Hâyâl перевод на английский
100 параллельный перевод
Hastalığı sadece... -... hâyâl ürünü de olabilir.
Her illness may be completely imaginary.
Bilmen için söylüyorum, o gecelerde seni memnun etmek için hâyâl gücümü kullanmak durumunda kaldım.
Because, let me inform you, it took great imagination to do what was required of me of an evening.
Birbiri ardına hâyâl kırıklığı yaşamamın nedeni, daha az hâyâl gücü müydü sanıyorsun?
Do you think it took less imagination not to be continually frustrated?
Beni hâyâl kırıklığına uğrattınız.
You have let me down!
İhtiyacın olan tek şey hâyâl gücünün olması.
All you need is a bit of imagination.
Yani, biraz hâyâl gücüyle...
Well, with a little imagination...
Uçanların balinalardan da büyük, şehir büyüklüğünde kilometrelerce genişlikte canlılar olduğunu hâyâl edelim.
We imagine floaters kilometers across enormously larger than the greatest whale that ever was beings the size of cities.
Hadi, Georgie oğlum, hâyâl gücünü kullan.
Come on, Georgie boy, use your imagination.
Sen hâyâl dünyasında yaşamaya başladığından beri, Dianna.
Since you started piling on the fiction, Dianna. look.
Ayrılmışken, o saçmalıklardan birine daha sırıtarak karşılık vereceğimi sanıyorsan,... çok ciddi hâyâl kırıklığına uğrayacaksın.
If you think that I'm gonna suffer any more of your shit with a smile... now that we're broken up, you're in for some serious fucking disappointment.
Bud'ın neden buradan ayrılmak istediğini hâyâl bile edemiyorum.
Gee, I can't imagine why Bud would ever want to leave here.
Hâyâl etsenize! Pawtucket Patriot'ın fabrikası!
Imagine seeing'the inside of the Pawtucket Patriot brewery!
Gerçek bir hâyâl.
A real one.
Yeterli miyim bilmiyorum, savaşı farklı hâyâl etmiştim.
It's not what I expected. I imagined something else :
O zamanı hâyâl bile edemiyorum.
I can't even imagine a number like that.
Bu bir aldatmaca. McCann'ın yapacağı şeylere 30 saat göz yumarsak, bir hâyâl uğruna Sefton B dolaylarında Cumhuriyetçi bir örgüt tarafından saldırıya uğrarız.
If we turn a blind eye to McCann's activities for the next 30 hours, we will be trading a certain attack by a Republican cell for a fantasy about Sefton B.
Senin için hâyâl edilebilecek birşey bu, Harry.
That's bloody imaginative for you, Harry.
Ayrıca, dört yıllık hâyâl kurmadan sonra beklentileri karşılayabileceğini sanmıyorum.
Besides, after imagining something for four years, I just don't think it could live up to expectations.
Ömür boyu burada durmayı hâyâl edebilirsiniz ama şu anda, yukarıdan size bakarken, ben...
You can dream of standing here your whole life, but right now, looking down on all of you...
- Beni gerçekten hâyâl kırıklığına uğrattınız.
- You've truly disappointed me.
Annem büyük bir hâyâl aleminde yaşıyordu.
Mother lived in a powerful fantasy world.
Yıllar önce babam bana burayı bıraktığında, bu kızları hâyâl ederdim.
All right. When my father gave me this place years ago I used to dream about these girls.
Ziyaretçilerin kolu, hâyâl ettiklerinden çok daha fazlasına uzanıyordu.
The Visitors'reach was far greater than they could have imagined.
Tyler, evdeki çatışma ve uğradığı hâyâl kırıklığı hakkında terapisti Valerie ile görüştü.
Tyler met with his therapist, Valerie, to vent his frustrations about the conflict at home.
Biz hâyâl ediyorken, Simon onları yapıyordu.
If we could dream it, Simon could build it.
Yunuslar, farklı durumlara farklı tepkiler gösterirler. İnsanlarla ilişki kurarlar,... farklı şekillerde, hâyâl güçlerini kullanıp hareket ederler.
