Odasında değil перевод на английский
402 параллельный перевод
Odasında değil mi?
Isn't she in her room?
- Çalışma odasında değil mi?
- Isn't he in his study, sir?
Odasında değil. Evde bile değil.
She ain't in there, she ain't anywhere in the house.
Captain Vickery odasında değil, efendim, ve Binbaşı Langford'a benziyen birisini havuza doğru giderken gördüm.
Captain Vickery isn't in his room, sir, and it looked like Major Langford I saw going toward the pool.
- Odasında değil.
- He's not in his room
Odasında değil mi?
He is not in his room?
- Hayır, odasında değil.
- No, she ain't in her room.
- Odasında değil mi?
- Isn't she in her room?
- Odasında değil.
- He's not up in his room.
Sanırım bu konuyu başka bir zaman tartışabiliriz... günah çıkarma odasında değil tabii?
Suppose we discuss it some other time, not in the confessional?
- Odasında değil.
- She's not in her room.
Odasında değil.
She's gone from her room.
Odasında değil.
He's not in his room.
Evet, ama cinayetin işlendiği sabah odasında değildi, değil mi?
Yes, but she wasn't in her room... on the morning the murders were committed, was she?
Odasında değil.
He's not in his room...
Odasında değil mi?
Is he not in his room?
- Odasında değil.
- He's not in his quarters.
Bay Gianni odasında değil.
Signorino Gianni - he's not in his room!
Ama neden odasında değil?
And why not in her room?
- Erzak ya da bakım odasında değil.
[Uhura] He's not in supply.
Odasında değil! - Ne?
She's no longer in her room.
- Kumanda odasında değil mi? - Hayır.
- He's not in the Command Post?
Odasında değil mi?
Isn't he in his room?
Bay Carsini şu anda odasında değil.
Mr. Carsini is not in his office right now.
- Ama kesinlikle dua odasında değil.
- But surely not in the priest's box.
Odasında değil, Christine'le değil, Alice ve Anthony de uyumuşlar.
She's not in your room, not with Christine, and Alice and Anthony are asleep.
Kocam yukarıda çalışma odasında değil.
My husband is not in the study.
Odasında değil.
He's not in his room?
Burun ameliyat odasında değil mi?
The nose is in the operating chamber.
çünkü o sırada film odasında değil.
because she is not in the screening room.
Odasında değil de.
She's not in her room.
Agnes'in odasında değil.
He's not in Agnes'room.
kimse odasında değil.
No one's in the house.
Evet ama, Bay Tyler'ın odasında toplanıp... şekerleme közlerken filan... kimi aranıza alacağınızı konuşuyorsunuz, değil mi?
Yeah, but when you get together in Mr. Tyler's room and toast marshmallows and things you talk about who you're going to let in, don't you?
Odasında kalacağına ihtimal vermezsin, öyle değil mi?
You don't suppose she'd stay in her room, do you?
Odasında ne halt ettiği umurumda değil, ama o kızla ilişkisi ciddileşmeye başladı.
I wouldn't mind his carrying on in the office, but he's getting serious about her.
Çalışma odasında, değil mi?
In the study, isn't it?
Odasında da değil.
He's not in his room either.
Celia odasında bile değil
Celia isn't even in her room.
Orada değil, ama odasında bulduğum şeye bak.
He's not there, but look what I found in his room.
Senatör, yarın gece bir randevunuz olduğu doğru değil mi? General Haynesworth'un özel gösterim odasında'Yalnız'Rhodes ile'Madison Bulvarı İstişaresi'olarak bilinen bir toplantı?
Senator, is it not a fact that you have a date tomorrow night for what is known as "Madison Avenue coaching" from Lonesome Rhodes in General Haynesworth's private projection room?
Çocuk odasında falan değil, burada.
It's nowhere near the nursery, it's down here.
Burada değil. Yatak odasında.
In the bedroom.
Ama bu mümkün değil. Şu anda odasında yazı yazıyor.
That can't be, he's writing in his office.
Bir erkekle otel odasında olduğunun farkında değil misin?
Don't you realize you're alone with a man in his hotel room?
Müzik odasında da değil.
Not even in the music room as I expected.
Onun yatağında değil de çalışma odasında.
Not in his bed, but in his study.
Orada değil, oturma odasında.
Not there, in the living room.
Harry Poter'ın sırlar odasında bindiği şey değil miydi o?
Isn't that what Harry Potter rides in the Chamber of Secrets?
Aslında odasından hiç ayrılmıyor öyle değil mi?
Well she never leaves her room actually, isn't that so?
Ama söylemeden geçemeyeceğim. Bu yatak odasında kalmalı. Çünkü kesinlikle burada duracak bir şey değil.
But I have to point out, this really belongs in the bedroom because it's too insignificant a piece for in here.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56