you place them at eye level, where there's natural light.
Şimdi, eğer dik açılı güneş ışığı pencerenin karşısındaki duvara göz seviyesinde vurursa, bu bize oda hakkında ne anlatır?
Now, if steeply angled sunlight manages to hit eye level on the wall opposite the window, then what do we know about the room?
Kendi ailene göz kulak olmak için devletin cihazlarına el koymak çok duygulandırıcı.
It's very touching how you can hijack the machinery of the state to look after your own family.
Tamamen göz önünde.
Plain sight.
Nihayetinde tamamen tatmin olmak için göz önünde olmayı gerektirir.
Ultimately, for full satisfaction, it requires plain sight.
Ama zenginseniz, ünlüyseniz ve seviliyorsanız insanların göz ardı etmeye hazır olduğu şeyleri görsen şaşarsın.
But if you're rich or famous and... loved, it's amazing what people are prepared to ignore.
Göz teması kur.
Maintain eye contact.
Göz temasını kesme.
Maintain eye contact.
Göz temasını kesme!
Maintain eye contact!
Fakat Eurus, o zamanlar bile göz kamaştırıcıydı.
But Eurus, she was incandescent, even then.
1940'lar, eski model göz.
I'd say 1940s, old-fashioned sight.
Söylediği her şeyi göz ardı et, nezaket gösteriyor.
Ignore everything he just said, he's being kind.
Hanımlar, beyler ve ekonomi sınıfındakiler... uçağın soluna bakarsanız... göz kamaştırıcı Las Vegas'a yaklaştığımızı görebilirsiniz.
Ladies and gentlemen, and those in coach... on the left side of the plane... you can see we're approaching fabulous Las Vegas.
Göz kırptığını görebiliyorum.
I can clearly see you winking.
Sopaya göz kulak olman gerek!
You need to take care of the twig!
Herkes her zaman göz önünde.
They are all so fake.
Pardon o acil göz yıkama istasyonumuz.
That is our noodoogdouche.
Her iki el direksiyonda, her iki göz de yolda.
Both hands on the wheel, both eyes on the road.
Ama kazadan sonra bana göz kulak oldu.
But after the crash, he took care of me.
Bu duvarı göz önüne alarak başlayalım.
Let's begin by considering this wall...
Peki ya göz kalemi ya da yabancı dil?
How about eyeliner or a foreign language?
Yani kelimenin tam anlamıyla tepemize dev bir göz dikmiş.
I mean, he literally has a giant eye on us.
Göz tanık hesapları, teknenin Bir çeşit ucube dalgası çarptı.
Eye witness accounts indicate that the boat was hit by some kind of a freak wave.
Josh, bir göz at, dostum.
Josh, take a look, man.
Bir göz atmak isterim.
I'd like to take a look.
Joy'a göz kulak olur musun?
uh... Can you keep an eye on Joy for me?
Radovan'a göz kulak ol, yeter.
Just take care of Radovan.
Göze göz, dişe diş düşüncesi hepimizi kör eder.
An eye for an eye makes the whole world blind.
Masanın üzerine bıraktığım dosyaya bir göz at.
You might wanna check the file I left on your desk.
Çevreye bir göz atar mısın?
Can you check the perimeter?
Sana göz kulak olmamı istedi.
He told me to watch over you.
Bana göz kulak olacağına göre, aç mısın?
Well, as long as you're watching, are you hungry?
Düşünüyordum da belki sen ve ben gidebiliriz Bir süre göz temasını korumak mı?
I was thinking maybe you and I could go maintain eye contact for a little while?
Xiaoguang, sana kızlara göz kulak ol demiştim.
Xiaoguang, I told you to keep an eye on them.
Bırak nefesin omurgandan yukarı çıksın. Perine bölgenden Üçüncü Göz'e kadar.
Let the breath move up the spine, from the perineum to the Third Eye.
Bırak ciğerlerin havayla dolsun. Üçüncü Göz'e odaklanmayı da unutma.
Let your lungs fill with air, but focus on the Third Eye.
Shiva reenkarne olduktan sonra onun Üçüncü Göz'ü ölümlü dünyada kaldı.
After Shiva was reincarnated, her Third Eye remained in the mortal world.
Belki onları beklerken bizde içeriye bir göz atabiliriz.
Well, maybe we could go check out the inside while we wait.
Ona göz kulak olmama yardım et. Tamam mı?
Help me keep an eye on her, okay?
Şunu da hatırlatayım söylediğim kişi olmadığımı ve meteliksiz olduğumu öğrendiğinde bara göz dikebilir.
And need I remind you, once she finds out that I'm not who I said I was, and that I don't have any money, - she could come after the bar.
Göze göz, John.
An eye for an eye, John.
Yok canım. Orada neler olduğuna biraz göz attığımızda ortada komik bir durum olduğunu göreceğiz bence.
I think once we have a look at what's going on in there, we might find the situation to be, uh, pretty comical.
Ne göz kırptı.
Never blinked.
Belki de bir göz atmalıyız.
Maybe we should take a look.
Göz yummanı sağlayacak bir şey de olabilir.
You know, there's something you could be overlooking'.
Projeye bir göz atarsanız...
If you take a look at the prospectus...
Sana göz kulak olur.
He'll do it for you.
gözlerin 80
gözler 83
gözlerim 122
gözleri 78
gözlerini 24
gözlük 20
gözüm 50
gözlerini kapat 165
gözlerime bak 89
gözlerime inanamıyorum 72
gözler 83
gözlerim 122
gözleri 78
gözlerini 24
gözlük 20
gözüm 50
gözlerini kapat 165
gözlerime bak 89
gözlerime inanamıyorum 72
gözlerimin içine bak 58
gözlerinde 19
gözlerime 17
gözlerini aç 93
gözlerime inanamadım 18
gözlerine bak 29
gözlerini açık tut 34
gözlerini kapa 92
gözlerini dört aç 27
gözlerinizi kapatın 22
gözlerinde 19
gözlerime 17
gözlerini aç 93
gözlerime inanamadım 18
gözlerine bak 29
gözlerini açık tut 34
gözlerini kapa 92
gözlerini dört aç 27
gözlerinizi kapatın 22