Dolphins can understand how to manipulate situations, how to relate to people, how to create innovatively out of their own imagination.
Bizi bu şekilde çok hâyâl etmiştim.
I've imagined us on a date for a while.
Cümleni nasıl bitireceğini kafamda.. ... hâyâl ediyordum ama portakal renkli penis pek aklıma gelmemişti.
I was imagining how you were gonna finish what you were saying, but orange penis is not where I was going.
Kadınların memelerinden bira geldiğini hâyâl etsene.
Imagine if beer came out of boobs.
Aslında, hâlâ muhtemelen beni hâyâl ediyordur.
In fact, he is probably still talking about me.
Geri kalan herşey tamamen hâyâl gücünüze bağlı.
Everything else is up to your imagination.
Hâyâl gücünüzü kullanın.
Use your imaginations.
Sonunun iyi biteceği bir durum hâyâl etmeye çalışıyorum ama bir türlü bulamıyorum.
I'm trying to think of a way that this all ends up fine, and i can't think of one.
Senin birisine bağırdığını hâyâl bile edemiyorum.
Well, I can't really imagine you yelling at anyone.
Bukalemunlar, kısa zamanda, ağaçlarda avlanmaya adapte olmuşlar. Öyle ki, başka bir çevrede yaşamalarını hâyâl etmek bile çok zor.
Chameleons, in short, are so perfectly adapted to a life spent hunting in trees that it's hard to imagine how they could live anywhere else.
Bak, annem her zaman benim için mütevazi bir evlilik hâyâl etmişti.
Look, my mom had this vision of my life where I'm married and respectable and...
Ama Clare'yi hâyâl edebileceğinden daha fazla önemsiyorum, yani takma kafana.
But I care about Clare more than you can possibly imagine, so don't worry about that.
Sevdiklerinizin hayatlarının geri kalanını mutlu, mesut ve keyifli bir şekilde yaşadıklarını hâyâl edin.
Imagine your loved ones living out the rest of their natural lives in a world where they are always happy, always content, and always taken care of.
Sarah'yı kaybetsem ne hâle düşerdim, hâyâl bile edemiyorum.
I just can't imagine what it would be like to lose Sarah.
Benimle dalga geçmeye başladı. Alay edip, hiçbir zaman, hâyâl ettiğim yerlere gelemeyeceğimi söyleyip durdu.
And then she starts taunting me implying that I don't have what it takes to be in the big leagues anyway.
Beni- - Beni hâyâl kırıklığına uğrattın.
You--you disappoint me.
Onu Dave Grohl'ın kardeşi olduğuma inandırdığım sürece onunla bir gelecek hâyâl edebiliyorum.
I mean, I can really see myself being with her for as long as I can keep making her believe I'm Dave Grohl's brother.
Bir ceset için, asansörün yanında bekleyen, güzel, genç bayanı hâyâl kırıklığına mı uğratacaksın?
You're gonna disappoint that lovely lady out by the elevator for a corpse?
Bugünü hiç böyle hâyâl etmemiştim.
This is always how I pictured this day.
Tam bir bekâr evi hâyâl etmiştim.
I was expecting a bachelor pad.
O hâlde seni hâyâl kırıklığına uğratayım.
Well, let me run it down for you.
Bir hâyâl diyelim.
This dream.
Ne saçma bir hâyâl ama, değil mi?
Pipe dream, huh?
Bence harika bir hâyâl.
It's a perfect dream.
Hâyâl mi?
Dreams?
Kocanın ne düşüneceğini hâyâl etsene.
Imagine what your husband would think.
hayal 40
hayalet 78
hayaller 22
hayal et 37
hayal kırıklığı 16
hayal meyal 31
hayal bile edemezsin 21
hayaletler 48
hayalet mi 23
hayal gücü 25
hayalet 78
hayaller 22
hayal et 37
hayal kırıklığı 16
hayal meyal 31
hayal bile edemezsin 21
hayaletler 48
hayalet mi 23
hayal gücü 25