Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ S ] / Suçlusun

Suçlusun перевод на английский

546 параллельный перевод
Clara'nın seni meydana getirdiği andan beri suçlusun.
You have been condemned from the moment Clara made you.
Sen de suçlusun.
You're to blame, too.
Suçu olmayanları bile aldılar. Onlardan hoşlanmıyorsan eğer suçlusun, kundakçılık, isyan ve silahlı soygun suçundan.
You just don't have to like them to find yourself accused and convicted of riot, arson and armed robbery.
Edward Bartlett, seni Volstead Yasası'nı çiğnemekten suçlusun.
Edward Bartlett, I find you guilty of violation of the Volstead Act.
Huzuru sağlayan şerif olarak söylüyorum ki suçlusun ve asılacaksın.
As Sheriff and justice of the peace, you are guilty and will be hanged.
Sen en az bizim kadar suçlusun ve bari bununla yüzleş.
You're as guilty as we are and you might as well face it.
Bunun özrü yok. Madalyon satılırken oradaydın ve adaletin gözünde diğerlerinden daha suçlusun. Çünkü adalet, karının senin adına hareket ettiğini söyler.
You were present at the sale of the locket, and indeed are the more guilty of the two in the eye of the law, for the law supposes that your wife acts under your direction.
Johnson, bütün deliller sonucu bana göre sen suçlusun.
Johnson, considering all the facts as far as I'm concerned, you're as guilty as sin.
Sen ayaktakımı arasında görüp görebileceğim en soğukkanlı hırsız, hain ve suçlusun.
You're the most cold-blooded thief, traitor and criminal I've seen in a lifetime of looking at human trash.
Sen bir suçlusun!
You are a criminal!
- Cinayetten suçlusun.
- A homicide rap. Come on.
Büyük bir suçlusun.
You are a great criminal, that is potentially.
Sen den en az Sam Hall kadar o cinayetlerden suçlusun.
You're as guilty of murder as Sam Hall.
Sadece sen, sen suçlusun...
Strict. It is all, all your fault...
Çok suçlusun.
You're so guilty.
İntikam amacıyla tasarlayarak cinayet işlemekten suçlusun.
You're guilty of murder, premeditated and with vengeance.
Sen politik bir suçlusun.
You're a political!
Bence sen de getirdiğin vahşi... köpek kadar suçlusun.
And in my opinion, you're as much to blame as that mad dog you brought in.
Her ikisinden de suçlusun.
You are guilty of both.
Bunların ötesinde gezgin bir suçlusun.
On top of that, you're a yakuza and a drifter.
En az benim kadar suçlusun.
You're as guilty as I am.
Suçlusun.
You're guilty.
yasal olarak şimdi kötü muamele suçlusun.
Sir, you are legally now guilty of mistreatment.
"Evlilik dışı doğum yapacak olan Jennifer Hayes'in... "... ölümünden suçlusun.
That you are guilty of the death of Jennifer Hayes who was to bear your child out of wedlock.
- Kabul edebileceğinden çok suçlusun.
- You're more to blame than you'll admit.
Bana karşı suçlu değilsin, Tanrı'ya karşı suçlusun.
You're not guilty before me, but before God.
- Sen bir asi, bir suçlusun!
- You are a rebel, a criminal!
Seni tutukluyorum, yabancı. Cinayete teşebbüsten suçlusun.
Stranger, I'm going to arrest him on the charge of attempted murder.
Suçlusun!
Lawbreaker!
Suçlusun!
You lawbreaker!
Sen bir suçlusun!
You're a criminal!
- Suçlusun!
- You ´ re guilty.
Uymadığın taktirde suçlusun.
If you do not act, you will be considered equally guilty.
Bu nedenle adı geçen savaşta halka karşı işlenen tüm ihanet tecavüz, kundaklama, yağma, tahrip, zarar ve ziyandan suçlusun.
And are therefore guilty of all the treasons, rapings, burnings, spoils desolations, damages and mischiefs to the nation committed in the said war.
Bir defa, park edilmeyecek yerde arabanı bırakıp kazaya sebebiyet verdiğin suçlusun.
The man's car is ruined. You caused the accident by leaving your cart alone. You attacked him.
Aslında sen de biraz suçlusun.
You get a little bit of the blame, too, you know.
Sen de suçlusun!
It's your fault too!
" Her şeye kadir Tanrı karşısında suçlusun.
" You're guilty before Almighty God.
" Oğlu karşısında suçlusun.
" Guilty before His Son.
" Bütün insan ırkı karşısında suçlusun.
" Guilty before the whole human race.
Sabıkalı bir suçlusun.
You're a convicted felon.
Belki suçlusun, belki de değilsin.
Maybe you're guilty, maybe you're not.
Eğer ben bu durumlara düştüysem, bunda sen de suçlusun.
If I find myself in this position, you alone are to blame.
Artık, hem cinayetten suçlusun, hem de sapıklıktan.
You are guilty of murder, and now also of heresy.
Çok suçlusun o zaman.
Too guilty, then.
Araba çalma, içkili araba kullanma, umumi yerde içki içme ve tutuklanmaya karşı gelmekten suçlusun.
Now we got you for stealing a car, drunken driving, drunk in public and resisting arrest.
Seri cinayetlerden suçlusun.
You are guilty of a series of murders.
Sen bir suçlusun,
You are a criminal,
Ya da korktun, veya suçlusun.
Or you're frightened, or you're guilty.
- Suçlusun.
- You are.
Sen suçlusun.
What are you doing in here anyway?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]